Derin Devlet, Susurluk, Mafya: Kıbrıs'ta Soyulan Kilisenin Haberini Yaptığı İçin İnfaz Edilen Kutlu Adalı

Sedat Peker'in de son videosunda detaylar verdiği isim olan Kutlu Adalı olayında neler olmuştu? Gelin hep birlikte öğrenelim...

Peker, Kutlu Adalı Cinayetini Anlattı: 'Korkut Eken, Kıbrıs'ı Rumlara Satmak İstiyor 2 Profesyonel Lazım' Dedi

St. Barnabas, yani Aziz Barnabas milattan sonra 45 yılında, Hristiyanlığı Kıbrıs'ta yaymak için çalışırken öldürülmüştü.

5. yüzyılda Bizans İmparatoru Zeno, Aziz'in mezarının bulunduğu yere bir kilise inşa ettirdi ve adını da St. Barnabas Kilisesi koydu. Tarihsel açıdan büyük öneme sahip kilise yüzyıllardır ziyaret edilen dini bir simge.

Şimdi, günümüze biraz daha yaklaşalım. Kıbrıs Gazetesi'nde 1996 yılının 16 Mart'ında şöyle bir manşet atılır:

 'St. Barnabas'a silahlı baskın. Maskeli ve silahlı kişiler ikon müzesindeki üç nöbetçiyi saf dışı edip bir odaya kilitledi. Trilyonlarca liralık ikonaların korunduğu tarihi müzeden nelerin çalındığı bilinmiyor. İkon müzesi dışında bulunan St. Barnabas'ın mezarı kazıldı. Bu sabahın erken saatlerinde kadar hiçbir resmi makam açıklama yapmadı.'

Bu haberin üzerinden günler geçmesine rağmen hiçbir resmi açıklama yapılmaz.

O dönemin KKTC Başbakanı Hakkı Atun, olay gerçekleştikten günler sonra bu olayın bir askeri operasyon olduğunu söyleyince halkın ve basının şüpheleri iyice büyür.

Ve Yenidüzen Gazetesi yazarı Kutlu Adalı'nın konuyla ilgili soru işaretlerini yazdığı ve öldürülmesine yol açan yazı, bazı hakikatleri ortaya serer.

Adalı yazısında şöyle aktarır:

'Silahlı baskın olayı 14 Mart 1996 Perşembe günü gece saat 19:00'dan saat 23:00'e kadar tam dört saat sürmüştür. Kilit altında tutulan bekçiler saat 23:00'te serbest bırakılmışlardır. Üç bekçiden birinin sağlık durumunun kötü olduğu bildirilmektedir.'

"Baskını yapanlar 12-15 kişidir ve 4 sivil araçla gelmişlerdir. İkisi beyaz Renault Toros, biri kırmızı Isuzu Jeep, ötekisi Vitara markadır. Baskın olayı polise ve ilgililere ertesi gün sabah 9:00'da bildirilmiştir."

Soygun sırasında kullanılan bu toroslardan birinin Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın KKTC'deki uzantısı olan Sivil Savunma Teşkilatı'na ait olup olmadığını da sorar Adalı. Sonradan AİHM davasında bu itiraf edilecektir.

Adalı'nın asıl sorusu bu soygunun planı hakkında da düşüncelere yol açar:

'Polisin ada çapında operasyon yaptığı bir gecede adeta bir orduyu anımsatan modern silahlı 15 kişi nasıl elini kolunu sallayarak müzeye girip çıktı?'

O esnada, Türkiye'de Hürriyet Gazetesi'nde şu haber çıkar. 👇

Üzerinden günler geçmesine rağmen yapılan açıklamalar öylesine azdır ki Kıbrıs'ta bir efsane bile üretilmiştir bu olayla ilgili. Yine Adalı'dan aktarıyoruz:

'20 Temmuz 1974 Harekatı'nda bir binbaşı Rumların evinden, kilisesinden, bankasından, kuyumcusundan ganimet olarak toplanan altın, gümüş, elmas, pırlanta gibi mücevherleri St. Barnabas'ın mezarının olduğu mağaraya gömdürmüş. Savaş bitince gelip almayı amaçlamış. Bu arada generalliğe yükselip emekli olmuş. Aradan 21 yıl geçtikten sonra Kıbrıs'ta bulunan güvendiği kişilere durumu anlatmış ve bu silahlı baskın operasyonunu gerçekleştirmişler. Mücevherleri alıp aynı gece uçakla Türkiye'ye kaçmışlar.'

Adalı yazısında başbakanı göreve çağırır ve bu şüpheli olayın altında ne yattığının artık açığa çıkarılmasını söyler.

Bu olaya olan tepkisini sürdüren neredeyse tek kişi Adalı'ydı ve kimliği belirsiz kişiler onu hedef almaya başlar. Evi takip edilir, köpeği öldürülür, sürekli tehdit telefonları alır.

Ve 6 Temmuz'da, Lefkoşa'da evine giderken bir anda sokağındaki lambalar söndürülür. Şehir aydınlandığında Adalı'nın sol şakağından vurularak infaz edildiği anlaşılır.

Adalı suikastinde kullanılan Uzi marka silah tartışmalara neden olur.

Enis Berberoğlu, köşe yazısında 'o dönem Türkiye'de sadece Emniyet Özel Harekât Dairesi Başkanlığı'nda kullanıldığını bilir' der ve bu bilginin teyit ettirildiğini de ekler.

Suikaste dair hiçbir bilgi bulunamaz, fail bir anda meçhul olmuştur.

31 Mart 2005'te gerçekleşen davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kutlu Adalı ve Türkiye arasındaki davada Türkiye'yi mahkum eder. Manevi tazminat olarak İlkay Adalı'ya 20 bin, mahkeme masrafları için ise 75 bin euro ceza kesildi.

Bir iddiaya göre, Adalı suikastinde tetikçi olduğu söylenen Hüseyin Demirci'nin kullandığı Uzi cinayetten birkaç ay sonra ilginç bir olayda tekrar ortaya çıkıyor.

İddiaya göre bahsi geçen silah, 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta gerçekleşen kazaya karışan otomobilin bagajında bulundu. Bu sadece bir teori. Olayla ilgili mafya bağlantıları da o yıldan beri tartışılıyor...

Peki, siz soygun ve sonrasında gelişen bu olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kaynaklar: 1, 2, 3, 4

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
07.05.2021

Bu duzen nasi bi duzendir ya,devlet icinde mafyacilik ustu kapatilan cinayetler.. bizim ulkemize has degil biliyorum bu yuzden insanlarin olmadigi bi yerde sadece sevdiklerimle yasamak istiyorum..

23.05.2021

Olay 90lardan beri devleti, basbakanindan tut özel harekat polisine kadar ele gecirmis mafya yapilara iseret ediyor.

23.05.2021

Biz kibrislilar yillardir her pisliğin altindan çıkan türkiye mevzusunu konuştuğumuzda rum piçi damgası yedik.

24.05.2021

TÜRKİYE her pisliğin altından çıkmaz . Kelimelerin arasına virgül koyarak konuş yoksa kelimeler çok yanlış yere gider. Türkiye'deki pislikler , Kıbrıs'a kaçarak orada daha çok pisliğe bulaştılar diyebilirsin mesela .

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ