Depremin Ardından: Göksun’un Güzel İnsanları

Göksun, Kahramanmaraş iline 76 km uzaklıkta bulunan bir ilçe. 10 ilimizle sınırlı gibi görünse de tüm insanlığı etkileyen 6 Şubat’tan sonra daha çok depremler gördü. Artçılar hâlâ da devam etmekte. Binalar ayakta ama insanlar yıkılmış. Sürekli sallanıyorlar çünkü. Aradan geçen yaklaşık iki ayda Göksun bölgesinde 2226 deprem meydana gelmiş. Bu, günde ortalama 40-45 deprem demek. Artık duyarsızlaşmak yerine daha da şiddetli hisseder olmuş bedenleri.

Göksun’un bir Halk Eğitim Müdürü var: Bilal Bey

Bilal Bey çok nahif biri. Tüm Göksun halkına kol kanat germiş. Kendisini 2019 yılından beri bir seminer vesilesiyle tanırım. O yıl Halk Eğitim Müdürlüğü adına Göksun halkına yönelik bir söyleşiye davet etmişti beni. 

Konu ise Mindfulness. 

Bilal Bey elektronik postasında: 

“Size Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinden yazıyorum. Göksun halkına mindfulness anlatır mısınız?” 

diye soruyordu. Şaşırmıştım. Zira benim fark’andalık (FARKet-ANDAkal) olarak tanımladığım mindfulness o günlerde akademik alanlar dışında çok da bilinmeyen bir konuydu. Bilal Bey biliyordu. Vizyon bu olsa gerek. “Maraş’ta bir ilçe, yurdumun insanı ve doğu felsefesinin batı bilimiyle sentezlenmiş yaklaşımı: Mindfulness!” Hiç örtüşmemişti bende. Nezaketle başka konuşma konuları önermiştim. Ama yok, “Biz mindfulness semineri isteriz!” demişlerdi. Davetlerini kabul ederek “Kültüre duyarlı mindfulness” anlatmaya karar vermiştim.

Bir kış günü gittim Maraş’a, akşamına Göksun. Organizasyon ekibi benim kadar heyecanlıydı. Hazırlıklar çoktan tamamlanmış. Sizin hiç belediye hoparlöründen adınız anons edilmiş miydi? Benim ilk kez Göksun’da edildi. 

Konferans salonu geniş olan bir okulu seçip hazırlanmışlar. Akşamın o vakti tüm Göksun kalkıp gelmiş. Salonda oturacak yer kalmadığından geç kalanlar ayakta hazır bekliyorlar. Ben nasıl heyecanlıyım anlatamam. Işıl ışıl bakan gözler, şefkatle selamlayan teyzeler, saygıyla susan çocuklar… Onlara en anlaşılır dilde mindfulness anlatmaya çalışmıştım. Ardından bir meditasyon pratiği bile denemiştik beraber. Ayakta katılım sağlayan onlarca kişi gözlerini kapatıp nefes egzersizlerine katılmışlardı.

6 Şubat sabahı depremi hissedenlerdenim. Maraş merkezli olduğunu öğrenince aklıma hemen Göksun gelmişti.

Bağ kurmuşum meğer. Aradan geçen yıllara rağmen iletişimimiz baki kalan Bilal Bey’i aradım hemen. İyi olduklarını öğrendim, şükür. 

Birkaç hafta sonra Bilal Bey’in de çabalarıyla çadır kentleri kuruldu. İleri görüşlü bir Halk Eğitim Müdüründen beklenen nedir? Tabii ki Göksun halkı için psikososyal destek. Sosyal medyada paylaşımını gördüm. Göksun çadır kent için gönüllü psikososyal destek çağrısı yapıyordu. Hemen iletişime geçtim. 

“Bilal Bey, yıllar önce Göksun’a misafir olduğumda herkes kalbini açmıştı bana. Şimdi onların ihtiyacına kayıtsız kalamam, destek olmak isterim.”

Sevindi tabii ama endişesi başka türlüydü. 

“Hocam, biz çadır kentteyiz. Burası soğuk ve yağmurlu. Sizi burada nasıl ağırlarız?” 

Duygulandım. Ağırlanmak da ne demekti! Hem de deprem alanında. Kendi imkanlarımla ziyaret etmek istediğimi ilettim.

Sevdiğim birkaç gönüllü arkadaşımın da desteği ile Gaziantep’ten Göksun yolunu tuttum. 

Heyecanlı ve umutluydum. Bilal Bey karşıladı bizi. O hava koşulları ve o imkansızlığa rağmen üzerinde resmi bir takım elbise ile hem de. Beraber çadırları gezdik. Çocukları ve teyzeleri çadırlarında ziyaret edip hasbıhal ettik. Bilal Bey’in elinde tuttuğu küçük poşeti yanından ayırmadığını fark ettim. Toplantı zamanı geldiğinde Halk Eğitim Müdürlüğü’nün etkinlik çadırına geçtik. Zemin halı ve kilimle kaplanmış olduğundan herkes girişte ayakkabılarını çıkarmıştı. Ayakkabılarımı çıkarmaya yeltenmiştim ki Bilal Bey’in elindeki poşetin gizemi çözüldü. 

“Hocam siz üşürsünüz diye sizin için bunu aldım.” dedi poşetin içindekini çıkarırken. 

Şaşırdım. Bakakaldım. 

Hocam kusura bakmayın her yer kapalıydı ancak bunu bulabildim.” 

Poşetin içinden bir çift panduf çıkardı. Hani şu ayakları sıcak tutmak için giyilen terlik kumaşından yapılmış ayakkabı. Ne diyeceğimi bilemedim. Gözlerim yaşardı. Kalbim sızladı. 

“İşte bizim insanımız.” dedim. “Kendi mağduriyetini görmezden gelip misafirini rahat ettirme çabasında.”

Pandufları mı? 

Tabii ki giymedim. Belki kabalık ettim ama orada herkes terliksizdi. Giyemezdim. Yerlerde zaten kilim vardı. Komik çoraplarımla sahnede yerimi aldım. Herkes çok ilgiliydi. Söyleştik. Bilal Bey bizi yolcu ederken bu nezaketini hiç unutmayacağımı söyledim. Yanındaki çocuk bir koşu çadıra gidip terlikleri getirdi. 

“O zaman bu sizde anı kalsın”

Instagram

Twitter

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'   

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
YORUMLAR

Şiir gibi

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ