Deprem ve benzeri doğal felaketler mobil iletişimi sekteye uğratıyor. En son örneği Gökçeada merkezli depremde yaşanan bu durumu mevcut teknolojiyle kısa vadede çözmek mümkün değil.
Marmara bölgesinde 1999 yılında yaşanan deprem felaketi ilk olarak GSM şebekelerini vurmuş ve iletişim çökmüştü. Uzun bir süre kimse birbirini arayamamış ve iletişimde kopukluk yaşanmıştı.
O dönemki kadar olmasa da benzer bir durum geçtiğimiz günlerde yaşanan Gökçeada merkezli depremde de ortaya çıktı. Özellikle İstanbul ve yakın çevresinde hissedilen depremden hemen sonra telefonlarına sarılanlar derin bir sessizlikle karşılaştılar. Şebeke çöktü ve kimse birbiriyle haberleşemedi. Yaklaşık 45 dakika süren bu durum şebekenin düzelmesiyle ortadan kalktı.
Ancak birçok kişinin aklına 'bu kadar küçük bir depremde bile GSM şebekesi çöküyorsa çok daha büyük bir felakette ne olur?' sorusu geldi. Gerçekten de böyle bir durumda ne olur?
Şebeke yapısı
Bu soruya cevap vermeden önce GSM şebekelerinin yapısına bakmak gerekiyor. GSM temelde cell yani hücre adı verilen mantıkla çalışıyor. Her bir hücre baz istasyonları arasında kuruluyor ve bu alanda yer alan kullanıcı görüşme yapabiliyor. Şebekelerin kurulma mantığı aynı anda abone sayısının belli bir oranının görüşme yapacağı mantığı üzerine kuruluyor. Karmaşık bir hesap olsa da kabaca her bir operatör abone sayısının yüzde 25-30'unun aynı anda görüşme yapacağını öngörerek bir altyapı kuruyor.
Normal bir günde elbette bu tahmini ortalama oran aşılmıyor. Çünkü herkes aynı anda görüşme yapmıyor. Ancak deprem ya da benzeri bir acil durumda herkes aynı anda telefon açtığında şebeke bu yükü kaldıramıyor. Benzer sorun stadyum ya da benzeri kalabalık ortamlarda da yaşanıyor.
Elbette yüzdeyi artırmak mümkün. Ancak bu bir yandan ekonomik diğer yandan teknik olarak çok zor. Ekonomik olarak zor çünkü hiçbir operatör bütün abonelerinin aynı anda görüşme yapacağı bir altyapıyı sürdürülebilir görmüyor. Teknik olarak da bu mümkün değil çünkü baz istasyonu sayısını artırmak gerekiyor ki bazı durum ve yerler için bu da yapılamıyor.
Yani bu türde bir altyapıyı Türkiye'deki 70 milyona yaklaşan GSM abonesi için sürekli ayakta tutmak teknik ve ekonomik olarak mümkün değil. Operatörler de resmi olarak olmasa da gayrı resmi olarak bu durumu kabul ediyorlar. Yine de bu durum için Turkcell, Vodafone ve Avea'dan görüş istediğimizi ancak olumlu yanıt alamadığımızı da belirtelim.
Dünyada durum nasıl?
Dünyada yaşanan deprem olaylarında da GSM şebekeleri çöküyor. Örneğin 2011 yılının Mart ayında Japonya'da yaşanan 8.9 büyüklüğündeki depremde de benzer bir durum yaşanmıştı. Şebekenin çökmesinin önemli bir sebebi sadece fiziksel hasar değil aynı zamanda herkesin aynı anda iletişime geçme isteği olarak açıklanmıştı.
Japonya'da deprem sonrası sabit telefonlar mobil rakiplerine oranla daha az hasar gördü ve daha rahat iletişim yapıldı. Ayrıca deprem sonrası sabit telefonlarda sırayla arama mantığını kullanan Japonlar, bu sayede şebekeyi rahatlatmayı da başardı. Japonya örneğin kişiler sabit telefonlardan sırayla arama yaparak tıkanmanın bir nebze olsun önüne geçmeyi başardılar.
Benzer bir durum 2010 yılında Haiti'deki deprem sonrasında da yaşandı. Sabit ve mobil hatların çöktüğü ülkede gönüllülerin oluşturduğu bir grup internet ve sosyal ağlar üzerinden örgütlenerek kayıplar ve yardımlar konusunda devlet ve diğer kuruluşlara yardım etti. Ayrıca internet üzerinden bölgede yaşayanları su baskını, yiyecek ve su eksikliği gibi konularda uyardı.
İnternet ve SMS çökmedi
Gökçeada merkezli depremde sesli iletişim kesilse de SMS ve mobil internet bağlantısı çökmedi. Birçok kişi telefonla ulaşamadığı yakınlarına WhatsApp ve benzeri anında mesajlaşma yazılımlarını kullanarak gerek mobil gerekse sabit internet üzerinden ulaştı. Zaten sektörü düzenleyen kurum olan BTK da deprem sonrası yaptığı açıklamada SMS ve internetin kesilmediğini ifade etti.
Şebekenin çökmesi mevcut durumda kesin gibi olduğundan kullanıcıların alacağı önlemler ve bilinçli yaklaşımlarla bu 'çökme' süresi kısaltılabilir. Bunun için bazı önlemler almak ve mobil şebekeleri gerektiği kadar kullanmak konusunda çalışmalar yapılmalı.
Ne yapmak gerekiyor?
Sektörü düzenleyen Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu BTK'nın acil durumlarda iletişim konusunda çalışmaları bulunuyor. Her ne kadar bu haber için görüş isteğimize BTK olumlu yanıt verseme de bu konuda çalıştıkları biliniyor. Deprem sırasında çökmeyen özel bir yapı üzerinde çalışan BTK en azından acil durum ekiplerinin haberleşmesini sağlamayı amaçlıyor. Üzerinde çalışılan sistemde belli illerde bulunan gezici baz istasyonları ile Türkiye'nin birçok yerinde özel altyapılar kuruluyor. Ancak bu çalışmaların son durumu nedir, sistem ne kadar çalışıyor ve neler yapılıyor net olarak bilinmiyor.
Deprem ve benzeri durumlarda vatandaşların yani kullanıcıların da alacağı bazı önlemler bulunuyor. Bu sayede şebekenin çökmesi engellenemese bile çökme süresinin kısaltılması mümkün oluyor. İşte bireysel olarak alınacak bazı önlemler:
Görünen o ki eski depremlerden yeteri kadar ders alınmıyor. Olası bir depremde mobil iletişim kesin olarak çökecek. Önemli olan bu durumun ne kadar süreceği ve şebekenin tekrar ne zaman çalışır hale geleceği. Böyle bir durumda sadece kurum, devlet ya da şirketlere değil bireylere de önemli görevler düşüyor.
Deprem ve benzeri durumlarda vatandaşların yani kullanıcıların da alacağı bazı önlemler bulunuyor. Bu sayede şebekenin çökmesi engellenemese bile çökme süresinin kısaltılması mümkün oluyor.
İşte bireysel olarak alınacak bazı önlemler:
Öncelikle acil bir durum yoksa sesli iletişimi kullanmamak gerekiyor.
Mümkünse iletişimiçin SMS ya da anında mesajlaşma yazılımları (WhatsApp, Line, TicToc, Skype ya da benzeri) yöntemler kullanılabilir.
Acil durumlarda telefon, tablet ya da bilgisayarı ağ trafiğini yavaşlatacak video izleme ve benzeri amaçlar için kullanmamak gerekiyor.
Sesli iletişimi kullanıyorsak mümkün mertebe uzun görüşmelerden kaçınmak gerekiyor.
Görünen o ki eski depremlerden yeteri kadar ders alınmıyor. Olası bir depremde mobil iletişim kesin olarak çökecek. Önemli olan bu durumun ne kadar süreceği ve şebekenin tekrar ne zaman çalışır hale geleceği. Böyle bir durumda sadece kurum, devlet ya da şirketlere değil bireylere de önemli görevler düşüyor.
Özgür Çetin - Al Jazeera Turk