Büyük cümleler kurmuyor, size “nasılsınız?” bile demiyor ama hep yanınızda kalıyor. Kendi halinde bir müzik türü ama herkesin ruh hâline dokunmayı da son derece başarıyor. Çünkü bu çağda birçok genç, anlatılmak yerine anlaşılmak istiyor. Tam bu noktada ortaya çıkan lo-fi ‘ın da bu isteğe karşılık vererek anlaşılmanın en sade hâli olduğunu filhakika söyleyebiliriz.
Bu iddiasız ama bir o kadar da içlerimize işleyen müzik aynı zamanda bir üretim biçimi olarak da oldukça özgürleştirici. Evin bir köşesinde, basit bir ekipmanla, kendi seslerini miksleyerek bu tarza hizmet etmek hiç de göründüğü kadar zor değil. İşte bu yüzden lo-fi sadece dinlenmiyor; aynı zamanda üretiliyor, paylaşılıyor ve büyüyor. Belki de bu yüzden bu kadar sahici bir etki bırakmaya devam ediyor.
Günümüzün hız, gösteri ve performans odaklı dünyasında lo-fi’nin sade tınıları bir tür direniş veya kaçış gibi. Her şey bağırırken, o fısıldıyor. Her şey koşarken, o yavaşlıyor. Nihayetinde her şey “bir şey” olmaya çalışırken, o sadece “olmayı” seçiyor.
Belki de artık ihtiyacımız olan şey tam olarak bu: bir arka plan. Kendi hayatımızın fon müziğini biz seçmek, iç sesimizi boğmadan eşlik edecek bir şey bulmak. Lo-fi tam da bu boşluğu dolduruyor. Kalabalığın ortasında, yalnızlıkla, “dijital yalnızlığımızla” dost olmayı öğretiyor bize. Bazen hiçbir şey söylemeden çok şey anlatıyor.
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio