Bizim ve tüm canlıların biyolojik varoluşunun kökeni, kalıtımın molekülü DNA hakkında küçük bilgiler.DNA ilk defa 1869 yılında Friedrich Miescher tarafından keşfedildi. Ancak hücre çekirdeğindeki kalıtımsal materyal olduğu 1943 yılına kadar bilinmiyordu. DNA dört farklı nüklotid içerirken, protein 20 farklı aminoasitin kombinasyonlarından oluşması uzun yıllar yaşamın karmaşık kalıtımın proteinlerle sağlandığı düşüncesini güçlendirdi. Proteinlerin hücrenin çoğu yapısında ve hücre çekirdeklerinde de bulunması bilim insanlarını bu yanılgısının uzun sürmesini sağladı.25 Nisan 1953'de Nature dergisinde yayınlanan üç makale, o güne kadar kimyasal bileşenleri ve kalıtımdaki rolü öğrenilmiş DNA'nın yapısını ortaya koyuyordu. DNA'nın yapısının keşfi, bu molekülün kalıtımı nasıl sağladığının anlaşılması için oldukça önemliydi. Franklin & Wilkins'in X-Ray ışınımı kırılımı fotoğraflarından yararlanan Watson & Crick DNA'nın ikili sarmal yapısını ortaya koydular ve dört nükloitidin dizilişinin bilgiyi kodlamasının keşfi ile modern genetik bilimi ortaya çıkmış oldu. Watson X ışını kırılımı yöntemiyle DNA'nın yapısını inceleyen Rosalind Elsie Franklin'in makalesini yayınlanmadan önce kendisinin haberi olmadan görmüştü ve ünlü 51 numaralı resim Watson'ın çift sarmal yapıyı öne sürmesini sağlamıştı. Ancak Watson & Crick makalelerinde Franklin'e atıfta bulunmadılar, konuşmalarda adı anılmadı ve Franklin uzun süre 'DNA'nın gizli kahramanı' olarak kaldı.Canlı bir varlık mısınız? Tebrikler sizin de bir DNA'nız var. Dünya üzerindebildiğimiz tüm canlılar kalıtımlarını DNA molekülünün dört nükleotidiyle(Adenin, Timin, Guanin ve Sitozin) kodluyorlar ve bu kodlar tüm canlılarda aynı. Evrensel kodlar diğer canlılara transfer edildiğinde de çalışabiliyor. Örneğin insülün hormonu(şeker hastalığında kullanılabilir.) algılayan genin bakterilere aktarılması sayesinde bugün ucuz ve çok miktarda üretebiliyoruz.Aynı zamanda tek bir hücremizdeki DNA açılırsa 3 metre uzunluğa kadar ulaşabilir. Ancak hücre çekirdeklerimizde 0.09 mm boyutunda sarılmış biçimde durmaktadır.Araştırmacılar DNA'nın yarı ömrünü yaklaşık 521 yıl olarak hesapladılar. Yani her 521 yılda DNA molekülünün yarısı bozunmakta. Bu gerçek pratikte ise iki milyon yıldan daha eski DNA dizilerinin kopyalanmasının imkansız olduğunu gösteriyor. Jurassic Park benzeri bilim kurgularda gördüğümüz dinazorları yeniden canlandırma projesinin imkansızolduğunu gösteriyor çünkü dinazor sınıfının 65 milyon yıl önce tükendi. Diğer yandan yaşayan dinazorlar olarak anılan kuşlar halen aramızda, canlı olarak izleyebilirsiniz.İnsan DNA'sının yaklaşık %8'i insan soyunun geçmişindeki bizi enfekte edememiş virüslerin kalıntısıdır.(Antik virüsler)Tüm insanların DNA dizileri %99.9 oranında benzerlik göstermektedir, geri kalan %0.1 bizleri gelişimimizle birlikte biyolojik olarak farklı kılan kısımdır. Aynı zamanda bu %0.1 farklı insan DNA dizilerini belirlemek için yeterlidir. (Babalık testi gibi)Tüm canlılar evrimsel olarak aynı kökenden geldiği için kalıtımsal olarak da birbirlerine yakınlıkları oranında benzerler. Bu insan için de geçerlidir.Teorik olarak yumurtanın genetik içeriği erkek DNA'sıyla değiştirilebilir ve spermle döllenebilir. Böylece iki erkek bir çocuğun biyolojik ebeveynleri olabilirler.Her hücremizin DNA'sı gündeortalama 1 milyon kez hasara uğrar. Bu mutasyonlar büyük çoğunluğu etkisizdir, nadiren faydalı ve zararlı etkileri de olabilir. DNA tamir mekanizmaları ile tamir edilmeye çalışılır. Eğer zararlı bir mutasyon tamir edilemezse hücreplanlanmış ölümle yok edilebilir, veya kanserleşme ihtimali vardır.Mitokondri kendi DNA'sı olan ve kendi kendini kopyalayan bir organeldir. İnsan gibi heterogamik ve seksüel üreyen canlılarda mitokondri sadece anneden çocuklarına geçmektedir, bu durum özellikle kısa zaman dilimleri ve tür içi yapılan karşılaştırmalarda köken ağacının çıkarılmasını kolaylaştırmaktadır. Çünkü sadece dişilerden oluşan ve birbirine karışmayan zincirler oluşturulabilmektedir.
Bendeki %99,9 DNA yı alın %0,1 kalsın. Herkesle %99,9 aynı DNA yı taşıyamam. Düşünsenize Bülent Ersoy :((
4. maddedeki 0.09mm değeri bence hatalı cünkü bu durumda hücre birkaç cm den az olamaz. Deniz anası gibi tek hücrelerde bile bu kadar büyük olacağını sanmıyorum.