Derya Özel Yazio: Varoluşsal Sancılar

Bir tarafta uzay istasyonlarının bizlere servis ettiği 13, 8 milyar yıllık evrenin 4 milyar yıl öncesine ait olan fotoğrafı, bir taraftaysa şiddetli bir yağmur sonrası melankoliye kapılan insanoğlu… 

İnsanoğlu var oldu olalı, varoluşsal sancılar duydu ve duymaya devam edecek. Sonsuz evrende bir kum tanesi bile etmeyen bir galaksinin zerreciği bile değilken, kendi içimizde nice evrenleri doğurup öldürebiliyoruz. Bireysel farkındalığımızı yükseltmek veya kimilerinin deyimiyle “içimizdeki evreni keşfetmek” için olmadık dağların tepelerinde meditasyonlar yapıyor, binlerce psikoloji kitaplarında derdimize derman arıyoruz.

Gerçekten, kimiz biz? Bizim derdimiz ne?

Bu sadece bir kimlik bunalımı değil, yaşadığımız anlara kattığımız anlam, ilişkilerimiz ve bizi kuşatan endişe çemberi… Yarattığımız dünyanın esiri olmuş durumdayız. Hayatımızı kolaylaştıracağını sandığımız her şeyin kölesi oluyoruz ve bir gün birileri çıkıp sana evrendeki yerini gösteriyor, varlığının ne kadar yer kapladığını gösteriyor, göremiyorsun bile çünkü öyle küçüksün ki, yer kaplayıp kaplamadığından bile emin olamıyorsun. Sen kendi içinde koca dünyalar yaratırken, Dünya gezegeninin içinde bulunduğu Güneş sistemini bile bulamıyorsun ama var olmanın dayanılmaz üstünlüğünü iliklerinde hissediyorsun.

NASA, James Webb Uzay Teleskobu'nun çektiği ilk tamamen renkli fotoğraf, evrenin en derin ve net görüntüsü olduğunu duyurduğundan beri, o fotoğrafa bakıp ne hissettiniz?

Düşünsenize, sonsuz evrenin 13 milyar 700 milyon yıllık olduğu düşünülüyor ki bizim galaksimizin de 4,6 milyar yıl önce oluşmaya başladığı söyleniyor, çekilen fotoğrafta gördüğümüz alansa, milyonlarca futbol sahasının birleşimi büyüklükte bir alanın içindeki belki bir kum tanesi kadar bile değil. Şimdi biz bu kum tanesindeki, minicik zerreleriz. Aslında bizlerin ne kadar ufacık kaldığını tarif etmeye kelimeler yetmiyor diyebiliriz ve işte o kelimelerle bile anlatılamayacak küçüklükteki organik yaşamların, yani bizlerin, evren kadar sonsuz duyguları ve galaksileri oluşturabilecek kadar büyük duygu patlamaları oluyor.

Ne acayip değil mi? Daha da acayibi, baktığımız o fotoğraflarda henüz Güneş Sistemimiz, ya da galaksimiz oluşmamış bile. Biz yokuz, bizim olmadığımız bir bulutsu küme bir zaman sonra birleşecek, çarpışacak, ve üstünde yaşayan organizmaları oluşturmak üzere bir sistem meydana getirecek ve gün gelecek o küçük yaşam formları kendi egolarına yenik düşecek, savaşacak, birbirlerini tehdit edecek, aç gözlülükle onlara ait olandan fazlasını isteyecek… 

Duruma bu pencereden bakınca, olur olmadık şeyleri kafaya takışımız, ani öfke patlamalarımız, giden sevgiliye üzülmelerimiz, beklediğimiz zammı alamayışımız, sipariş ettiğimiz ürünün kırık gelmesi, buzdolabının bozulması ya da yağmura şemsiyesiz yakalanmak ne kadar manasız geliyor değil mi? Tıpkı sonsuz evrendeki bir yaşam formunun doldurduğu yer kadar :)

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
YORUMLAR
19.08.2022

Okurken ne kadar haklı desem de bizim gibi çevresinden etkilenen canlılar için değişen bir şey yok bu dünyanın derdi bizim için evrenden daha büyük

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ