Daha Koronavirüs'ten Kurtulamamışken Karşı Karşıya Kaldığımız Yeni Tehlike: Nipah Virüsü

Yaklaşık 23 sene kadar önce ilk kez karşılaştığımız ve o günden bu yana doğal yaşam alanları olan meyve yarasalarından insanlara, domuzlara ve diğer hayvanlara bulaşan Nipah virüsü bu ayın başında Hindistan’da 12 yaşındaki bir çocukta tespit edildi. Bu tespitin büyük bir salgının habercisi olmasından korkuluyor. Daha koronavirüs salgınından kurtulamamışken bir de bununla uğraşmayalım dediğimiz Nipah virüsünün ne olduğunu ve ne kadar tehlikeli olduğunu merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Nipah virüsü hayvanlardan insanlara geçen bir virüs türü ve insanlara sadece hayvanlar aracılığıyla değil, hem virüsün bulaştığı yiyecekler hem de virüse yakalanan diğer insanlardan da geçebiliyor.

Virüs, insanlarda asemptomatik enfeksiyonlardan akut solunum yolu rahatsızlığına ve ölümcül ansefalit kadar çeşitli hastalıklara neden oluyor. Aynı şekilde hayvanlarda da ciddi hastalıklara yol açabiliyor. Hasta ölüm oranı %40 ila %75 arasında seyrediyor. Bu değer salgının gerçekleştiği ülkedeki epidemiyolojik gözlem ve klinik tedavi durumuna göre değişkenlik gösteriyor.

Nipah virüsü bugüne değin Asya'da birkaç kez salgına neden oldu.

Virüsün asıl tehlikeli yanı, çeşitli hayvanlara bulaşıp onları hasta edebiliyor ve bu hayvanlardan da insanlara geçip ciddi hastalıklara ya da ölümlere neden olabiliyor olması. Virüsün kaynağının, meyve yiyen ve çiçeklerin nektarlarını içen büyük yarasalar familyasına mensup yarasa türleri olduğu biliniyor.

Nipah virüsü ilk olarak 1999 yılında Malezya'da domuz çiftliklerinde meydana gelen bir salgın sırasında tespit edildi.

O seneden beri Malezya'da Nipah salgını yaşanmasa da Asya'nın belirli ülkelerinde sık sık bu virüse rastlandı. 2001'de Bangladeş'te ortaya çıkan Nipah virüsü o günden beri her sene ülkede salgın yaşanmasına neden oluyor. Aynı şekilde periyodik olarak Hindistan'ın doğu kesimlerinde de görülüyor. Virüsü taşıyan yarasaların doğal yaşam alanları olan Kamboçya, Gana, Endonezya, Madagaskar, Filipinler ve Tayland'da enfeksiyon riski altında olan ülkeler arasında yer alıyor.

Virüs ilk ortaya çıktığında hasta domuzlardan insanlara geçmişti.

Malezya ve Singapur'un etkilendiği 1999 salgınında, korumasız bir şekilde domuz salgılarıyla ve hasta hayvanların dokularıyla temasa geçen çiftçilere bulaşmıştı. Sonraki yıllarda Bangladeş ve Hindistan'da görülen salgınlarda ise virüsün bulaşmasına yüksek olasılıkla hastalığı taşıyan büyük yarasa türlerinin idrarı ya da tükürüğü değmiş olan meyvelerin tüketilmesi neden oldu. Henüz hastalığın vücut sıvıları veya meyveler gibi çevresel etmenlere yerleşmesi hususunda herhangi bir çalışma yürütülmüş değil.

Virüse yakalanan insanlar belli başlı belirtiler gösteriyor.

Belirtiler arasında ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, kusma ve boğaz ağrısı bulunuyor. Bunlara ek olarak baş dönmesi, uyuşukluk, şuur değişikliği ve akut ansefalit belirten nörolojik işaretler de gösterilebilir. Kimi insanlar atipik zatürre geçirip ağır solunum sorunları yaşayabiliyor. Şiddetli vakalarda ansefalit ve nöbetler meydana gelirken devamında 24 ila 48 saat içinde hastalar komaya girebiliyor.

Kuluçka döneminin 4 ila 14 gün sürdüğü düşünülüyor.

Ancak 45 güne kadar uzayan kuluçka dönemi raporları da mevcut. Akut ansefalit geçirip sağ kalanların çoğu tamamen iyileşse de belli başlı uzun süreli nörolojik durumlar peşlerini bırakmıyor. Hastaların yaklaşık %20'si nöbet bozukluğu ve kişilik değişikliği gibi nörolojik etkilerle karşılaştıklarını belirtiyor. İyileşen hastaların ufak bir kısmı sonradan hastalığın nüksettiğini veya gecikmiş başlangıçlı ansefalitten muzdarip olduğunu belirtiyor.

Nipah virüsü enfeksiyonun ilk belirtileri spesifik olmadığından en başta tanı koyulduğu pek görülmüyor.

Bu durum genellikle doğru teşhisin zamanında konulmasına engel oluyor ve ne salgın iş işten geçmeden tespit ediliyor ne de salgını kontrol etmek için gerekli önlemler alınıyor. Hastalığın akut ve iyileşme evrelerinde klinik geçmiş sayesinde teşhis konabiliyor. Bunun için vücut sıvılarındaki gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu ölçülüyor ve enzime bağlı bağışıklık deneyiyle antikor tespiti yapılıyor. Örneklerin niteliği, sayısı, türü, alınan hastanın bulunduğu evre ve örneklerin laboratuvara getirilme süresi test sonuçlarını etkileyebiliyor.

Şimdilik Nipah virüsü enfeksiyonunu tedavi edebilecek bir ilaç ya da aşı bulunmuyor.

Dünya Sağlık Örgütü enfeksiyonu, DSÖ Araştırma ve Geliştirme Planı'ndaki öncelikli hastalıklar listesine almış olsa da hastalığa karşı kullanılabilecek bir ilaç ya da aşı bulunmadığından şiddetli solunum sorunları ve nörolojik komplikasyonlar yaşayan hastaların yoğun bakımda tutulması öneriliyor.

Virüsü taşıyan ve yayan büyük yarasa türleri virüsten ötürü hastalanmıyor.

Henipavirüslerin doğadaki dağılımının, virüsün bir numaralı taşıyıcısı olan meyve yarasalarının dağılımıyla örtüştüğü varsayılıyor. Bu hipotez, Avustralya, Bangladeş, Kamboçya, Çin, Hindistan, Endonezya, Madagaskar, Malezya, Papua Yeni Gine, Tayland ve Doğu Timor'da yaşayan meyve yarasalarında henipavirüslerin görülmesiyle epey güçlendi. Aynı familyadan olan Afrika meyve yarasalarının Nipah ve Hendra virüslerine karşı antikor geliştirdiği ve bu virüslerin Afrika'da yaşayan aynı familyadaki yarasalarda mevcut olabileceği ihtimali ileri sürüldü.

Virüs evcil hayvan ve besi hayvanlarında da oldukça bulaşıcı.

Özellikle domuzlarda yüksek bulaş seviyesine sahip olan virüs, 4 ila 14 gün süren kuluçka süresinde başka canlılara da rahatlıkla geçebiliyor. 1999'dan bu yana domuzlara ek olarak atlar, keçiler, koyunlar, kediler ve köpeklerde de virüse rastlandı.

Hastalanan domuzlar genellikle belirti göstermiyor.

Öte yandan bazıları ateşleniyor, zor nefes alıyor, titriyor, seğiriyor, kasılıyor ve kaslarında spazm gerçekleşiyor. Domuzlarda yavrular haricinde ölüm oranları düşük seviyede seyrediyor. Görülen semptomlar domuzların geçirdiği diğer solunum sorunlarından ve nörolojik hastalıklardan farksız. Domuzlar olağandışı bir şekilde öksürüyor ya da etkileşim hâlinde oldukları insanlarda ansefalit vakaları görülüyorsa hayvanlara Nipah virüsü bulaşmış olabilir.

1999'da domuz çiftliklerinde salgın başladığında çiftlikler uygun deterjanlarla düzenli olarak kapsamlı bir şekilde temizlenmişti.

Salgın şüphesi oluştuğu anda insanlara bulaşma riskini azaltmak için hayvanlar karantinaya alınmalı, hastalıklı olanlar itlaf edilmeli ve cesetleri yakılmalı. Domuz ve yarasaların bugüne kadar meydana gelen salgınlardaki rolü düşünüldüğünde, hayvan sağlığı ve yaban hayatını gözleme sistemleri kurularak veterinerlerin ve sağlık yetkililerinin en ufak durumda önceden uyarılması gerekiyor.

Virüsün yayılmasını engellemenin tek yok riskler hakkında farkındalık yaratmak ve insanları alabilecekleri önlemler konusunda bilgilendirmek.

Virüsün insanlara taşınmasını engellemek için öncelikle yarasaların hurma ağacı özsuyuna ve diğer taze gıda kaynaklarına erişimi azaltılmalı. Koruyucu kaplamalarla özsuya erişmeleri engellenebilir, yeni toplanan hurmaların suyu kaynatılmalı, meyveler ise tüketilmeden önce iyice yıkanıp soyulmalı. Yarasa ısırığı belirtisi olan meyveler tüketilmemeli.

Salgın tehlikeli olan bölgelerdeki çiftliklerde hayvanlarla temas etmeden önce eldiven ve koruyucu giysi giyilmeli.

İnsanların hasta domuzlarla etkileşimi sıfıra indirilmeli. Domuz çiftliği kurulurken bölgedeki meyve yarasası nüfusu dikkate alınmalı ve domuz yemleri ile ahırlar yarasalara karşı korunmalı. İnsanlar da birbirleriyle temas kurmadan önce ellerini yıkayıp virüs kapan kişilerle kesinlikle etkileşime geçmemeli.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Hindistan'da 'Nipah' Alarmı: 12 Yaşındaki Çocuk, Yarasa Kaynaklı Virüs Yüzünden Hayatını Kaybetti
Bilim İnsanlarından Yeni Salgın Uyarısı! Korona ile Birleşebilir
Tıp Dünyasının Hala Bir Türlü Tam Anlamıyla Etkili Bir Aşı Geliştiremediği Hastalıklar

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?