Dışişleri Bakanımız Yusuf Kemal Bey ve Herkese Örnek Olacak Hayat Öyküsü

Milli Mücadele ve Cumhuriyete giden süreçte daha çok öne çıkmış olan kumandanların adlarını biliriz. Fakat bunların yanı sıra arka planda çalışmış olan bürokratlar ve kanaat önderlerini de unutmamak gerektir. Yusuf Kemal Bey de tam bağımsızlık mücadelesini inanmış aydınlardandı.

1878'de doğan Yusuf Kemal Bey, Sinop Boyabat'ta bir kadının oğlu idi. Babası nakşibendi tarikatından ve gayet dindar bir insandı.

Eğitimiyle daha çok abileri ilgilenen Yusuf Kemal, mahalle mektebini hızla bitirip Taşköprü Rüştiyesi'nden de mezun oldu. Her şeyi çabucak öğrenen ve zeki bir çocuktu. 10 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldiğinde evinden ilk defa bu kadar uzaklaştığı için bu koca şehirden çok korkmuştu. Aynı zamanda babası başka bir kadınla evlenmişti ve annesi ile kendilerine mali yardımda bulunmuyordu. Yusuf Kemal'i çok ama çok zor günler bekliyordu.

Şehzade başında özel ve başarılı bir okul olan Numune-i Terakki Mektebine gittiğinde, rüştiye diplomasıyla kaldığı sınıftan devam edeceğini umuyordu.

Fakat okul müdürü kendisine ''Bunu götür bakkala ver, peynir sarsın'' diyerek diplomasını kabul etmedi ve başlayacaksa alt sınıftan başlaması gerektiğini söyledi. Yusuf Kemal buraya kaydolmuştu fakat babası, paralı olan bu mektebin masraflarını karşılamıyordu. 

Sınıflarında birinci olduğu için birkaç dönem kendisinden ücret alınmadıysa da Yusuf Kemal, zaten zor geçinen annesi ve ağabeylerine yük olmamak düşüncesiyle Askeri Rüştiye'ye girdi. Burada hem üst sınıflar hem de hocalar kendisini ilk zamanlar ciddiye almadıysa da kıt kanaat okuyup bu okulu da dereceyle bitirdi. Bu günlere bir misal olarak, yağmurlu bir günde pantolonu çamur oldu diye okula alınmadığını hüzünle anlatıp ''ne yapabilirdim, fakir olmak benim elimde değildi ki'' der.

1892'de Kuleli İdadisi'ne devam eden Yusuf Kemal, gizli hürriyet gruplarıyla da burada tanışacaktır.

Kendine uygun, çalışkan bir arkadaş çevresi oluşmuştur. Fakat 3. sınıfta başına kötü bir kaza gelecektir. Arkadaşlarıyla birlikte Kuzguncuk sırtlarında ava çıktıkları sırada, tüfeğini baston gibi destek yapıp hendekten atlamaya çalıştığında patlayan tüfekle beraber sağ elinin parmakları feci şekilde yaralandı. Bütün tedavilere rağmen elini eskisi gibi kullanamadığı için Tıbbiye'ye nakil edilip hem tedavi hem öğrenciliğine burada devam etmesi uygun görüldü.

Birlikte 1921'de Moskova Antlaşmasını imzalayacakları arkadaşı Rıza Nur ile de Tıbbiye sıralarında tanıştı. Günler gelip geçiyordu fakat Yusuf Kemal'in eli gelecek vadetmiyordu.

En sonunda bu mesleği de yapamayacağına karar verdi ve ''askeri doktor olamaz'' raporuyla okuldan ayrıldı ve 1901'de, babasıyla süren uzun uğraşlar ve nihayetinde para yardımı aldıktan sonra Hukuk Mektebi'ne girdi. Eğitimi sırasında ilkokullarda öğretmenlik, gazetelerde tercümanlık gibi işlerde çalıştı. 1905'te mezuniyetiyle birlikte kısa sürede başarılı bir avukat oldu ve para kazanmaya başladı. 

1908 sonrası açılan mecliste Sinop mebusu seçildi. Bu yıllarda İttihat Terakki içerisindeydi. I. Dünya Savaşı patlak verene kadar Fransa'da talebe müfettişliği yaptı, bu sırada Paris'te doktora çalışmalarına da başladı. İngiltere, Almanya ve Viyana'da araştırmalarda bulunacakken savaşın çıkışıyla beraber ülkeye geri dönmek zorunda kaldı.

Savaş boyunca yedek subay olarak zorunlu askerlik hizmetinde bulunan Yusuf Kemal Bey, Mondros sonrası toplanan meclise de yine Sinop Mebusu seçildi.

İstanbul'un işgali ve boğazdaki gemileri görünce arkadaşı ve hemşehrisi Rıza Nur ve birkaç mebusla daha birlikte Ankara'ya geçmeye karar verdiler. TBMM'de İktisat Vekili seçilen Yusuf Kemal Bey, Rusya ile yapılacak görüşmelerde görevlendirildi. 2 defa Moskova'ya gitti ve 16 Mart 1921'de heyetiyle beraber Moskova Antlaşmasını imzaladı. Burada Lenin, Stalin, Troçki, Çiçerin gibi önemli isimlerle görüştü.

1922'de bu sefer savaşı sonlandırmak için barış arayışları çerçevesinde Londra ve Fransa'da temaslarda bulundu.

Avrupa'ya gitmeden evvel İstanbul'da Sultan Vahdeddin'in huzuruna kabul edildi. Yusuf Kemal Bey kendisinden TBMM'yi tanımasını istediyse de son padişah hiçbir şey söylemedi. Londra'da keskin diplomat Lord Curzon ile kıyasıya bir mülakata tutuşan Yusuf Kemal Bey, aynı zamanda Fransız Dışişleri Bakanı Henri Poincare'a da ''Millet Meclisi son Yunan askerinin Türk toprağını terk ettiğini görmedikçe kılıcını kınına koymayacaktır'' dedi. Görüşmelerden bir şey elde edilemeyince yurda geri döndü. Bu sırada Sofya'da Sykes-Picot antlaşmasını düzenleyen meşhur diplomat Georges Picot ile de görüştü.

1922 yazında Yusuf Kemal Bey hemoroitten muzdarip olarak yatağa düştü ve ameliyat yaraları bir türlü kapanmadı. Mustafa Kemal Paşa kendisini ziyaret ederek Büyük Taarruz'a başlanacağı müjdesini de verdi.

Türk ordusunun zafere koştuğu günlerde hasta yatağında yatan Yusuf Kemal Bey, galibiyetin sevinciyle acılarını unutmuş olsa da tedavi için Avrupa'ya gitmek zorunda kaldı. Yurda döndüğünde iyileşmişti. Başvekil Fethi Bey kendisine Adliye Vekilliğini teklif ettiyse de Yusuf Kemal Bey fikir ayrılığına düşecekleri sebebiyle bu makamı kabul etmedi. 1925'ten itibaren Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yıllarca dersler verdi. 1934 sonrası soyadı kanunuyla Tengirşenk namını aldı.

Çok partili dönemle birlikte siyasete geri dönmeyi düşündü ve Demokrat Parti'nin kuruluşunda yer aldıysa da kısa süre sonra fikir ayrılığıyla burayı terk etti.

1950'lerde Millet Partisi içerisinde bulunan Yusuf Kemal Bey daha sonra Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne geçti. İhtilal sonrasındaki 1961'de oluşan meclisi, en yaşlı üye sıfatıyla başkan olarak açtı. Hayatını ve 1922 sonuna kadar olan yılları ''Vatan Hizmetinde'' adıyla kaleme aldı. 1969'da 91 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.

Bir asra yaklaşan ömrüyle yakın tarihimizin önemli simaları arasında yer alan Yusuf Kemal Tengirşenk, bir Anadolu çocuğunun kapasitesini nasıl en üst seviyeye çıkarabileceğine en iyi örnektir. Özellikle gençlerin, böyle zor şartlar içerisinden başarıyla zirveye çıkmayı başaran bu gibi değerlerimizi çok iyi tanımaları ve kendilerine rol model almaları faydalı olacaktır.

Popüler İçerikler

Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler