Derinlerde Yatan Kötülüklerden Uzaklaşmak İçin Üretmek Neden Değerli?

Küçük bir çocukken ve develer tellal, pireler berber iken, anneannem her akşam bir masal anlatırdı bana. Ak kız ile kara kızın hikayesi.

Ak kız, pamuk prenses misali saf ve iyilik misali, kara kız adı gibi yüreği kara ve kıskançlık dolu. Daha o yaşlarımda kadınların kadınları kıskanabileceğini ve bu kıskançlığın sonucu olarak birbirlerine zarar verebileceklerini öğrenmiştim. Minnoş anneannemin bir kabahati yoktu tabi. Okuma yazma bile bilmezdi o. Bir masalı vardı hep anlattığı, ısrarıma dayanamaz neredeyse her gece anlatırdı.

Çocuk gelişimi, pedagoji, travma falan bilmediğinden bu kıskançlık meselesinin bende nelere sebebiyet vereceğini bilemezdi.

Hoş, Disney de birçok masalında bu konuyu işlemiyor muydu? Ne travması yahu?

Kadınlar kadınları kıskanır. Güzelliğini, parasını, mutluluğunu, şansını, bilgisini. Bize böyle öğrettiler. Demediler ki aslında erkekler de kıskanır hemcinslerini. Üstelik dünya üzerinde bilinen ilk kıskançlık hikayesi Habil ile Kabil kardeşlerindir. Kadını erkeği yok, insan hamurunda var kıskanma tozu.

Neticede ben de devamlı kıskanıldığımı, bu sebeple nazardan nazar koştuğumu, koşarken de işte yaralandığımı düşündüm hep. Suçlu da hep o hain bakışlardaydı. Sonra buna enerji dediler, frekans dediler, vesvese dediğimiz kör karanlık mağaralardan yeni isimlerle sundular bize.

Bu düşünce beni yavaşlattı. Tekerine taş girmiş araba gibi tıkırdadım. Tıkırdaya tıkırdaya durdum sonunda. İstifalar, ayrılıklar, kaçışlar birbirini kovaladı. Doların üzerindeki üçgenden bakan Tanrı’nın gözü gibi beni her yerde gözlediler sanki. Şizofrene kadar götürür bu konu da “ben genelkurmay, cumhurbaşkanı, başbakanınızım”a bağlarım korkusuyla saldım kendimi. Her şeyin ve herkesin yaratıcısına teslim oldum. Al dedim, bu beden de ruh da senin. İçimdeki nazar korkusunu da al yoksa dayanamayacağım.

Çözümü zaten o güzel kitabında vermişti, güzel Allah’ım. Oku surelerini kapa konuyu diyordu zaten. Geri kalan senin hayal gücün, abartma. Teslimiyetten sonra gelen süreç en önemlisi aslında, asıl onu anlatmak istiyorum.

Sadece kendime odaklanmaya başladığımda, gözler kapanıp, sözler zihnimde sustuğunda üretmeye başladım. Önce evdeki eşyaları boyamaya, geri dönüşüme çöp ayırmaya, çiçek büyütmeye başladım ufak ufak. Kedi aldım. Bakın “kedi” hadisesi önemli. Onu da sonra anlatırım. 

Küçükten başlayınca, potansiyelinizin her geçen gün arttığını görmek motivasyon oluyor. Sonra yazmaya başladım, çünkü çocukken çok dinlemiş, çok hayal kurmuş, çok okumuş ve yazmıştım da zaten ve ne biliyorsa aslında içimdeki o çocuk biliyordu. Biraz daha araştırdım. Sonunda gelire dönüşen bir işim olsun istedim. Kendi kendine yetiyor olmanın hazzını duyuyordum. Elimden gelenleri beğendiler, satın aldılar, teşekkür ettiler. El emeğimden kazandığım, kocaman plazalarda o nazarlı bakışlara rağmen aldığım maaşın %1’iydi ama mutlu etti. İlk kazancımla içtiğim limonatanın tadı hala damağımda.

Bir şeyler üretmek, zihnin karanlıklarından gelen endişeleri susturuyor. Sizin gibi olanlarla tanıştırıyor. Birbirinizi başarılarınız için tebrik ediyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki, yüreğinden gelerek çalışmış karşınızdaki. Yürek eşsizdir ve kıskanılmaz. Kimse avcıdan Pamuk Prenses’in kalbini getirmesini isteyen kötü kraliçe olmayı yakıştırmaz kendine çünkü. Bunu ürettikçe anlarsınız.

Instagram

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
23.01.2023

Saçmalıksınız

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ