Diyet, bir zayıflama metodu değildir. Diyetin bedende kas yapmak, beden gücünü arttırmak, istenilen sportif beden ölçüsünü oluşturabilmek, takviye, bedendeki değer ölçülerinin düzenlenmesi gibi işlevleri vardır. Sağlık, şifa ve tedavi sürecinin aşılması ve hekim önerisi ile yapılanacak ihtiyaca göre beslenme rejimidir. İnternetteki binlerce diyet listesinden hiçbiri, ömür boyu zayıf ve ideal bir bedende yaşama vaadini gerçekleştirememiştir. Bu listelerin büyük çoğunluğu da toplumunun %60’ından fazlası kilolarıyla ün yapmış olan ABD’den çıkar.
Evet, diyet yapıldığında kilo verirsin, ama diyet bırakıldığında kilo alırsın!
Diyet bir zayıflama metodu olmadığı gibi bir de kişiyi şişmanlatır. Diyet ve yasakları zayıflama çözümü olarak algılamak büyük hata olur. Üstelik bunlar tetikleyici, güçlendirici ve çağırıcı özeliğe sahiptirler. Bilinç üstünde bir irade gösterildiğinde kısa vadede sonuç alınıyor gibi görünse de bilinçaltındaki kayıtlar devreye girdiğinde çatışmayı bilinçaltı kazanır.
Zayıflamak istiyorsan, en verimli ve kalıcı çözüm kilo yapan inançların gücünü etkisiz hale getirmektir. Dünya bugüne kadar çözümü yanlış yerlerde aradı. Ya New- ton fiziği merkezli çalışmalar ya da atom üstü enerjiler üzerinden çalışmalar yapıldı. Benim çözüm çalışmalarımsa hem Newton hem de kuantum fiziği merkezli; ayrıca atomu merkez olarak ele alıp hem atom üstünü hem de atom altını araştırarak kilo sorununun çözümlerini araştırdım. Bana göre enerjinin yarısına bakarak bu sorunu çözemezsin çünkü enerjinin en küçük parçası ya da organizma bir bütündür ve birbirini etkiler. Burada mesele yağı eritmek değil, yağı oluşturan sebebi etkisiz hale getirmektir. Fazla kilonun bedenden verilmesi ve bir daha geri alınmaması ulaşılmak istenen çözümdür.
Toplum bilincinde diyet kelimesinden algılanan, açlık duygusu, yağsız yemekler, kepekli ekmekler, şeker ve tuz yasağı, az yemek, kilo vermek uğruna çekilen işkenceler ve mahrumiyetlerdir. Bilinçaltı ise bunu çok başka biçimde algılar: kıtlık var, gelecekteki kötü günler için yağ stoku oluşturmalı ve her şartta hayatta kalmalıyım. Çünkü geçmişte bilinçaltına kodladığın şey, kilonun faydalı olduğu kaydıdır. Bu kayıt değişime direnç, karamsarlık, tereddüt ve şüphe geliştirir.
Bilinçaltına verdiğin “diyete başladım”, “bitirdim”, “diyet yapıyorum”, “diyet yasak”, “serbest”, “kötü” ya da “iyi” gibi konuşmaların, bilinçaltı tarafından bedende stok oluşturma komutu olarak algılanır. Diyet düşüncesi kafanda sürekli tekrarlandığı için bu, beslenmeye olan ilgini güçlendirir. Bilinçaltı diyetten iyi ya da kötüyü değil, beslenme ve stoklama ihtiyacını algılar. Ayrıca diyetten sonuç alınamayacağı için, bir süre sonra umutsuz, güçsüz ve başarısız olma fikri bilinçaltında daha da güçlenmiş olur. Bu da diyetten sonraki yaşamında çekilmez bir durum yaratır ve mutsuzlukları da yanında getirir. Bugüne kadar diyet yapan binlerce insanla konuştum ve hemen hemen tamamı verdiği kilolardan daha fazlasını bir süre sonra geri aldığını söyledi. Diyetle birlikte beslenmeye, beden ve harekete olan inançlarını da değiştirenlerse bir daha kilo almadılar.
Diyet yapıldığında metabolizma yüzde kırk azalarak bedende yağ depolamaya başlar. Bilinç bu kıtlığın ne kadar süreceğini algılamadığı için yağ depolayarak kendini koruma altına alır. Diyet esnasında kiloda azalma olsa bile, bedendeki yağ miktarı artar. Zaten diyet kelimesi bir şeyler kaybetmek anlamı taşır. Bir şeyler kaybettiğimiz zaman içimizdeki çocuk onu yeniden bulmaya çalışır ve bulduğunda da çok mutlu olur.
Diyet yaptığın sürece kilo verirsin, diyeti bıraktığında kesinlikle daha fazla kilo alırsın. Bunun adına “diyet döngüsü” denir. Diyet çözüm değildir, tam tersine problemi büyüten bir döngüdür.
Deniz Egece Nörobilim Uzmanı
blog.egece.camp