Hakkında pek çok teori üretildi, gerçekleri ortaya çıkarmak için yüzlerce insan kafa patlattı. Sonuç ise koca bir sıfır oldu. Bakalım, siz bu asırlardır çözülemeyen gizemi çözmeyi başarabilecek misiniz?
Hakkında pek çok teori üretildi, gerçekleri ortaya çıkarmak için yüzlerce insan kafa patlattı. Sonuç ise koca bir sıfır oldu. Bakalım, siz bu asırlardır çözülemeyen gizemi çözmeyi başarabilecek misiniz?
Dei Gratia'dakiler adı Mary Celeste olan geminin mürettebatına açık denizde şans eseri karşılaştıkları için selam vermek istedi, ancak nedense bu gemiyle ilgili huzursuz edici bir şeyler vardı...
Çünkü okyanusun ortasında öylece duruveren Mary Celeste'nin tüm mürettebatı, sanki yer yarılmış da içine girmişler gibi arkalarında iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardı. İşin garibi, gemideki her şey yerli yerinde duruyordu. Sanki herkes bir anda ortaya çıkıp tekrar işinin başına dönecek gibiydi. Peki, neydi bu hayalet geminin hikâyesi?
Çıktığı ilk seferden tam 9 gün sonra beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetti McLellan. Daha sonra John Parker’ın komutasındayken bir balıkçı teknesiyle çarpışıp hasar gören gemi, tamir edilmek için tersaneye yollandı ve her ne hikmetse bu sıralarda tersanede bir yangın çıktı. Olaylar burada bitti mi sandınız? Elbette bitmedi...
Tam geminin kesinlikle tanrıların gazabına uğradığı ve lanetli olduğu düşünülüyordu ki, yine kendisine son bir şans verelim diyerek gemiyi önce tamir ettirip sonra da ona Mary Celeste adını verdiler. Mary Celeste’nin deniz ticareti için kullanılmasına karar verildi. Bu kez herkes umutluydu, çünkü yeni bir isim ve yeni bir kaptanla birlikte geminin kaderini de değiştireceklerine inanmışlardı.
Mary Celeste ile çıktığı yolculukta New York’tan Cenova, İtalya’ya içinde alkol bulunan variller taşıyordu. Bu yolculukta Briggs’e eşi ve kızının yanı sıra yedi kişilik mürettebat da eşlik ediyordu. Yaklaşık 1700 varil alkol taşıyan gemi, sakin sakin yolunda ilerlerken ne olmuşsa olmuş ve Dei Gratia ile Mary Celeste’nin yolları açık denizde kesişivermişti.
Bunun üzerine Dei Gratia'dakiler Mary Celeste'yi araştırmak için harekete geçti. Gemiye bindiklerinde şüpheleri haklı çıkmıştı, gerçekten gemide tek bir canlı bile yoktu.
İşin ilginç yanı, gemi bir korsan saldırısına uğramış falan da değildi. Çünkü ortada ne bir arbede izi vardı ne de taşıdıkları varillere bir zarar gelmişti. Ortalıktan kaybolan bir adet filika, bir pusula ve kaptanın seyir defteri haricinde, geride kalan her şey yerli yerindeydi. Geminin güvertesinde 1 metre kadar su almıştı ama gemi batmış değildi. Eğer geminin mürettebatı batıyor endişesi duysa, yanlarına erzak almadan oradan ayrılır mıydı?
Sonuçta gemiyi sapasağlam bulmuşlardı, bu da karşılığında bir ödül alabilecekleri anlamına geliyordu. Tabii, herkes Mary Celeste'de yaşanan olaya büyük ilgi duydu ve gemide olanlar hakkında çeşitli komplo teorileri üretmeye başladılar.
Bazıları, tüm bu olanların arkasında Dei Gratia mürettebatının olduğunu düşünüyordu. Onlara göre Dei Gratia'dakiler, gemiyi yağmalayabilmek için Mary Celeste'deki herkesi öldürmüş ve sonrasında bu başıboş gezen 'hayalet gemi' yalanını uydurmuşlardı. Ancak iki geminin limandan demir alma tarihleri birbirinden farklıydı, yani Dei Gratia istese bile Mary Celeste'yi yağmalayabileceği bir zaman yoktu. Kurulan mahkeme tarafından da bunun mümkün olamayacağı onaylandı ve Dei Gratia'nın kaptanı ile mürettebatı bu suçlamadan aklandı.
Kimileri geminin denizin ortasında şiddetli bir fırtınaya yakalandığını iddia ediyordu, kimileri de korsan saldırısına uğradıkları için ortadan kaldırıldıklarını düşünüyordu. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi gemide saldırıya uğradıklarına dair hiçbir belirti yoktu, üstelik o bölgede uzun süredir korsan gemilerinin izine de rastlanmıyordu.
Fırtınaya yakalanmış olsalar, gemiden ayrılmak yerine orada kalmak onlar için daha güvenliydi. Bir diğer teori salgın hastalıktı, tabii ortada hiç ceset olmayışı bu teorinin kafadan elenmesi anlamına geliyordu.
Bu teoriye göre gemi çok da şiddetli olmayan bir fırtınaya tutuluyor, bu esnada da varillerden bazıları düşüp kırılıyor. Parçalanan varillerdeki alkol buharlaşmaya başlayınca gemi mürettebatı buharlaşan alkolü solumamak için filikalardan birini gemiye bağlayarak hava temizlenene kadar orada kalmaya karar veriyor. Sonrasında filikayı bağladıkları halat kopuyor ve gemiye çıkmaları imkansız hale geliyor, gemidekiler de denizde kayboluyor.
Sayıca çok olmadığını ama havaya karıştığında onları rahatsız edecek kadar varilin hasar gördüğünü söyleyebiliyoruz. Gemideki diğer eşyaların yerli yerinde durması da bu gidişin uzun süreli planlanmadığını ve birkaç saat içinde tekrar gemiye çıkmayı düşündüklerini destekliyor. Yine de bu teorinin gerçekliğini ispat etmek mümkün değil. Yani Mary Celeste'dekilerin akıbeti bundan sonra da gizemini koruyacak.
Peki, sizce bu gemide neler yaşanmış olabilir? Uzaylılar tarafından kaçırılmış olma ihtimali de dahil bu teoriler içinde aklınıza en çok yatan hangisi oldu? Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın...
fetönün oyunudur kesin
okyanuslar cok buyuk ve deniz yolculuklari cok uzun. okyanusun ortasinda dunyadan izole bir kac yuz metrekare alanda herseyin olmasi mumkundur.
Draculadır o Dracula