Cüneyt Arkın'ın hem senaryo hem de oyunculuk açısından klişe Türk sineması koşullarını zorlayan, Bilal İnci'yi iyi bir karakterde karşımıza çıkaran, hüzünlü bir filmi. Çocukluktan beri birlikte olan dört arkadaşın, bir seri olaydan sonra ayrılmaları, Cüneyt Arkın'ın boks camiasında yakaladığı başarıdan sonra (ki genelde bu noktada asla göremezsiniz) şımardığı babasını, sevdiği kızı ve arkadaşlarını bir kenara attığı, velhasıl Cüneyt Arkın'ın oynadığı karakterin bir nebze de olsa kendine gıcık ettiği, nadir bir film. Yeşilçam izlerini taşıyor olsa da farkı çok net bir şekilde ortada olan bir film.
Cüneyt Arkın ve Fikret Hakan'ın başrollerini paylaştığı Türk sinemasında görmeye hiç alışık olmadığımız tarzda senaryoya sahip Türk filmidir Darbe. Filmin gerçek adı aslında Darbe olsa da sansüre uğrayıp, 'İki Arkadaş' olarak vizyona girmiştir. Konusu yine ilginçtir ve gerçekten dönemine göre çok başarılıdır.
Cüneyt Arkın (Ahmet) ve Fikret Hakan (Kemal), Kore Savaş'ında silah arkadaşlığı yapmıştır. Savaştan sonra Ahmet bir fabrikada muhasebeci olmuş Kemal ise İstanbul'da hatırı sayılır bir kabadayıya dönüşmüştür. Oğlunun işçi grevlerine katılmasının ardından gelen ölümü Ahmet'i yıkmış, oğlunun katilini aramak için de Kemal'den yardım istemiştir. Bu iki arkadaşın birbiriyle olan ilişkisini ve mücadelelerini anlatan film hem senaryosuyla hem sonuyla hem de temalarıyla fark yaratmıştır
1977 yılında, sosyal adalet ve eşitlik gibi temaları ağır bir sembolizmle işleyen, sendikacı Cüneyt Arkın'ın düzenin bozukluklarına karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor. Remzi Aydın Jöntürk tarafından çekilen bu film, aslında bir üçlemenin ikinci filmi. İlk film Yarınsız Adam, ikinci film Yıkılmayan Adam ve üçüncü film de Satılmış Adam. Sınıf farklılıkları, sosyal yaşamdaki adaletsizlikler gibi dönemin favori temalarını konu alan bu filmde Remzi Aydın Jöntürk filmin meşhur, 'Ben Yıkılmam' sahnesinde gerçekten birçok sol örgütün yer aldığı bir eylemden kesitler vermiştir.
1978 yapımı bu filmde köyden ağa zoruyla İstanbul'a göçmüş, Kartal'ın ve iki oğlunun hikâyesi anlatılmakta. Kartal istemeden de olsa gayrı meşru hayata bulaşır ve basamakları yükselir. Lakin iki oğlu arasında uçurum oluşmaya başlamış büyüğü babası gibi mafya olmaya heveslenmişken, küçüğü ise üniversite okumaya niyet etmiştir.
Senaryo ve oyuncuları ele alışı bakımından yine klişe Türk filmlerinden farklı olmasının yanı sıra Cüneyt Arkın'ın karizması hiç olmadığı kadar göze çarpmaktadır. Ve büyük oğlunun Cüneyt Arkın'ı vurmaya geldiği sahne de Türk sinemasında ender rastlayabileceğimiz etkilyici sahnelerdendir.
Film Cüneyt Arkın'ın bir devrimciyi oynadığı hayli enteresan bir filmdir. Devrimci İlyas (Cüneyt Arkın) yaşadığı koşulların zorluğundan yana şikayetçidir ve içlerinde Nurettin'in (Tarık Akan) de bulunduğu işçileri duruma uyandırmak ve harekete geçirmek istemektedir. Dönemin konjonktürü düşünüldüğünde devlet mekanizması tarafından 'tehlikeli' sayılabilecek bir film olmasına karşın 15. Antalya Film Festivali'nde ödüller kazanmıştır. Film propaganda açısında da oldukça semboliktir. Çünkü film sonunda İlyas'ın göçük altında kalması işçileri küçük çaplı bir isyana ve devrime sürükler.
Bu film de bonus olsun. Cüneyt Arkın'ın Kırım'dan zorla sürgün edilmiş bir Türk'ü canlandırdığı 1977 yapımı bu filmin farklılığı ise gayet net, dönemin milliyetçi hareketlerine tepki olarak çekilmiş olmasıdır. Öyle ki filmde dönemin var olan iktidar ve hükûmetine net taşlar atılmış, Ülkücüler için manevi değeri olan 'Çırpınırdı Karadeniz' adlı şarkı filmde 3-4 defa yer almıştır. Zaten Kırım ve Kırımlı bir Türk olma durumunun ne kadar etkili olacağı aşikârken filmin sonunda ülkesine yani Sovyetler'e iade edilmek zorunda olan Cüneyt Arkın hiç itiraz etmeden bunu kabul eder. Lakin sınırı geçer geçmez Sovyet askerleri tarafından vurulur. Bu olayda da açık bir şekilde 1940'larda gerçekleşen, Türkiye'ye sığınmış Azerbaycanlıları iade etme olayına gönderme vardır