Deniz Yücel, Erdoğan'a Hakaretten Yargılanacak: 'İçeri Alınmam da Tahliyem de İktidarın Talimatı Üzerine'

Tutuklanma ve tahliye süreçlerinin iktidarın talimatıyla olduğunu iddia eden gazeteci Deniz Yücel, bu nedenle yeni davada da Anayasa Mahkemesi kararının hiçe sayıldığına dikkat çekiyor.

Die Welt gazetesi eski Türkiye temsilcisi Deniz Yücel hakkında 'Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak' ile 'Cumhurbaşkanı'na hakaretten' açılan yeni davanın ilk duruşması yarın İstanbul'da görülecek.

2017'de bir yıl tutuklu kalan ve tutukluluğu Almanya ile Türkiye arasında diplomatik krize yol açan Yücel, tahliye edildiği Şubat 2018'den bu yana yeni davalar ve soruşturmalarla karşı karşıya kalıyor. Yücel'in Türkiye'de tutuklanmasını ve dava sürecini başlatan, 2016'da Die Welt gazetesinde yayımlanan yazılarında kullandığı ifadelerdi.

Son olarak ise Yücel'in 6 Kasım 2016 tarihli yazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik 'darbeci' nitelemesi nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla yeni bir dava daha açıldı.

İstanbul'da açılan dava, "devleti alenen aşağılama" suçlamasıyla yargılandığı dosyayla birleştirildi.

Davanın ilk duruşması öncesinde DW Gündem Yücel ile yargı sürecini konuştu. Detaylara beraber bakalım... 

  • DW Türkçe: Hangi yazılarınızdan dolayı yargılanıyorsunuz? İddianamede dikkat çekici neler var?

Deniz Yücel: Burada suç unsuru sayılan yazılar aslında daha ilk davamda suç unsuru sayılmıştı. O zaman halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve FETÖ propagandası suçlamaları yöneltilmişti. Onlardan beraat ettim. Ama mahkeme bu suçlamalardan beraat kararıyla birlikte yeniden bir soruşturma açılmasına hükmetti. Ayrıca o ilk davamda sunduğum, Berlin mahkemesi önünde sunduğum yazılı savunmanın da bir kısmı suç unsuru sayıldı. O da şimdi bu yeni davada konu. Nedir suç sayılan? Biri 'Kürt anasını görmesin' fıkrası. Kürt vatandaşları arasında çok bilinen, Türkiye'deki Kürt vatandaşlarının gördüğü muameleyi anlatan, mizahi bir şekilde anlatan bir fıkra. Öteki de Ermeni Soykırımı ifadesi.

2019'daki Anayasa Mahkemesi kararı bu yazıları kapsamıyor muydu?

Anayasa Mahkemesi, 2019 yılında, Die Welt'te yayınlanan ve suç unsuru sayılan bütün yazılarımın, röportajlarımı, haberlerimin, köşe yazılarımın hepsini değerlendirmişti ve ayrıntılı biçimde, bütün çeviri hatalarını da düzelterek, her bir yazı için bunun niçin basın ve ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini açıklamıştı. Yine de Anayasa Mahkemesi kararı, aldığım ilk cezada, PKK propagandasından aldığım ilk cezada da hiçe sayıldı. Şimdi yeni açılan yeni soruşturmayla da hiçe sayılıyor. Yani bu Türkiye'de hukuk devletinin ne halde olduğunun, sadece benim davam üzerine değil elbette ama, bir başka göstergesi. Yani ortada bir Anayasa Mahkemesi kararı var ve savcılık da bu abuk sabuk iddianameleri kabul edip, bu kararları veren mahkemeler de Anayasa Mahkemesi yokmuş gibi davranıyor. Özellikle Ermeni Soykırımı meselesi bence çok önemli. Çünkü benim yazılarım Almanca olarak Almanya'da yayınlanan Die Welt gazetesinde yayınlandı. Bu suçlamayla Almanya'da herhangi bir gazetecinin, herhangi bir milletvekilinin bu ibareyi veyahut da Türk devletinin hoşuna gitmeyen başka bir ifadeyi kullanırsa hakkında dava açılabilir. Bu aslında Almanya'daki basın ve ifade özgürlüğüne müdahale. Yine benim yargılandığım gibi zamanında Ermeni Soykırımı kararına imza atan bütün Alman milletvekillerini de yargılayabilirler. Türk devletinin artık dışarıya yönelik de bir müdahalesi var ve buna Almanya'dan da ciddi bir tepki bekliyorum.

Volume 90%

Davanın nasıl sonuçlanmasını bekliyorsunuz?

Bu davanın nasıl sonuçlanacağını aslında tahmin etmesi zor değil. İlk aşamada Anayasa Mahkemesi'ni hiçe sayan bir mahkemeden neyi bekleyebiliriz? Yani son zamanlarda yine Türkiye'de Sedat Peker videoları ile birlikte çağrılar oldu. 'Yok mu cesur savcılar?' diye. Yok kardeşim, yok. Türkiye'nin öyle cesur savcısı, hâkimi yok. Bu da yine suç unsuru sayılabilir ama gerçek bu. Türkiye yargısı bütün tarihi boyunca, bütün darbe zamanları dahil olmak üzere hiçbir zaman bu kadar pespaye bir hale gelmemişti. Hiçbir zaman bu kadar iktidarın aracı olarak çalışmamıştı. İktidar ne buyuruyorsa o oluyor. Benim içeri alınmam da benim tahliye edilmem de doğrudan iktidarın talimatı üzerine oldu.

Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz....

Beş Soruda Üçüncü Doz Aşılama Süreci
Van'da Mahalleyi Bit ve Pireler Sardı
Darphane, Kanal İstanbul İçin Hatıra Parası Bastı

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı