Denizin Ortasında Aniden Kaybolan Mürettebatıyla Çözülemeyen Vakalar Arasında Yerini Almış Hayalet Gemi: Mary Celeste

Hakkında pek çok teori üretildi, gerçekleri ortaya çıkarmak için yüzlerce insan kafa patlattı. Sonuç ise koca bir sıfır oldu. Bakalım, siz bu asırlardır çözülemeyen gizemi çözmeyi başarabilecek misiniz?

5 Aralık 1872 tarihinde Dei Gratia adlı bir İngiliz gemisi, Portekiz'e bağlı Azor Adaları yakınlarında bir başka gemi ile karşılaştı.

Dei Gratia'dakiler adı Mary Celeste olan geminin mürettebatına açık denizde şans eseri karşılaştıkları için selam vermek istedi, ancak nedense bu gemiyle ilgili huzursuz edici bir şeyler vardı...

Dei Gratia mürettebatı, bu ürpertici duygunun kaynağını araştırmak üzere Mary Celeste'ye yaklaştıklarında gemide bırakın herhangi bir insan evladını, tek canlı dahi göremediler.

Çünkü okyanusun ortasında öylece duruveren Mary Celeste'nin tüm mürettebatı, sanki yer yarılmış da içine girmişler gibi arkalarında iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardı. İşin garibi, gemideki her şey yerli yerinde duruyordu. Sanki herkes bir anda ortaya çıkıp tekrar işinin başına dönecek gibiydi. Peki, neydi bu hayalet geminin hikâyesi?

İlk adı Amazon olan ve 1861 yılında inşa edilen Mary Celeste’nin ilk kaptanı Robert McLellan, gemiyle ilgili felaket haberlerini başlatan kişi olmuştu.

Çıktığı ilk seferden tam 9 gün sonra beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetti McLellan. Daha sonra John Parker’ın komutasındayken bir balıkçı teknesiyle çarpışıp hasar gören gemi, tamir edilmek için tersaneye yollandı ve her ne hikmetse bu sıralarda tersanede bir yangın çıktı. Olaylar burada bitti mi sandınız? Elbette bitmedi...

Tersaneden bir şekilde 'sağ çıkmayı' başaran gemi, Manş Denizi'nde ilerlerken yine bir başka gemiyle çarpıştı. Aradan biraz daha zaman geçti ama koskoca geminin başındaki dertler bir bitemedi, çünkü bu sefer de karaya oturmuştu.

Tam geminin kesinlikle tanrıların gazabına uğradığı ve lanetli olduğu düşünülüyordu ki, yine kendisine son bir şans verelim diyerek gemiyi önce tamir ettirip sonra da ona Mary Celeste adını verdiler. Mary Celeste’nin deniz ticareti için kullanılmasına karar verildi. Bu kez herkes umutluydu, çünkü yeni bir isim ve yeni bir kaptanla birlikte geminin kaderini de değiştireceklerine inanmışlardı.

Geminin başına Kaptan Benjamin Briggs geçti. Kendisi oldukça başarılı bir denizciydi ve gerçekten işinin ehli olarak biliniyordu.

Mary Celeste ile çıktığı yolculukta New York’tan Cenova, İtalya’ya içinde alkol bulunan variller taşıyordu. Bu yolculukta Briggs’e eşi ve kızının yanı sıra yedi kişilik mürettebat da eşlik ediyordu. Yaklaşık 1700 varil alkol taşıyan gemi, sakin sakin yolunda ilerlerken ne olmuşsa olmuş ve Dei Gratia ile Mary Celeste’nin yolları açık denizde kesişivermişti.

Dei Gratia'nın mürettebatı, Mary Celeste'dekilere selam vermek istemişti, ancak gemide tuhaf olan bir şeyler vardı. Uzaktan göz attıklarında, gemide kimsenin olmadığını gördüler.

Bunun üzerine Dei Gratia'dakiler Mary Celeste'yi araştırmak için harekete geçti. Gemiye bindiklerinde şüpheleri haklı çıkmıştı, gerçekten gemide tek bir canlı bile yoktu. 

İşin ilginç yanı, gemi bir korsan saldırısına uğramış falan da değildi. Çünkü ortada ne bir arbede izi vardı ne de taşıdıkları varillere bir zarar gelmişti. Ortalıktan kaybolan bir adet filika, bir pusula ve kaptanın seyir defteri haricinde, geride kalan her şey yerli yerindeydi. Geminin güvertesinde 1 metre kadar su almıştı ama gemi batmış değildi. Eğer geminin mürettebatı batıyor endişesi duysa, yanlarına erzak almadan oradan ayrılır mıydı?

Mary Celeste'nin bu garip durumu, Dei Gratia'dakilerin de kafasını karıştırmıştı. Neler olup bittiğini anlamadıkları için Mary Celeste'yi beraberlerinde götürmeye karar verdiler.

Sonuçta gemiyi sapasağlam bulmuşlardı, bu da karşılığında bir ödül alabilecekleri anlamına geliyordu. Tabii, herkes Mary Celeste'de yaşanan olaya büyük ilgi duydu ve gemide olanlar hakkında çeşitli komplo teorileri üretmeye başladılar. 

Bazıları, tüm bu olanların arkasında Dei Gratia mürettebatının olduğunu düşünüyordu. Onlara göre Dei Gratia'dakiler, gemiyi yağmalayabilmek için Mary Celeste'deki herkesi öldürmüş ve sonrasında bu başıboş gezen 'hayalet gemi' yalanını uydurmuşlardı. Ancak iki geminin limandan demir alma tarihleri birbirinden farklıydı, yani Dei Gratia istese bile Mary Celeste'yi yağmalayabileceği bir zaman yoktu. Kurulan mahkeme tarafından da bunun mümkün olamayacağı onaylandı ve Dei Gratia'nın kaptanı ile mürettebatı bu suçlamadan aklandı.

Mary Celeste'yle ilgili her türlü komplo teorisi üretildi demiştik ya, işte o teorilerin içinde mürettebatı uzaylıların kaçırdığından tutun da, devasa bir deniz canavarının saldırısına uğradıklarına kadar her türlü ilginç sav vardı.

Kimileri geminin denizin ortasında şiddetli bir fırtınaya yakalandığını iddia ediyordu, kimileri de korsan saldırısına uğradıkları için ortadan kaldırıldıklarını düşünüyordu. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi gemide saldırıya uğradıklarına dair hiçbir belirti yoktu, üstelik o bölgede uzun süredir korsan gemilerinin izine de rastlanmıyordu. 

Fırtınaya yakalanmış olsalar, gemiden ayrılmak yerine orada kalmak onlar için daha güvenliydi. Bir diğer teori salgın hastalıktı, tabii ortada hiç ceset olmayışı bu teorinin kafadan elenmesi anlamına geliyordu.

En akıl ve mantık sınırları içerisindeki teori, gemide taşınan alkolün sağlık için kullanılan türden bir alkol olduğu ve varillerden birkaçı parçalanınca alkolü solumamak için filika ile denize indikleriydi.

Bu teoriye göre gemi çok da şiddetli olmayan bir fırtınaya tutuluyor, bu esnada da varillerden bazıları düşüp kırılıyor. Parçalanan varillerdeki alkol buharlaşmaya başlayınca gemi mürettebatı buharlaşan alkolü solumamak için filikalardan birini gemiye bağlayarak hava temizlenene kadar orada kalmaya karar veriyor. Sonrasında filikayı bağladıkları halat kopuyor ve gemiye çıkmaları imkansız hale geliyor, gemidekiler de denizde kayboluyor.

Neden bu teori akla en uygun olan derseniz, gemideki varillerden birkaç tanesi gerçekten de hasar görmüş.

Sayıca çok olmadığını ama havaya karıştığında onları rahatsız edecek kadar varilin hasar gördüğünü söyleyebiliyoruz. Gemideki diğer eşyaların yerli yerinde durması da bu gidişin uzun süreli planlanmadığını ve birkaç saat içinde tekrar gemiye çıkmayı düşündüklerini destekliyor. Yine de bu teorinin gerçekliğini ispat etmek mümkün değil. Yani Mary Celeste'dekilerin akıbeti bundan sonra da gizemini koruyacak.

Peki, sizce bu gemide neler yaşanmış olabilir? Uzaylılar tarafından kaçırılmış olma ihtimali de dahil bu teoriler içinde aklınıza en çok yatan hangisi oldu? Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın...

Popüler İçerikler

Kanseri Yenen Eski Arka Sokaklar Oyuncusu Dizi Setlerine Yeniden Dönme Kararı Aldı
Kılıçlı Yemin Etmişlerdi: Kara Harp Okulu Dönem Birincisi Ebru Eroğlu İhraç Talebiyle Disipline Sevk Edildi
Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
YORUMLAR

fetönün oyunudur kesin

22.02.2020

ahahah güldürdü :))

22.02.2020

okyanuslar cok buyuk ve deniz yolculuklari cok uzun. okyanusun ortasinda dunyadan izole bir kac yuz metrekare alanda herseyin olmasi mumkundur.

22.02.2020

Draculadır o Dracula

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ