Baykal yazılı açıklamasında şu cümlelere yer verdi:
'Parti grup toplantısında ve daha sonra bir televizyon programında yaptığım açıklamalar, parti ve ülke kamuoyunda bir duyarlılık yaratma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Eğer yapılan ikili görüşmelerimizde ele alınan konuların söylenen sözlerin gereği yapılabilmiş olsaydı kamuoyuna herhangi bir açıklamak yapmak gerekli olmayabilirdi. Konuşulan konular sohbet mutabakatları düzeyinde kalıp hayata geçirilmeyince partiye yönelik ilgi ve umudun arttırılması ve parti tabanındaki soğuma ve karamsarlığın kırılması için partinin kendisini başkalaştırma girişimlerine ve yönetim krizine karşı tepkisini en azından hissettirmek gerekli olmuştur'
Deniz Baykal, 'Bizim görüşümüz her kimliğin her mezhebin her medeniyetin bu kargaşadan salimen çıkmasını sağlamak olmalıdır. Maalesef kriz öncesine kadar bir arada yasayan insanlar artık birbirlerine ve kendi medeniyetlerine karşı savaş verir hale düşmüşlerdir. Bu manzaraya dur diyecek bir uluslararası otoritenin oluşturulamamış olması utanç vericidir. Nusayri'si Sünni'si, Hristiyan'ı on yıllardır bir arada barış içinde yaşadıkları günleri özler hale gelmişlerdir. Dışarıdan müdahale eden yabancı güçler bu krizi daha da artırmaktadırlar' dedi.
'Zulüm ve yıkım karşısında susamam'
Deniz Baykal, 'Alevilere yapılan haksızlıklar karşısında 1975'te sesimi yükselttiğim zaman “Kızılbaşlıkla itham edilen, 1989'daki ‘Kürt Raporu’ nedeniyle ‘bölücülük’le suçlanıp DGM'ye verilen ve Saraybosna'daki Müslüman Boşnaklara yönelik etnik temizlik ve Müslüman kadınlara yapılan tecavüzler karşısında elindeki yazmalarla koşan, Lice halkına sahip çıkmak için yollara düşen birisiyim. Bugün Ortadoğu'daki medeniyetlerin Halep'iyle, Necef'iyle, Kerbela'sıyla, Erbil'iyle, Kobani'siyle bütün kültürlerin bütün kimliklerin korunmalarını ve barış içinde yaşamalarını istemekten başka hiçbir niyetim olamaz. Zulüm ve yıkım karşısında susamam' diye konuştu.
'Açıklama yapma takdirini sayın Genel Başkan'a bırakıyorum'
Deniz Baykal, 'Sayın Genel Başkan ile bu konuları ele aldığımız 3 baş başa görüşmemiz olmuştur. Sonuncusu 26 Aralık 2015 Cumartesi günü gerçekleşmiştir. Saat 19.00'dan 22.30'a kadar 3.5 saat sürmüştür. 7 Kasım 2015te ve daha öncesinde de Sayın Genel Başkan bize kendisini ağırlama şerefini vermiştir. Bu buluşmalarımızda doğal olarak partimizle ilgili sorunlar ayrıntılı bir biçimde konuşulmuştur. Bu konuşmaların içeriğiyle ilgili açıklama yapma takdirini Sayın Genel Başkana bırakıyorum. Parti grup toplantısında ve daha sonra bir televizyon programında yaptığım açıklamalar, parti ve ülke kamuoyunda bir duyarlılık yaratma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Eğer yapılan ikili görüşmelerimizde ele alınan konuların söylenen sözlerin gereği yapılabilmiş olsaydı kamuoyuna herhangi bir açıklamak yapmak gerekli olmayabilirdi. Konuşulan konular sohbet mutabakatları düzeyinde kalıp hayata geçirilmeyince partiye yönelik ilgi ve umudun arttırılması ve parti tabanındaki soğuma ve karamsarlığın kırılması için partinin kendisini başkalaştırma girişimlerine ve yönetim krizine karşı tepkisini en azından hissettirmek gerekli olmuştur' dedi.
Partideki yönetim zaafiyeti...
Deniz Baykal, 'Partideki yönetim zafiyetini aşma ihtiyacını hisseden bazı sorumlu ve deneyimli partilerimiz arayışlara girmişler, girişimler yapmışlardır. Bu çerçevede bana da arkadaşlarımız öneriler yapmışlardır. Bu öneriler karsısında benim cevabım bu konuların takdir yetkisinin Sayın Genel Başkan'da olduğudur' dedi.
'Terörle mücadelenin başarılı olması ve buna destek olmak hepimizin görevidir'
Deniz Baykal, 'Bugün Türkiye, sıra dışı iç ve dış boyutları olan bir tarihsel krizle karşı karşıyadır. Bu sorunların ağırlaşıp bir krize dönüşmesinden 13 yıldır iktidar olan AKP doğrudan sorumludur. Terörü muhatap alıp meşrulaştıran ve terörle müzakere eden AKP bugün birçok yerleşim biriminde terörün ilçelere, mahallelere, sokaklara hatta hanelerin içine kadar hakim olunmasına yol açan bu yanlış politikalar karşısında ne yapalım beter olsun diyecek halimiz yoktur. Terörle mücadelenin başarılı olması ve buna destek olmak hepimizin görevidir. Suriye sorunun bu hale gelmesine kim yol açtıysa onun altında kalsın bize ne deme hakkımız da yoktur. Bizim sorunumuz iktidarla hesaplaşmanın ötesinde Türkiye ye sahip çıkmaktır. AKP'ye karşı çıkmakla Türkiye ye sahip çıkmak arasındaki ayrımı yapabilmek devlet adamı olmanın gereğidir' dedi.
DHA
Hiçbir zaman Chpye oy vermedim bir ömürde vermem herhalde ama bu adam Kılıçdaroğlundan bin kat donanımlı biri.Çok zor değil açın ikisinin de katıldığı programları izleyin farkı anlarsınız.
Senin adamlığını 2002 de gördük ! (Bakınız: 2002 de Rte nin siyasi yasağının kalkması için Baykal başkanlığındaki Chp nin tam destek vermesi olayı)
yav sen adammısın ki devlet adamlığından bahsediyorsun gebeş, koltuk sevdanız yüzünden bu memleket geldi bu hallere.