DİYARBAKIR'da bazı sivil toplum örgütleri 15 Eylül'de açılacak okulların bir haftalığına boykot edilmesi çağrısında bulunurken, 3 sivil toplum kuruluşu tarafından Diyarbakır, Şırnak'ın Cizre ve Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde Kürtçe eğitim veren okullar açacak.
Kürdi-Der Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Gültekin, Kürtçe eğitim veren bir okul ile ülkenin parçalanmayacağını göstermek için bu okulları açacaklarını belirterek, 'Bunu yaparken Türkçe'yi reddetmiyoruz. Biz bu ülkenin bir resmi dilinin olduğunun farkındayız' dedi.
Diyarbakır'da bir araya gelen ve aralarında İHD, KESK, DTK, DBP, HDP, Kürdi-Der ve Eğitim-Sen'in bulunduğu dernek ve kurumlar, 15 Eylül'de açılacak okulların 1 haftalığına boykot edilmesi çağrısında bulundu. Çağrıyı yapan dernek ve kurumlardan Kürdi-Der Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Gültekin, derneklerinin yanı sıra Eğitim Destek Evi ve Eğitim Sen'in pilot bölge olarak seçtiği Diyarbakır'ın Bağlar, Şırnak'ın Cizre ve Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde Kürtçe eğitim verecek okullar açacaklarını söyledi. Eğitim için ders kitapları ve okul binaları hazır olduğunu anlatan Gültekin, 3 ilçede 300 öğrenci ile Kürtçe eğitime 15 Eylül'de başlanacağını belirtti. Gültekin, şöyle dedi:
'DTK ve bazı sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerde bu işin arkasındadır. İlk etapta açacağımız okullarda, 1 sınıftan 5'inci sınıfa kadar eğitim verilecektir. Bunun devamı da olacaktır. Bu yıl devlet okuluna gitmemiş ve 6 yaşına gelmiş birinci sınıf öğrencilerini alacağız. Seneye bunlar ikinci sınıfa geçince biz tekrar birinci sınıf alacağız.'
Kürdi-Der Şube başkanı Selahattin Gültekin, eğitim sürecinin zorlu bir süreç olduğunu bildiklerini belirterek, şunları söyledi:
'Ortaklaşa, derneklerle, sivil toplum kuruluşları ile eğitim sisteminin yürümeyeceğini de biliyoruz. Onun için bu bir başlangıç, bir ilk adım. Diyoruz ki, geçmişte Kürt sözcüğü yasaktı. Niçin yasaktı 'Eğer bir Kürt vardır, Kürt sözcüğünü güncelleştirirsek, meşrulaştırırsak bu ülke parçalanır, bu ülke bölünür', böyle bir paranoya ve böyle bir uyutma vardı. Bunun 90 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca ne kadar acı çekilmesine neden olduğunu hepimiz biliyoruz. Geldiğimiz aşamada 'evet bu ülkede Kürtler vardır', en milliyetçisi bile 'Kürtler vardır, kardeşiz' diyor. Bugün Kürt sorunu konusunda adım atacağı algısını yaratan bir hükümet görülmemiş bir şekilde girdiği her seçimde oyunu artırarak seçimlerden çıkmıştır. Bu çok ilginç bir durum. Şu anda o Kürt sözcüğü paranoyası şimdi döndü. 'Eğer eğitim öğretim hakkı, ana dilde eğitim hakkı verilirse ülke parçalanır' deniyor. Diyarbakır'da en az Türkçe eğitim öğretim yapan bin tane okul var. Biz bin okulun yanında eğer bir tane Kürtçe okul açılırsa, bu ülke parçalanıyorsa bu muz Cumhuriyet olmadığını göstermek istiyoruz. Böyle bir okulda açılabilir, bu ülkenin parçalanmadığı da görülür ve süreç ile ilgili özellikle süreçte karşılıklı güvenden söz ediyoruz. Bu ülkede Kürtçe eğitim veren bir okul açıldı ve bu ülke üzerine topla tankta gitmedi ve bu sorun çözülebiliri göstermek istiyoruz. Demokratik bir ülkede herkes kendi ana diliyle eğitim yapabilir göstermek istiyoruz.'
Kurdi-Der Diyarbakır Şube Başkanı Gültekin, Kürtçe eğitim verirken Türkçe'yi reddetmediklerini, bu ülkenin bir resmi dili olduğunun farkında olduklarını anlattı. Gültekin, Kürtçe eğitim öğretimin dünyadaki bütün halkların olduğu gibi Kürtler'in en doğal, evrensel ve meşru hakkı olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
'Temel amacığımız, ana dilde eğitim ve öğretim verildiğininde ülkenin parçalanacağı tabusunu yıkmaktır. Ana dilde eğitim veren bir okulun ülkeyi parçalanmayacağını göstermek istiyoruz. 1, 2 ve 3 sınıfta eğitim dili tamamıyla Kurmanci ve Zazaki olacak. Sonra Türkçe de olacaktır. Okuma yazmayı önce Kurmanci ve Zazaki öğrenecektir. Çocuk bu arada sokakta ve evde zaten Türkçe öğreniyor. 4. sınıfta resmi dil olan Türkçe eğitimi de verilecektir. Bir çocuk kendi ana dilini kavramadan, tam olarak öğrenmeden diğer dillerle karşılaştırma ve mukayese etme şeyini geliştiremez. Bu Pedegojik bir gerçektir, yoksa uydurduğumuz ve Türkçeye her hangi duyduğumuz bir kin olayı değildir. Pedegojik bilimsel bir eğitim gerçeğidir.'
Gültekin, açacakları okullar için hiç bir resmi yere başvurmayacaklarınıifade ederek, 'Bunu, evrensel hukuk, İnsan Hakları evrensel bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi kriterlere dayanarak açacağız. Zaten o milli eğitimin temel kanunları değil mi bu ana dilde eğitim hakkını engelleyen. Bu biraz fiili defakto bir durum olacaktır' dedi.
Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yıldırım Arslan, ders kitapları ile ilgili bir sorun olmadığını, ağırlıklı olarak dil eğitimi, dili kavramı ve dil ile ilgili bir altyapı oluşturma eğitimi verileceği için 4'üncü sınıfa kadar bir sorun ile karşılaşılmayacağını savundu. Arslan, Hayat bilgisi, fen ağırlıklı ve matematik ile ilgili kaynakların hazır olduğunu, son dönemde karşılaşılan sıkıntıları kurumların kendini hazırlama olarak değerlendiren bir çalışma olarak değerlendirdiklerini söyledi. Arslan, şöyle dedi:
'Son süreç ile birlikte bazı STK'ların asimilasyona karşı bir tavrı olarak belirtebiliriz bu çalışmayı. Dil ve ana dilde eğitim ile ilgili taleplerin artık anayasal güvenceye kavuşması gerekir. Yeni hükümet ile birlikte yeni anayasa planlaması var bu planlamada ana dilde eğitim talebini bir kez daha yineleyeceğiz. Sadece Kürtler değil bütün halklar kendi ana dilende kendi kültürlerinde kendini ifade edecekleri bir eğitim sistemine kavuşmalıdır. Bu saatten sonra artık asimilasyon istemiyoruz. Her yıl boykotlarla hükümetlere kırmızı kart gösteriyoruz ama, bu kez ana dilde eğitim talebinde bulunan velilerin çocuklarını gönderebilecekleri okulların var olduğunu göstermek ve paylaşmak istiyoruz.'
Yıldırım, insani ve doğal taleplere her kurumun saygılı durması ve sürece destek vermesi gerektiğini de belirterek, 'Valilikler ve hükümet bu talebe saygı duymak zorundadır. Eğer hükümet bunu okullarında yapamıyorsa biz bunu yaptığımızda saygı duyması gerekir' dedi.
- DHA