Başbakan Davutoğlu, 'Kamu düzeni konusundaki hassasiyet korunacak, bu konuda taviz vermeyiz' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Kamu düzeni konusundaki hassasiyet korunacak, bu konuda taviz vermeyiz. Çözüm sürecinin nihai perspektifi olan silahsızlanma da dahil olmak üzere şiddetin terk edilmesi ve demokratik ortamda siyasi hayatın hayata geçirilmesi konusunda da net bir tavır sergilenecek. Ümit ederiz bu tür görüşmeler onun önünü açar. Bağdat dönüşü bu konuda gelişmeler olabilir' dedi.
Davutoğlu, Irak'a gerçekleştireceği resmi ziyaret öncesi Esenboğa Havalimanında basın toplantısı düzenledi.
Irak ziyaretinin birçok açıdan önemli olduğunu belirten Davutoğlu, yeni kurulan hükümetin Başbakanı Haydar El İbadi ile bir telefon görüşmesi yaptığını kaydetti.
Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi'nin Türkiye ziyaretinde, İbadi'nin 'davetini' ilettiğini ifade eden Davutoğlu, Irak'ta son dönemde ortaya çıkan güvenlik şartlarının, sadece Irak'ı ilgilendirmediğini, Irak dışında bölgede de çok geniş bir etki uyandırdığını söyledi.
Özellikle IŞİD'in yol açtığı yeni tehdidin son 5-6 aydır Irak-Suriye hattında çok ciddi güvenlik riskleri oluştuğunu kaydeden Davutoğlu, bu çerçevede, dost ve komşu Irak ile kapsamlı istişarelere ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Irak'la 2009'da kurulan ve son derece iyi işleyen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Irak'ta son 2-3 yıldır yaşanan iç istikrarsızlıklar, iç siyasi hayatta ortaya çıkan parçalanmalar, birçok siyasi liderin ve hareketin sistem dışına itilmesi dolayısıyla ortaya çıkan iniş çıkışlar nedeniyle bu çalışmada bir aksamanın söz konusu olduğunu ifade etti.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizmasına tekrar ciddi bir ivme katma kararlılıklarının olduğunu belirten Davutoğlu, Başbakan İbadi ile yaptıkları telefon görüşmesinde de bu konuda bir prensip kararına vardıklarını söyledi.
Ziyaretin, hem yeni Irak hükümetini tebrik etme, hem her alandaki işbirliğini geliştirme, hem de bölgedeki güvenlik şartlarını istişare etme amacını taşıdığını dile getiren Davutoğlu, bunlar kadar önemli olan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin de ön hazırlık çalışmasını yapacaklarını söyledi.
Ziyareti müteakip, İbadi'nin bütün ilgili bakanlarıyla Ankara'ya geleceğini ve Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Toplantısını gerçekleştireceklerini bildiren Davutoğlu, 'Türkiye-Irak ilişkileri iki komşu ülkenin arasında olabilecek normal ilişkinin çok ötesinde, özel öneme sahip ilişkilerdir. Tarihi bağlarımız son derece güçlüdür' dedi.
'Bütün siyasi gruplar Türkiye'nin dostudur'
Irak'taki her kesimle Türkiye'nin derin kültürel akrabalık ilişkilerinin olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
'Irak'ta istikrar, huzur olduğunda Türkiye bundan en fazla istifade eden ülke konumundadır. Irak'ta bir huzursuzluk, gerilim olduğunda da öncelikle Türkiye'ye yansımaktadır. O bakımdan Irak'ta son dönemde yaşanan, özellikle seçimler sonrasında yaşanan değişimler ve daha kapsayıcı, bütün tarafları içine alıcı bir sürecin ortaya konmuş olması herkesten daha çok Türkiye'yi memnun etmiştir. Seçim sonrasında, Meclis Başkanı seçiminde, Başbakanlık mutabakatı esnasında da Türkiye elinden gelen bütün katkıyı yapmaya çalışmıştır. Irak'taki bütün siyasi gruplar Türkiye'nin dostudur. Irak'taki bütün dini, mezhebi, etnik gruplar da Türkiye'nin akrabası ve dostudur. Hiçbirini diğerinin önüne almayız, hiçbirini diğerinden ayırmayız. O bakımdan da bu hükümet oluşumunda tekrar bütün Iraklı kesimleri kapsayan bir sonuç elde edilmesi bizi ziyadesiyle memnun etmiştir.
Irak, birçok özelliği itibariyle küçük bir Ortadoğu niteliği taşımaktadır. Ortadoğu'daki bütün mezhebi, dini, etnik gruplar Irak'ta mevcuttur. Dolayısıyla Irak'ın istikrarı, sadece Irak için değil bütün bölge için önemlidir. 2003 müdahalesinden sonra Türkiye'nin başlattığı Irak'a komşu ülkeler inisiyatifi de Irak'a katkıda bulunmak üzere geliştiren bir inisiyatifti. Ümit ederiz ki Irak en kısa zamanda terör tehdidinden kurtulur, kendi iç bütünlüğünü sağlam bir teminat altına alır ve sadece kendi içinde değil, bölgesel barışa da katkı yapan, inşa eden bir sürecin önemli bir aktörü haline gelir.'
'Yeni işbirliğine önem veriyoruz'
Türkiye'nin ekonomik ilişkiler bağlamında da Irak'la çok yakın ve derin ilişkilerinin olduğunu belirten Davutoğlu, Irak'la 12 milyar dolar civarında ticaretin bulunduğunu söyledi. Davutoğlu, 'Irak, bu iç huzura kavuştuğunda son derece büyük potansiyele sahip doğal kaynaklarıyla, kalkınma planlamalarını finanse edebilecek ve dünyanın yükselen bir ekonomik gücü haline gelebilecek bir yapıya sahip. Bu çerçevede de Türkiye'nin Irak'a yapabileceği çok katkılar var' diye konuştu.
Ulaştırma, enerji, ticaret, tarım, kültür ve turizm gibi alanlarında yeni işbirliği alanının açılmasına büyük önem verdiklerini vurgulayan Davutoğlu, ziyaretlerinin böyle yeni bir dönemin başlangıcının olması temennisinde bulundu.
Bağdat'taki görüşmelerinin ardından Erbil'e geçeceğini ifade eden Davutoğlu, Erbil'in de gerek Türkiye'ye yakınlığı, gerekse son dönemde gelişen ilişkiler bağlamında, son derece önemli bir merkez olduğunu söyledi.
Erbil'deki görüşmelerde enerji, ticaret işbirliğinin, güvenlik konularının, her türlü teröre karşı yapılabilecek ortak çalışmaları ele alacaklarını kaydeden Davutoğlu, Bağdat'ta İbadi dışında, Irak Meclis Başkanı Selim Cuburi, Cumhurbaşkanı Fuad Masum ve bütün siyasi liderlerle görüşmeler gerçekleştireceğini bildirdi.
Erbil'de ise Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani ile görüşmeler yapacağını belirten Davutoğlu, daha sonra Türkiye'ye döneceğini kaydetti.
'Aldığmız mesafe açıktır'
Irak'a yapacağı ziyarete ilişkin açıklamalarının ardından basın mensuplarınca kendine yöneltilen soruları yanıtlayan Davutoğlu, 'çözüm süreci ve HDP'nin İmralı'da yapacağı temaslara' ilişkin soruya verdiği yanıtta, bu tür ziyaretlerin gidiş gelişlerden ibaret kalmaması, bir çerçeveye oturması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, 'Biz bu çerçeveyi 1 Eylül'de çizmiştik, görüşmelerle 1 Ekim'de bir noktaya da gelinmişti. 6-7 Ekim olayları maalesef bunda ciddi bir güven problemi ortaya çıkardı' dedi. Davutoğlu, güven ortamının tekrar sağlanması konusunda atılan olumlu adımların ardından gelinen duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunmayı sürdürdüklerinin altını çizdi.
Bundan sonraki atılacak adımlar ve sürecin işleyişi bağlamında bir ortak zemini oluşturma amacını taşıdıklarını ve bu amacın sadece gidiş gelişlerin ötesine geçmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, 'Silahların ve şiddetin tümüyle terk edilmesi perspektifi taşıyacak görüşmelerin yapılması lazım. Bir taraftan kamu düzenini tehdit edecek bir şiddet ortamının, kontrollü gerginlik tarzında bir ortamın sürmesi, diğer taraftan çözüm sürecinin devam ettirilmesi çok güç' dedi.
Çözüm sürecini tüm taraflarla ve kendi eylem planları içinde yürüttüklerini anlatan Davutoğlu, 'Bu konuda da aldığımız mesafe açıktır' ifadesini kullandı. Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
'Kamu düzeni konusundaki hassasiyet korunacak, bu konuda taviz vermeyiz. Çözüm sürecinin nihai perspektifi olan silahsızlanma da dahil olmak üzere şiddetin terk edilmesi ve demokratik ortamda siyasi hayatın hayata geçirilmesi konusunda da net bir tavır sergilenecek. Ümit ederiz bu tür görüşmeler onun önünü açar. Bağdat dönüşü bu konuda gelişmeler olabilir.'
'IŞİD tehdidi mutabık kalınan bir husus'
Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye politikası ve ABD'den bu konuda gelen mesajlar konusundaki bir soruya yanıt verirken, Avustralya ziyareti sırasında ABD Başbakanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede Suriye konusunun ve Türkiye ile ABD'nin bu konuda atacakları ortak adımların ayrıntılı olarak ele alındığını ifade etti.
Gerek bu görüşme sırasında ve gerekse daha önce ABD'li yetkililerle yaptıkları görüşmelerde Türkiye'nin tavrını açıkça ortaya koyduklarını belirten Davutoğlu, 'Türkiye entegre bütüncül bir strateji gördüğünde her türlü desteği verir. Ama Suriye'nin bütününü görmeden sadece bir şehre, bir tehdide odaklanan ve o sınırlar içinde kalıp daha sonraki başka şehirlerde yaşanan gelişmelere gözünü kapatan bir yaklaşımın Suriye'ye kalıcı bir barış getirmeyeceği kanaatini taşıyoruz' diye konuştu.
Davutoğlu, Türkiye'nin, Kobani'ye bu bölgeye askerlerin geçmesine izin vermek suretiyle verdiği destek sonucu bölgedeki statükonun istikrarlı hale geldiğini ancak aynı dönemde Halep'te yaşananların akıldan çıkarılmaması gerektiğini vurguladı. Davutoğlu, ' Demek ki bir şehrin sorununu çözmek Suriye'nin sorununu çözmek anlamına gelmiyor. Bu tür palyatif çözümler yerine Suriye'nin bütününe dönük bütüncül bir stratejide anlaşmak lazım. Bu bütüncül stratejinin bizim için olmazsa olmaz bazı unsurları var. Bunların başında artık Türkiye'ye mülteci akını olmaması, yani Halep'in düşmesi durumunda tekrar milyonlarca insanın Türkiye'ye akın etmesi karşısında bütün ülkelerin duyarlı olması lazım' dedi.
Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti:
'Bütüncül stratejinin ikinci önemli hususu da siyasi bir perspektifle Suriye'de halkın bütün kesimlerini temsil eden yeni bir siyasi değişim sürecinin başlaması. Burada IŞİD tehdidi hepimizin üzerinde mutabık kaldığımız bir husus. Aynı şekilde Esed'in varlığında artık Suriye'de kapsayıcı bir siyasetin gerçekleşemeyeceği de Esed'i destekleyenlerin dışında hemen hemen herkesin mutabık kaldığı husus.'
'Birlikte cevap bulmamız lazım'
Suriye konusunda ABD'den gelen sürekli açıklamalara dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:
'Bu prensipte anlaştıktan sonra, bunun nasıl gerçekleşeceği sorusuna da birlikte cevap bulmamız lazım. Dün özel temsilcinin Dışişleri Bakanlığında yaptığı görüşmelerde bir taraftan IŞİD tehdidine karşı neler yapılabileceği ama diğer taraftan da bunun ötesinde Suriye'nin nasıl istikrara kavuşacağı konularının ele alındığı, bizim Sayın Obama ile yaptığımız görüşmenin oluşturduğu ortak zeminde. İnşallah yarın akşam da ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden gelecek, akşam yemeğinde birlikte olacağız. Ertesi sabah Atlantik Konseyi'nin enerji konferansında ortak olarak platformda konuşmacı olacağız.
Benim Irak'ta yapacağım görüşmeler de önem taşıyor. Irak'ta güvenlik konusunda atılacak adımlarla, Suriye'de atılacak adımlar arasında bir bütünlük olması lazım. Bunları hep birlikte ele alacağız. Bu bir süreçtir, bir görüşmeden, ziyaretten bütün konuların bir anda çözülmesi beklenmez ama ortak bir perspektife sahip olmak ve o perspektif içinde birlikte çalışmak en önemli husus. Bu konuda da ABD ile ve diğer müttefiklerle ve bölge ülkeleriyle yaptığımız görüşmelerde Suriye bağlamında bu ortak perspektif yönünde bir zemin olduğunu söyleyebiliriz.'
AA