KCK GİBİ
Tahliye kararını veren 32. Asliye Mahkemesi kime hesap veriyor? Yargı bağımsızlığı ile yargı tarafsızlığı karıştırılıyor. Yargı bağımsızlığı yasama ile yürütmenin ve yargının arasındaki ilişkidir. Yürütmeye karşı bağımsızdır ama aynı zaman tarafsız da olmalıdır. Tarafsız olması; yargı içinde örgütlenen herhangi bir yapının yargıyı kontrol ederek toplumun diğer kesimine karşı tavır almamasıdır. 1960 ihtilali öncesinde Silahlı Kuvvetlerde bir yapı vardı; yüzbaşı, general üzerinde otorite kullandı. Genelkurmay Başkanı tutuklandı, yüzbaşı generallerin üzerine çıktı. Silahlı Kuvvetlerin hiyerarşisi bozuldu. 12 Eylül’de olmadı ama 27 Mayıs’ta oldu. Bunlar da yargının hiyerarşisini bozdu, yargının görev dağılımını bozuyor. Bunun açık adı yargıda Cuntalaşmadır. Dışarıda bunlar adına karar veren bir imam var. Dışarıdan biri talimat veriyor, KCK gibi. 27 Mayıs öncesi cuntalaşma gibi. Sivil toplum görüntüsünü terk ediyor, bürokrasi üzerinden devleti kontrol altına almaya çalışıyor.
DEVLETE MEYDAN OKUYORLAR
Şu anda sistematik mücadele var. Hukuki olmayan hiçbir adım atılmıyor. Bu hareketleriyle “Biz hâlâ güçlüyüz, buradayız” demek istiyorlar. Güçlü olsalar şu anda dışarıda olurlardı. Kararın ertesi günü “Türkiye Cumhuriyeti Devleti burada” dedim. Bakın “Ak Parti burada” demedim. Bizim rakibimiz değil. Burada bunlar devlete meydan okuyorlar. Bürokratik işleyişe meydan okuyorlar. Devlet burada olacak. Buna izin verirsek yarın başka bir grup, ertesi gün başka bir grup çıkar. Devlet hiyerarşisi parsellenir. Burada ‘şucular’, ‘bucular’ çıkar. Ehliyet, liyakat devlette esastır. Devlet içinde cunta ile mücadele ediyoruz.
SÜLÜK GİBİ EMEN YAPI
(Yeni dönemin ana konusu paralel yapı ile mücadele diyebilir miyiz?) Tabii, ikinci atılım dönemi, Cumhurbaşkanımız yapmıştı benzetmeyi roket fırlatıldı, füze ikinci bir hamle daha yapar. Demokrasimizin de reaktif olmaması lazım. Yeni Türkiye sözleşmesi açıkladık, sitem ediyorum aydınlarla doğru dürüst bu konu tartışılmadı. Görmezden geliniyor bu tür şeyler. 12 yıl biz demokrasi önündeki engelleri kaldırmaya çalıştık, siyasal sistemi rayına oturmaya çalıştık. 27 Nisan, parti kapatma, Cumhuriyet mitingleri, Gezi hareketi, paralel yapılanma hepsi devlet içinde egemenlik kurmaya çalışan yapılar. Devletin dışına iterek siyasal meşruiyet dışına iterek koruma hattı oluşturuyor. Siyasal sisteme musallat olmuş yapıları, sülük gibi emen yapıları demokrasiden arındırdık. Ayakları üstünde yeni Anayasa ile yeni bir siyasal yapıyla devleti tekrar inşa etmeliyiz. Devleti restore etmek durumundayız. Şu veya bu grubun insan onuru değil vatandaşların insan onuru ön planda olmalı. Düşük orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçmemiz lazım.
TEHDİT SUÇTUR
(Sosyal medyanın MGK’da ele alınıp alınmayacağının, iç güvenlik tehdidi şemsiyesinin genişletilmesi iddialarının sorulması üzerine) Kırmızı kitaba girmesine gerek yok ki. Kim yaparsa suçtur. Halkı kim kışkırtırsa sosyal medyada olsa da suçtur. X etnik gruptakiler haindir derse x mezhep mensup olanlar bu ülkeden sürülmeli derse sosyal medya nerde olsa ben desem başbakan olarak ben de suçlu olurum. Tehdit dili suçtur.
BAĞIMSIZLIK GEREK
Paralel yapı, MGK’da ilk kez ele alınacak değil. Biz dini ya da seküler sivil toplum kuruluşunu ya da bir cemaati tehdit olarak görmeyiz. Böyle bir iç tehdit tanımlaması yapmayız. Bir yapı devletin meşruiyet zemini dışında, bürokrasi içinde örgütlenip, devletin hesap verilebilir mekanizmaları dışına çıkan hiyerarşi oluşturursa devlet için tehdittir. Yeni Türkiye sözleşmesini bunun için yazdım, çerçeve çizeyim istedim. Yürütme ve yasama seçimle oluşuyor. Yargı, yasama ve yürütme arasında bağımsızlık ilişkisi oluşması lazım.
Meşruiyeti devletten almayan hiçbir gücün, cuntanın, paralel yapının, bürokratik seçkinciliğin kısmi egemenliği kabul edilemez. Paralel yapı sivil toplum kuruluşu mu; değil. Bürokrasi içinde örgütlenen yapı denetime açık değil, tanımlayamıyorsunuz.