Evet, çünkü ben aslında metalden çok boşluğu şekillendiriyorum. Tellerin arasındaki hava, izleyiciye görünmez bir ağırlık gibi çarpıyor. Metal yalnızca sınır çizgilerini belirliyor; geri kalan boşlukları ise izleyiciye bırakıyorum. Böylece eser tamamlanmış bir form olmaktan çıkıyor, izleyicinin kendi deneyimiyle tamamladığı bir diyaloğa dönüşüyor. Her bakan, kendi zihnindeki eksikleri o boşluğa ekleyerek heykelle kişisel bir bağ kurmuş oluyor.
Bir kaynak makinesi, bir maske ve sert metal çubuklar... Kilin o yumuşak, affedici ve hatayı örten yapısının aksine metal hata kabul etmez. Dirençlidir, ağırdır, yorucudur. Zihnindeki o naif duyguları, 'erkeksi' ve endüstriyel bir malzemeyle anlatmak, senin için bir tezatlık mı yoksa bilinçli bir meydan okuma mı?
Hayatımda yaptığım hiçbir işe “erkeksi” ya da “kadınsı” diye bakmadım. 16 yaşından beri çalışan biri olarak tek derdim, beni gerçekten mutlu eden mesleği bulmaktı. Anadolu Üniversitesi Heykel Bölümü’nde okurken metal, mermer, ahşap gibi pek çok malzemeyi deneyimleme fırsatımız vardı. Metal atölyesine ilk girdiğim günü hiç unutmuyorum: Makine sesleri, kıvılcımlar… Açıkçası korkutucuydu. Eğer bir meydan okumadan söz edeceksek, bu tamamen kendime olan bir meydan okumaydı. O korkunun üzerine gitmek ve soğuk bir malzemeye ruh katma fikri beni büyüledi. Metalle çalışırken yaptığınız hatayı ne kadar düzeltirseniz düzeltin izi mutlaka bir yerlerde kalır. Benim için onu bu kadar özel ve biricik yapan da tam olarak bu.
Türkiye’de metal heykel yapan, kaynak makinesiyle birebir çalışan kadın sanatçı sayısı oldukça az. Bu alanda bir yalnızlık hissettin mi? Kaynak makinesini eline aldığında bir tereddüt, bir korku ya da “Acaba yapabilir miyim?” hissi yaşadın mı?
Evet oldukça az, olanlar da yeterince görünür değil. Hayatın ve yaşam koşullarının içinde üretmek, görünür olmak, sosyal kalmak gerçekten zor. Eğer yalnızlıktan söz edeceksek, bu anlamda evet, yalnızız! Keşke bir araya gelebilsek ve birlikte projeler üretebilsek. Gelecek hayallerimden biri tam da bu: Kocaman bir hangar, içinde özgürce üretebilen kadınlar… Belki farklı disiplinlerden, farklı hikâyelerden gelen ama aynı masada buluşan kadınlar. Bir gün bunu gerçekleştirecek güce sahip olmayı gerçekten çok istiyorum.