Hepimiz konuşarak anlaşıyoruz, düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Peki ana dilimizde konuşmayı, yazmayı ve düşünmeyi nasıl öğreniyoruz hiç düşündünüz mü?
Hepimiz konuşarak anlaşıyoruz, düşüncelerimizi dile getiriyoruz. Peki ana dilimizde konuşmayı, yazmayı ve düşünmeyi nasıl öğreniyoruz hiç düşündünüz mü?
Ancak konuştuğumuz dile, 'organ' dememiz pek de uygun olmayacaktır.
Dil konusunda organ terimini kullanmamak için gayet basit bir gerekçemiz var aslında.
Kalbimizin nerede olduğunu biliyoruz, böbreklerimizin de... Ama konuştuğumuz dil için böyle kesin bir fiziksel konumumuz yok.
Bu yüzden organ kavramını kullanmadan devam edeceğiz.
Bu soruyu cevaplamak, anadil yerine ikinci bir dil düşünüldüğünde çok daha kolay aslında.
Her şeyden önce, yeni bir dili sistematik bir şekilde öğrenme eğilimindeyiz. Oysa ana dilimizin öğrenilmesi bu şekilde planlanan bir eylem değil.
Bu nedenle, onu nasıl öğrendiğimiz konusunda farklı görüşler var.
Doğduğumuzda hiçbir dil bilmezken etrafımızdaki kişileri duydukça o dili öğreniyoruz. Bu gerçekten de enteresan...
Noam Chomsky'ye göre, insanda dil yetisi doğuştan gelen bir yetidir ve diğer bilişsel yetilerden bağımsızdır. Chomsky'e göre insanların dil yetisi doğuştan gelir yani genetiktir, bir diğer deyimle dil yetisi bize doğuştan kodlanmıştır.
Bilmeyenler için hemen belirtelim Noam Chomsky, 1928 doğumlu Amerikalı bir dilbilimci, aynı zamanda filozof, tarihçi ve politik bir aktivist.
Bunlardan ilki, dil ediniminin doğuştan olduğunu savunur.
Diğeri ise dil ediniminin, deneyimlerimiz sonucu olduğunu savunur.
Chomsky'ye göre dil edinimi doğuştandır. Buna göre insan zihni doğduğunda hali hazırda bazı bilgileri içeriyordur.
Ancak dili öğrenme konusuna davranışçılık ile cevap aramak pek de kabul gören bir yöntem değildir ve aslında kolayca da çürütülebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse, aynı evde aynı koşullarda büyüyen bir insan ve bir maymunu ele alalım. Koşullar aynı olmasına rağmen, insan bebeği büyüdükçe kendini ifade etmek isteyecek ve konuşmaya başlayacaktır. Ancak maymun büyüse de böyle bir ihtiyacı olmayacaktır.
Çünkü insanlar, maymunlarda olmayan bir donanıma sahiptir.
Şöyle düşününce hak vereceksiniz, bir çocuğa ana dili öğretmek için -istisnalar hariç- kimse çocuğuna eğitim vermez. Çocuk kendiliğinden sonradan öğrenilse çok da karmaşık gelebilecek bir dili kolayca öğrenir.
İşte bu yüzden, davranışçılık ile açıklanmaya çalışılan dil öğrenme konusu Chomsky’ye göre doğru değildir.
Chomsky ve onu takip edenler dilin bağımsız olduğunu savunurlar.
Chomsky'ye göre dil öğrenimi tamamen benzersiz bir şekilde gerçekleşiyor.
Dilin evrenselliği kavramı da burada çok önemlidir.
Dilbilimciler dil üzerinde çalışırken herhangi bir özel dil bilgisi (Fransızca, Arapça veya İngilizce değil) ile değil, insan türünün dil yetisi ile ilgilenirler.
Chomsky'ye göre evrensel dilbilgisi oldukça önemli bir kavramdır. Bu kavram, insanların -hayvanların aksine- dil öğrenebilmesi için gerekli olan yetiyi açıklamak için öne sürülen kavramlardan biridir.
Chomsky'den şu alıntıya bakalım: 'Marslı bir bilim insanı, farklılıkların az olduğu tek bir insan dili olduğu sonucuna varabilir.'
Konuştuğumuz diller arasındaki farklılıkların anlaşılmaması da makul kabul edilebilir.
Dil, farklı ırk ve kültürdeki insanların farklılıkları olsa dahi ortak özellikler taşır. Dillerde bulunan bu ortak olan değerlere de 'Evrensel Dilbilgisi' denir.
Bu mekanizma sadece maruz kalma yoluyla dili öğrenir.
Temel olarak aynı işitme sistemine sahip bir maymunu ele alalım, aynı şartlar altında olduğunu varsayalım, yine de maymun salt sesten başka bir şey duymaz.
İnsanlar ise farklı.
Bu bir tür büyü değilse, o zaman dil yetisinin doğuştan geldiğinin bir kanıtı niteliğinde.
Chomsky'ye göre öğrenme ve konuşma yetisi insanlarda var olduğu için, dilsel yetimiz sadece o güne kadar duyduklarımızı değil, hiç duymadıklarımızı da kapsamaktadır.
Çocukların erişebildikleri birincil dilsel verileri (örneğin, etraflarında konuşulan ve maruz kaldıkları sözcükler) ve kendilerinin nasıl konuşmaya başladıklarını kolayca analiz edebiliriz.
Kolayca ulaşamadığımız şey ise, duydukları dışındakileri nasıl öğrendikleridir. İşte tüm bu çalışmalar da bunun için yapılmaktadır.
Aksi durumda, küçük çocukların konuşabilmesi gerçek bir mucize olurdu.