Dünyanın her yerinde insanlar üzerinde baskı kurup onları dar bir çerçeveye hapsetmek için çaba gösteriyor bütün bu etkenler. Peki bu baskılara karşı koymayıp belli bir kalıba girmeli midir insanlar?
İyi düşün, bu hayat senin.
Dünyanın her yerinde insanlar üzerinde baskı kurup onları dar bir çerçeveye hapsetmek için çaba gösteriyor bütün bu etkenler. Peki bu baskılara karşı koymayıp belli bir kalıba girmeli midir insanlar?
İyi düşün, bu hayat senin.
'Oraya gitme, onu yapma, sen yapamazsın, şu saatte evde olunacak, tek başına oralara gidilmeyecek, benden izinsiz bir şey yapılmayacak' denildikçe üzerine büyük bir yük biner.
Baskıcı bir ortamda büyüdüğün için üzerinde kalıcı etkileri olur mutlaka. 18'inden sonra da buna izin verdiğin takdirde tamiri zor durumlara neden oluyor ne yazık ki.
Sadece güzel oldukları için bir işi alıp iyi yerlere gelenler olabiliyor. Bazen de güzel biri emek vererek bir başarı elde ettiğinde bunun sadece güzelliğinden dolayı olduğunu düşünenler olabiliyor.
Toplumun güzellik kalıplarına dahil olmadığında ise pek çok kez dalga geçme durumu oluyor. Sadece bu baskı nedeniyle bile intihara eğilimli milyonlar var.
Sadece patron baskısı olsa yine iyi, o yetmezmiş gibi bir de iş arkadaşlarından gördüğün mobbing yüzünden iş saatleri çileye dönüşebiliyor.
Bu sıkıntı sadece işte de kalmaz, eve de yansıyıp hayatını çekilmez yapar.
Erkeksen evlenmeyi düşündüğün yaşta evin, araban olması ön koşuluyla karşılaşabilirsin; öğrencilik yıllarında 'sadece kız öğrencilere kiralıktır' yazılarından çok çekersin. Kadın olmanın sıkıntısı da erkek egemen toplumda binbir zorluklarla dolu, her gün tanıklık ediyoruz; sıkıntıları say say bitmez.
Yani kadın da olsan erkek de olsan cinsiyetin nedeniyle baskıya maruz kalabiliyorsun.
Geçim derdi yaşamıyor olsan bile, kazancından memnun olsan da birileri tarafından küçümsenebiliyorsun. 'Paran kadar konuş' durumu var dünyanın çoğu yerinde, 'bilgin kadar konuş' durumu baskın değil.
Maddi durumun iyi olmadığı için zengin bir manken tarafından bir hiç olarak görülebilirsin, zengin birini sevip onunla birlikte olduğunda ise sadece parası için birlikte olduğun damgasını yiyebilirsin.
Çoğunluğun arasında farklı olduğunu belirttiğinde hoşgörüyle karşılayabilen çok az insan oluyor. Yine de korkmadan söylemek lazım, böyle böyle kırılacak ön yargılar.
'Sen küçüksün, yapamazsın' diyerek özgüven düşürme konusunda yarışıyor toplum. Yaşlılar için de 'sen elden ayaktan düştün, bu yaşta ne okuması' gibi söylemler duyulabiliyor. Zaten bu durumun mantıksızlığını atalarımız da dile getirmiş: Akıl yaşta değil baştadır.
Mars'a da gidilse uçan arabalar da yapılsa yobazlığın azalması teknoloji kadar hızlı ilerleyen bir durum değil. Her gün haberlerde bir örneği görülüyor dünyanın her yerinde; mini etek giydi diye dayak atmalar, kendi görüşünden olmayanları tehdit etmeler ve dahası. Bu tip bir toplumda yetişmene rağmen gericilikten uzak durabiliyorsan ne mutlu sana.
Yukarıdaki gibi mini etek mevzusu değil bu konu, çağdaş olduğunu düşünenler bile birazcık farklı bir stili olanlarla dalga geçmekten keyif alabiliyor. Farklı stildeki kişilere rastlandığında o kişinin haberi olmadan fotoğrafını çekip sosyal medyada dağıtmaktan çekinmiyorlar.
Neyin ne zaman normal olacağı belli olmuyor; 20 yıl önce pembe tişört giyen bir erkek alay konusu olurdu, ama şimdi en muhafazakarı bile giyebiliyor. Durum gayet açık.
Tıpkı kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi mücadelesi gibi, tıpkı Afro-Amerikanların haklarını arama mücadelesi gibi. Gün gelecek cinsel yönelim nedeniyle baskı altında olanlar da özgürce yaşayabilecekler.
Seviyorsun, evleniyorsun; çocuk istiyorsun, bir çocuğun oluyor. Peki sonra? Ev hayatı bir anda kabusa dönüşüyor, özgürlüğün sınırlandırılıyor. Eşin de çocukların da seni bir kalıba sokmak için çaba sarf ediyor.
Kim bilir, belki sen de onlar üzerinde baskı kuruyorsun. Bu yüzden de sımsıcak olması gereken o yuvanın hapishane hücresinden farkı kalmıyor.
'Yanlış anlaşılmaya müsait olsa keşke' diye pusuda bekleyenler olduğu için linç kültürü inanılmaz hızlı işliyor. Yazıp yazıp silebiliyorsun belirtmek istediğin düşüncelerini, 'bunu söyleyince başıma bir şey gelir mi' diye uzun uzun düşünüyorsun. Bu da son 10 yılda kendini daha çok gösteren bir baskı çeşidi haline geldi.
Şanslıysan özgür bir hayat yaşıyorsun, şanslı değilsen hayatın hak-hukuk mücadelesi vermekle geçiyor. Mücadele veriyorsan yine iyi, böyle baskıcı devletlerde insanlar hak-hukuk araması gerektiğinin farkında bile olmuyorlar. En acısı da bu.
Ne güzel olurdu dümdüz yollarda ilerleyerek manzaranın tadını çıkarmak.
"YARIM KALAN SEVGİYE" "ŞU EMANET GÜLMEYE" "YAŞAMADAN ÖLMEYE" İTİRAZIM VAR... - MÜSLÜM GÜRSES- (MÜSLÜM BABA NASIL DA ÖZETLEMİŞ HAYATI)
hepsi doğru helede günümüz ortamında...ayrıca 8. görselde ne öyle kusacağım geldi yahu ..
İçeriği sağlayan vatandaş anne-babasını küçük yaşta kaybetmiş, hatta babasını hiç tanımıyor bile olabilir. Topu hep inşaata kaçmış, hatta inşaata top bulmak için bile gidiyor olabilir. Misket kadar beyniyle akıl veren hocası da sağlam bir misyonermiş, çekirgesini iyi eğitmiş.