SONUÇ ALMAK İSTEYEN BÖYLE KONUŞMAZ
(CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun AK Parti ile koalisyon kurulursa kabineye girmeyebileceği açıklaması) İlk günden itibaren sürekli çelişkili ifadeler üretiliyor. Bir gün öncekiyle, bir gün sonraki gerçeklik değişince ortaya çelişkili tablolar çıkıyor. MHP’nin ilk geceden ‘ben koalisyonun parçası olmayacağım’ demesi, iki gün önce ile iki gün sonra yaptığı açıklama arasında farklı kanaatler sergilemesi Ya da CHP’nin ‘blok’, ‘dönüşümlü başbakanlık’ demesi, şimdi ‘başbakan yardımcısı olmayacağım, kabineye girmeyeceğim’ demesi… Bunlar netice almak isteyen bir siyasetçinin yapmaması gereken şeyler. Bunu söylemenin anlamı yok ki. Olmayacaksa müzakere alanında söylersiniz, süreç oraya gider veya gitmez. Ben bunu kabul ederim veya etmem. Ben aynı hataya düşmem. Ben Sayın Bahçeli ile Sayın Kılıçdaroğlu ile konuşurum. Koalisyonu kuracağız, hükümete girip girmeyeceği konusu orada konuşulur. Kamuoyu önünde söylediğiniz her söz, bir adım sonra, sahada değişen gerçeklik sebebiyle sizin alanınızı daraltır. Ciddi bir müzakereye, ortaklık kurmaya ya da netice almaya yönelen bir taraf, kendini sonraki adımda bağlayacak söz söylemez.
CİDDİ ORTAK BİRLİKTE YÜRÜR
Muhtemel bir CHP koalisyonunda Kılıçdaroğlu’nu yanımda görmezsem olmaz der misiniz?
Ciddi ortaklık birlikte yürümeyi gerektirir. Münhasıran bunu kastederek söylemiyorum. Ama elini taşın altına yarım koyan taraf kaybeder. İlkesel bir şey söylüyorum. Bir taşın altına ben elimi tam sokarım ve taşı kaldırmak niyetiyle sokarım. Ya da o taş orada kalsın derim. Yarım tutulan her iş şüphe uyandırır, yarım tutulan işten hayır gelmez. Ben sorumluluk üstlendiğim her şeyin gücünü de almak isterim. Bir sorumluluk isteniyorsa, yetkisini de almak isterim. Yetkisini aldığım her şeyin de hesabını veririm. Denklemin böyle kurulması lazım. Yetki-sorumluluk dengesi sağlanılmazsa, siyasi süreçten başarı alınmaz.
ÜLKE SAĞLIKLI HÜKÜMETE MUHTAÇ
Neden koalisyona en az ihtiyaç duyan parti Ak Parti’dir dediniz?
Diğerleri koalisyona mahkûm ya bugün ya seçimden sonra. Yeni bir seçimde tek başına iktidar olma şansına sahip olan biziz. Onlar her halükarda yeni bir seçimden sonra da koalisyon düşünecekler. Hadi bir ümit bizden bir şeyler kaybolur diye düşünseler de nihai tablo bu. Realist olmak lazım. Sağlıklı işleyecek bir hükümete ülke muhtaç. Bu ihtiyacı karşılamak siyasi olarak bizim sorumluluğumuz.
KILIÇDAROĞLU’NUN TUTUMU PASİF
Bayramdan önceki görüşmelerim bir nezaket ziyareti olmayacak, onu tashih edeyim. Nezaket, ziyaretin ilk 3-5 dakikası ile sınırlıdır. Keşke mümkün olsa bir iftar sofrasında bütün liderler oturabilsek. Orada nezaket olurdu. Memnuniyetle ev sahipliği yapmak isterdim. Bütün basına yansıyan açıklamaları aldırdım. O kadar farklı iniş çıkış var ki gerçek pozisyonun ne olduğunu anlamaya çalışacağım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği ‘Sayın Başbakanı dinleyeceğiz ona göre karar vereceğiz’ yaklaşımı da yanlış. Bu bile pasif bir tutum, ülkenin aktif bir tutuma ihtiyacı var. Bir ortaklık kurulacaksa, birlikte kurulacaktır. Böyle dediğiniz andan kendinizi edilgen taraf olarak tanımlamış oluyorsunuz. Ben anlatacağım, onlar da bir kanaat belirtecek; böyle bir şey yok. Ben elimde bir kağıt, ‘siz bu konuda bana beyan edin görüşünüzü demiş olsam’ bu bir saygısızlıktır karşıdakine. Nasıl bu bir saygısızlıksa, ‘Başbakan gelsin dinleyeyim de ben ona karar vereyim’ demek de süreci tam anlamamak gibi bir tablo ortaya çıkar.
KARŞI TARAFIN İRADESİNDEN EMİN OLMALIYIM
Bizde bir irade var hükümeti kurma konusunda. Karşı tarafın iradeleri konusunda çok emin değilim. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu bir gün ‘ümitliyim’, bir gün ‘ümitsizim’ diyor. Bir gün ‘AK Parti MHP’yle kursun’, bir gün ‘bizimle kurabilir ama başbakan yardımcısı olmam’ diyebiliyor. MHP bir gün çok sert, bir gün sonra yumuşatıyor. Önce birbirimizin elini tutmalı ve kavrayabilmeliyiz. Elini tutacaksın, karşı tarafı yoklayacaksın, tokalaşacaksın, sağlam duracaksın. Ondan sonra netice hasıl olacak. Benim kafamın berraklaşması, karşı tarafın iradesinden emin olmam lazım. O iradenin dozuna göre ikinci adım, ikinci tur demiyorum, aynı görüşmede de olabilir.
SURİYE KONUSUNU DETAYLI ANLATIRIM
Psikolojik bariyerlerin kaldırılması çok önemli. Müzakerenin yüzde 60-70’i psikolojik faktörlerle, 20-30’u teknik detayla ilgilidir. ‘Davutoğlu’na, AK Parti’ye güvenemiyoruz’ deniliyor. Güvenmeyi öğrenmek de beraber yaşanan bir süreç. Aynı dili konuşuruz. Farklılıklar olabilir ama halk kenetlenmiş bir hükümet istiyor. O bariyeri temizlemeye çalışmalıyız. Suriye konusu. Ortaklık kuracaksak ben Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun sormaları halinde yaşadıklarımızı anlatırım. Türkiye’nin çıkarları gereği onların da bilmesi lazım. Şunu gördüm; detaylara vakıf olunca ortak bir yerde buluşulabilir. Mesela şu önyargıdır; ‘AK Parti pozisyon aldığında değiştirmez.’ AK Parti-DEAŞ ile işbirliği yapıyor diye bir kanaat var. Anlatmamıza rağmen aşılamamışsa bu bir önyargıdır. Bu algı ile koalisyonun ortağı olmaz. ‘Şöyle değil de böyle yapsak’ derlerse onları konuşuruz. Kalıplaşmış önyargılarla ilgili psikolojik bariyerleri aşmak zorlaşabilir ama teknik detaylarla ilgiliyse kurarız komisyonları; ekonomi politikaları, dış politika, istikrar, anayasa reformu, bunları konuşuruz. İkinci aşamaya öyle geçeriz.
HER DETAYIN YAZILDIĞI PROTOKOL OLMAZ
Benim için başlangıç, siyasetin çerçevesi ile ilgilidir. Bir şey dayatmıyorum. Eğer başlangıç iradesi, bitiş iradesi sonunda psikolojik bariyer aşma imkânı varsa bu ilk tur başarı ile bitmiş anlamına gelir. Görüşmeler uzun sürebilir. Şirket kurmuyoruz, hükümet kuracağız. Türkiye’nin kaderinden bahsediyoruz. Ne konuşulursa konuşulsun ama orada konuşulması lazım. Temeli sağlam atmak lazım. Açıkçası detaylandırılmış protokol metninden çok zihinlerde şüphelerin giderildiği bir süreci önemsiyorum. Hayatta söz verdiğim şeyden geri dönmedim. Yapamayacağım sözü vermem. Önemli olan o güveni kurmamız. Yoksa genç anayasalar gibi her şeyi kural olarak yazarsınız, yarın ayağınızı bağlar. Dünya konjonktürü, ülke konjonktürü dinamik. Protokolde anlaştığımız şeyleri değiştirme iradesi de olmalı. Bir ay bakarsınız tablo değişir, protokoldeki madde anlamsızlaşabilir. Oraya yazacağız da tabii esas olan karşılıklı güveni hissetmek. Bu birinci turda A partisi ile oldu, B partisi ile daha az oldu. Bu ikisi ile de görüşmeleri sürdürme taraftarıyım. Baş başa görüşme talebi olursa, ilk turda da olabilir sonra da, psikolojik bariyerler çözülecekse ben ona ‘hayır’ demem. Önce heyetle gideceğim. Ama psikolojik ortam önemli.
BİZ DE YARGI REFORMU, ŞEFFAFLIK DEDİK
Seçim öncesinde ilk iş olarak yapacağımız 10 madde saymıştım. Onlar koalisyonla da yapacağımız şeyler. Ama CHP’nin 14 maddesine karşı Ak Parti 10 madde deklare etti şeklinde algılanmasını da istemem. Bunlar katı maddeler değil, müzakereler başlamadan katı şartlar ortaya koymayı doğru görmem. Yarın (bugün) konuşacağız. Ekonomide atılacak adım mı diyorsunuz? 25 öncelikli dönüşüm programını kısa reformlar konusunda açıkladık. Yargıda reformu Sayın Kılıçdaroğlu da söyledi. 14 maddeden hangilerinde rahat uzlaşılır, hangilerinde zorluklar var biliyoruz. Ama mesela yargı reformu, hukuk devleti üstünlüğü, kimse teorik olarak buna karşı çıkmaz. Şeffaflık; yani yolsuzluklarla mücadele. Zaten ‘seçim sonrası yapacağız’ dediğim imar yasası, şeffaflık paketi var. Restorasyon tabiri kullanıldı. Kongrede neyin nasıl restore edileceğini izah ettim.
MÜZAKERELERİ SABOTE EDER
Ben Suriye ile İsrail arasında görüşmelerde bulundum. Çok faydasını görmüştüm. Kimse tek taraflı açıklama yapmayacak basına denildi ve iki taraf da uydu. Süreç yürüdü. Çalışmaya başlamadan önce nerede çökmüş fark ettim. İlk gün teknik çalışma yürüyecekse bir ortak söylem komisyonu gibi bir şey kurulabilir. Bunların hepsi zihnimizde olan usulde de olan detayda da olan hususlar ama bunları onlarla konuşacağız. Hükümet kurarak dış politikada, siyasette, eğitimde ne yapacağız bunları konuşuruz, anayasayı konuşuruz. Ama şu an cumhurbaşkanımızın meşruiyetini ya da saygınlığını tartışmaya açmak baştan koalisyon müzakerelerini saboteye dönüştürür.
ÇATIŞMASIZLIK DEĞİL TERK
Çözüm süreci nasıl devam edecek?
HDP’nin, ilgili tarafların 2013 Mayıs’ında verdiği söz; silahlı grupların Türkiye’den terki. Çatışmasızlık değil. ‘Silahlı gruplar olsun ama çatışma olmasın’ hayır. Artık silahsızlanma ve silahlı grupların ülkeyi terki konuşulmalı. Bu bağlamda ele aldığımızda sanıyorum ne CHP ne MHP ‘hayır der’ ne de HDP buna karşı çıkar.
KİMİN İHMALİ VARSA GEREĞİ YAPILACAK
(Diyarbakır’da miting alanına atılan bomba konusundaki ihmaller zinciri) Diyarbakır konusu baştan itibaren takip ettiğimiz bir konu. Zanlı da yakalandı. Bağlantıları çıkarılıyor. İhmal konusunda da idari bir soruşturma yapılıyor. Açık söyleyeyim kimin ihmali varsa gereğini yapacağız. Yani miting günü böyle bir saldırının olabilmiş olması, bazı ihmalleri de aksamaları da haklı olarak gündeme getirir. Detaylı bir çalışma yaptırıyorum. Netice geldiği anda da her türlü tedbir alınır.
Milliyet ve Al Jazeera