“Medya ve eğlence” belki de bu incelemedeki en belirsiz sosyal alandır. Dijital teknolojiler için geniş bir kullanım yelpazesini içerir. Etik riskleri yüksek olduğu gibi, sosyoloji, veri bilimi, insan–bilgisayar etkileşimi gibi çok çeşitli disiplinlerin kapsamında yer alır. Medya ve eğlence ile ilişkili dijital teknolojiler, iyi oluşu teşvik etme konusunda yeni fırsatlar sunar. Örneğin, VR/AR teknolojileri, sanat galerileri ve müzeler gibi kamu kaynaklarına erişimi genişletebilir. Bir başka örnekte, çevrimiçi oyunlar, oyunculara oyun içi avatarları aracılığıyla farklı anlatı biçimlerinde kendini ifade etme olanağı sunarak, öz-anlayış ve duygusal iyi oluşu artırabilir. Bu süreç güçlendirici olabilir ve bireyin kendini daha iyi anlamasını sağlayabilir.
Bu alandaki etik tartışmalara bakıldığında, örneğin sosyal robotların iletişimsel erdemlerin ve ahlaki muhakemenin gelişimini engelleyebileceği düşünülüyor. Çevrimiçi alanda birçok bağımlılığının, kişilerin dini ve manevi kimliğinin gelişimi üzerinde olumsuz etkisi olabileceği öne sürülüyor. Sanal ortamda uzun süreli maruziyetin, örneğin VR/AR teknolojisi aracılığıyla çevrenin tipik yapısının değiştirilmesinin, nöroplastisite aracılığıyla psikolojik ve nörofizyolojik değişikliklere yol açabileceği iddia ediliyor. Bu risklerin özellikle çocukların ve ergenlerin sinirsel ve davranışsal gelişimini etkilemesi kaygı verici bulunuyor.
Etik tartışmalardaki ana amaçlardan biri, etik değerleri tasarım sürecine daha yakın bir şekilde entegre ederek, kullanıcıların refahını artıran dijital arayüzlerin nasıl tasarlanabileceğini anlamaktır. Refahı yükselten dijital teknolojilerin tasarlanabilmesi için kamu sağlığı, sosyoloji, felsefe, psikoloji, kamu politikası, medya çalışmaları, edebiyat ve sanat gibi çeşitli alanlarda uzmanlıklardan yararlanılmalıdır.
Dijital Refah Nasıl Artar?
Dijital iyi oluşumuz, dijital teknolojileri kullanmadaki özgürlüğümüzle de bağlantılı bir konudur. Teknolojiler artık büyük oranda kişiselleştirilerek bize sunuluyor. Yani tercihlerimizle uyumlu bize özel önerilerle geliyor. İhtiyaçlarımız, beklentilerimiz ve davranışlarımız hakkında edinilen bilgilerin işlendiği özelleştirilmiş hizmet ve içeriklerle karşılaşıyoruz. Mikro hedeflemeli reklamcılık gibi veri mahremiyetinin sınırlarını zorlayan uygulamalar etik eleştirilere uğrasa da, kişiselleştirilmiş hizmetlerin dijital refahımız bakımından avantajlarını yaşıyoruz. Bu konuda öne çıkan konulara göz atalım:
Kullanılabilirlik, bir teknolojinin ergonomik açıdan ne kadar kullanılabilir olduğunu ifade eder. Örneğin kullanımının zahmetli olup olmadığı veya kullanıcıdan aşırı bilgi girişi gerektirip gerektirmediği dikkate alınır.
Erişilebilirlik, tasarımın toplumun tüm üyeleri tarafından kullanılabilir olup olmadığı ile ilgilidir. Evrensel tasarım, ürünlerin, programların ve hizmetlerin, uyarlama veya özel tasarım gerektirmeden mümkün olan en geniş şekilde tüm insanlar tarafından kullanılabilir hale getirilmesidir.
Özerklik, şu türlü boyutları içerir: Kullanıcının uygulama içindeki kontrol ve katılım düzeyi, uygulamanın işlevselliği üzerinde sahip olunan kişiselleştirme düzeyi, kullanıcıya sunulan bilgilerin doğruluk ve güvenilirliği ve bunun kararlarını nasıl etkilediği, kullanıcının amaçsal anlayışı yani uygulamanın bireyin kendi eylemsel farkındalığını destekleyip desteklemediği, uygulamanın önerdiği eylemlerde ahlaki değerlendirme olup olmadığı veya değerleri teşvik edip etmediği.
Sonuç olarak dijital teknolojiler yaşamımızın birçok alanındaki refahı artırırken, etik tartışmaları da beraberinde daima getirecektir. Burada önemli olan sorunlu alanların hızlı fark edilip çözüm önerisi geliştirilmesidir.