En büyük rakibiniz sinema dünyasında ciddi atılımlar yapıyor, neredeyse süper kahraman filmlerine mührünü basıyorsa ne yaparsınız? Siz de pastadan pay almaya bakarsınız değil mi? Biz de DC ilk başta öyle yapıyor zannetmiştik. Bir anda Justice League filminin toparlanmaya başlanması; Batman, Superman derken işin Wonder Woman’a, Cyborg’a, Shazam’e varması bunlara işaret ediyordu. Ne bilelim DC’nin kafayı başka bir yerden kırdığını? Meğerse adamlar bizim haberimiz olmadan “Ulan Marvel, sen sinemada büyüksen, ben de TV’de büyüyeceğim!” deyip parmak sallıyorlarmış rakiplerine.
DC’nin televizyonla arası hep iyi oldu, kabul. 1950′lerdaki Superman serisinden 1960′lardaki Batman’e, oradan Teri Hatcher ve Dean Cain’in oynadığı Superman & Lois Lane dizisine; hatta aradaki Birds of Prey denemesinden Smallville’e kadar DC’nin televizyonda yeri hep hazırdı. Fakat hiçbir zaman böylesine agresif bir yayılma görmemiştik; ne DC’den ne de başka bir yayıncıdan. Geçtiğimiz senelerde Arrow’un bir anda popülerleşip tam anlamıyla bir fenomen olmasının ardından DC resmen tuşa basmış, gazı açmış, son hız ilerliyor. Zira an itibariyle -yanlış saymıyorsak- piyasadaki DC Comics dizilerinin sayısı hızlıca iki elin parmaklarını da aşmaya doğru gidiyor!