Eskiden alışveriş terapisi diye bir şey vardı. Canımız sıkıldığında AVM’ye gider, iki tişört, bir çanta alır eve dönerdik. Şimdi ne yapıyoruz? Haftalık bütçeyi bir iki günlük deniz kenarı minik bir evde konaklamaya gömüyor, konser biletini ayın ilk gününde sepete atıyor, sırf “manzaraya karşı çay içtik” demek için 300 kilometre yol gidiyoruz.
E peki neden? Çünkü artık eşya değil, anı peşindeyiz. Ve bu yeni düzenin adı: Deneyim ekonomisi. Hazırsan, anlatmaya başlıyoruz!