Başbakanlık Yardımcısı Bülent Arınç, başkanlık sistemine ilişkin 'Böyle bir değişimi nasıl algılıyorsunuz' sorusunu 'Cumhurbaşkanımız o sistemi istiyor ve bunu her vesileyle dile getiriyor. Bu yüzden başka yorum yapmaya lüzum yok' şeklinde yanıtladı.
Arınç'ın Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre Bülent Arınç, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı bağlamında Newsweek dergisine röportaj verdi.
AK Parti'nin kimliğine ilişkin bir soru üzerine Arınç, kurulduğunda tüzükte partiyi 'muhafazakar demokrat' olarak tanımladıklarını vurgulayarak, 'Kendimizi ne solcu ne de sağcı olarak gördük. Bizce muhafazakarlık, toplumun değerlerini korumak ve bunlara saygı göstermek, demokratlık da herkesin arzuladığı şekilde demokratik kriterleri yerine getirmek ve demokrasinin devamını sağlamak anlamına geliyor' değerlendirmesinde bulundu.
Kimliklerini böyle dile getirmelerinin, Türk kamuoyunca da takdir edildiğine yönelik inancını dile getiren Arınç, bu tanımı herkesin uygun gördüğünü söyledi. Halkın büyük kısmının kültürel, dini, milli ve ailevi değerlere saygı gösterdiğini aktaran Arınç, ahlak ve onur gibi kavramların Türk toplumu için önemli olduğunu belirtti.
Arınç, muhafazakarlık kavramının bütün bunları kapsadığına işaret ederek, 'Bu değerleri koruduğumuzu gören Türk kamuoyu bizi seçti. Demokrasi ortak zeminimizdir. Hem Türkiye hem de Batı'da bazıları bizi yanlış tanımlıyor. Biz dini yahut İslamcı bir parti değiliz. İnsanlar, partinin başındaki bazı dindar kişileri emsal göstererek bu tip iddialarda bulunuyor. Dindar kişilerin her partide siyasetle ilgilenebileceğine inanıyoruz' şeklindeki görüşlerini paylaştı.
'Gayrisafi milli hasılayı 1 trilyon doların üzerine çıkarma hedefi'
AK Parti'nin iktidarda kalması durumunda 8-10 yıl içinde nasıl bir Türkiye beklenmesi gerektiğine ilişkin soru üzerine Arınç, 2023 hedeflerinin genel olarak mali bir plana dayanarak değerlendirilmesinin uygunluğunu anlattı.
Arınç, 2002'de 22 milyar dolar olan ihracatın 160 milyar dolara çıktığını, bu rakamı 2023'e kadar 500 milyar dolara ulaştırmayı hedeflediklerini, bu yüzden buna göre bir mali plan tasarladıklarını söyledi.
Türkiye'nin gayrisafi milli hasılasını 1 trilyon doların üzerine çıkarmayı planladıklarına işaret eden Arınç, 'Bu hedeflere ulaşacağımızdan eminiz. Bundan eminiz, çünkü ülke çok kötü bir durumdayken hükümeti devraldık ve bugünkü başarıyı yakaladık. Şimdi çok iyi bir konumdayız ve bunu daha da ileriye götüreceğimize inanıyoruz' ifadesini kullandı.
Arınç, birçok yıldan sonra ilk defa Türkiye'de tek haneli işsizlik oranlarına şahit olunduğunun, 2023'e kadar işsizlik oranını yüzde 5'e veya daha aza indirmeyi hedeflediklerinin altını çizdi.
'Bu çelişkiden biz sorumlu değiliz'
Başkanlık sistemine ilişkin 'Böyle bir değişimi nasıl algılıyorsunuz' sorusunu Arınç, 'Cumhurbaşkanımız o sistemi istiyor ve bunu her vesileyle dile getiriyor. Bu yüzden başka yorum yapmaya lüzum yok. Türk kamuoyu bizim için oy verirse ve partimiz daha fazla sandalye elde ederse sözümüzü yerine getireceğiz: Yeni, çağdaş, sivil ve demokratik bir anayasa' şeklinde yanıtladı.
Arınç, yeni bir anayasa tasarlarken Türkiye için en iyi sistemi araştırdıklarını belirterek, 'Anayasayı Meclis'te uzlaşmaya dayalı şekilde hazırlamak istiyoruz. Aslında Türkiye'de ilk kez bir cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildi. Cumhurbaşkanı ilk turda halk tarafından seçildi ama Meclis tarafından seçilen önceki cumhurbaşkanlarıyla aynı hak ve yetkilere sahip. Bu çelişkiden biz sorumlu değiliz. Yeni anayasada bu konuyla ilgili düzenlemeler yapacağız' ifadelerini kullandı.
'AB'nin kurulmasının asıl gayesi ne'
'Türkiye'nin AK Parti yönetiminde Avrupa değerleri ve ideallerine uygun olmadığını' söyleyen Avrupalı gözlemcilere cevabının sorulması üzerine Arınç, bunun her zaman tartışma konusu olduğunu kaydetti.
Arınç, yeni Türkiye değerlerinin AB ile uyumlu olup olmadığına ilişkin eleştirel soruları sıkça duyduklarını bildirdi. Bunun, Türkiye'nin AB üyeliği hususunda istekli olmayanların iddiası olduğuna dikkati çeken Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:
'Bize, 'Siz Müslümansınız ve bu bir Hristiyan kulübü, öyleyse neden buradasınız' diyorlar. Biz de şöyle cevap veriyoruz: 'Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inandığınızı biliyoruz. Farklılıkların bir arada olabileceği ve demokratik değerlerin sürdürülebileceği gerçeğinin farkındasınız. Bu yüzden AB'ye katılmak istiyoruz. Eğer bunlar geçerli değilse AB'nin kurulmasının asıl gayesi neydi? Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine rezerv koyan Almanya, Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi sadece bir avuç ülke var. Tüm itirazları tamamen siyaset ve iç politikalarla bağlantılı.
Hepimiz Yunanistan'daki durumun farkındayız. İzlanda kısa süre önce adaylığını geri çekti. Norveç ve İsviçre üye devletler değil. AB'nin önemli sorunları var. Onlara, 'Türkiye AB için yük olmayacak, AB'nin yükünü paylaşacağız' diyoruz.'
'AB adil olmalıdır'
Arınç, 2005'ten bu yana AB ile yürütülen müzakerelerde önlerine sürekli engeller konulduğuna işaret ederek, bunun sonucunda Türkiye'de AB'yi destekleyenlerin sayısının azaldığını anlattı.
AB'nin hukuk ve demokrasi standartlarında öncü olduğunu, Türkiye'nin de bu standartları yakalamayı hedeflediğini bildiren Arınç, 'Ancak AB adil olmalıdır. Eğer AB bu yaklaşımı göstermezse o zaman Türkiye AB'nin ön yargılı olduğuna hükmedecektir' ifadesine yer verdi.
'Bir gün AB üyesi de olacağız'
'Türkiye'de 2002'den beri uygulanan yönetim modelinin Arap ülkelerindeki sıradan vatandaşın hoşuna gittiğini düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse neden bu model taklit edilmedi' şeklindeki soruya Arınç, 'Çoğunluğu Müslüman olan nüfusuyla Türkiye'nin, demokratik ve laik bir devlet olduğu kesin ayrıca iyi bir model olduğuna inanıyoruz. Bu model kabul görseydi bundan mutlu olurduk. Bazı ülkeler reformlar yapabilir ve bu tarz bir modeli benimseyebilir. Yine de bunu ihraç etmek gibi bir niyetimiz yok' yanıtını verdi.
Arınç, iyi bir model olduklarını, ülkenin iyi yönetildiğini ve başarıyı yakaladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
'Bir gün AB üyesi de olacağız. Dahası, İslam ülkelerinin çoğu Türkiye'yi kendileri için bir model ve bir temsilci olarak kabul ediyor.
Arap Baharı yahut dışarıda gözlemlenen diğer olaylar meydana geldikleri ülkelere mahsustur. Sosyal yapıları ve rejimleriyle ilgilidir. Başarılı olup olmadıkları kendi toplumları açısından değerlendirilmelidir. Bunlar Türkiye'deki olaylarla benzer değildir ve ülkemiz bu olaylar karşısında tarafsızdır. Başka bir deyişle bu ülkelerin başarılı olup olmadıkları kendi iç yapılarıyla alakalıdır. Bunların bizimle ilgisi yoktur.
Biz demokrasiyi her şeyden önde tutarız ve bundan başka bir modele destek vermeyiz. Bir örnek vermek isterim: Bir siyasetçi olarak kapatılan dört partide hizmet verdim. Ancak AK Parti açtığımız yolda ilerledi ve halkın oylarıyla iktidara geldi. Seçimler dışında başka araçlarla iktidara gelinmesini onaylayamayız. Halka fikirlerimizi şiddetle yahut zorla empoze etmeyi asla düşünmedik.'
Arınç, milli irade ve katılım anlayışını barındıran demokrasinin tek istikametleri olduğunun altını çizerek, bu sayede 13 yıldır güçlü bir iktidar partisi şeklinde yollarına devam ettiklerini aktardı.
'Demirtaş'ın açıklamaları son derece yanlış'
Çözüm süreci ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'AK Parti'ye güvenmedikleri' yönündeki açıklamalarına ilişkin soru üzerine Arınç, şu görüşlerini dile getirdi:
'Demirtaş'ın açıklamaları son derece yanlış ve ben bunları eleştirmiştim. Uzlaşma sürecinde iş birliği yapacaksak birbirimize güvenmeliyiz. Hükümete güvenmediğini söylersen o zaman bu, bizi kandırıyorsun demektir. Ama ben HDP'ye inanmak zorundayım. Bu süreçte iş birliği yapacaksak başka bir seçeneğimiz yok.
İkinci olarak oyların yüzde 50'sini almış bir partiyiz. Bu, iki kişiden biri bize güveniyor demektir ve bize büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye için bu kronik sorunu yalnızca AK Parti çözebilir. 12 yıldır başarılarımız Türkiye için bir mucize gibi olduğundan hem Türk hem Kürt halkı buna inanıyor. Ayrıca terörün kökü kazınırsa Türkiye daha güçlü olacaktır, milli dayanışma ve kardeşlik kuvvetlenecektir.'
Arınç, AK Parti'nin, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ilk sırada yer aldığını anımsatarak, 'AK Parti ve HDP dışında başka başarılı parti yok. CHP ve MHP oralarda oy alamıyor. Kürt halkı bize, HDP'ye güvendiğinden daha fazla güveniyor. Dahası Kürt nüfusun az olduğu bölgelerde de her zaman lider parti olduk. Bu yüzden halkımız, icraatlarımızın doğru olduğuna ve Türkiye'nin bu kronik sorununun bizim liderliğimizde çözüleceğine inanıyor' değerlendirmesine yer verdi.
Arınç, bu sürecin, HDP'ye bakılmaksızın olumlu şekilde sonuçlanacağını belirterek, buna inandıklarını bildirdi.
'Hükümetimiz Kürt halkını ve dilini tanıdı'
Kürt halkının kendilerine güvendiğinin altını çizen Arınç, şu ifadeleri kaydetti:
'Çünkü Hükümetimiz iktidara gelmeden önce Türkiye'de onların varlığı reddediliyordu. Kürtçe dil olarak kabul edilmiyordu. Kürtçe konuşmak veya kitap yazmak, Kürtçe şarkı söylemek veya albüm yapmak yasaktı. Hatta annelerin hapishanede çocuklarıyla Kürtçe konuşması bile yasaktı. Başka örnekler de verebiliriz... Hükümetimiz Kürt halkını ve dilini tanıdı. Bizim dönemimizde kendi dillerinde konuşmaları ve yazmalarına izin verildi. Kürt diline saygı duyuyoruz, televizyon kanalları, kurslar açtık ve Kürtçe eğitime imkan verdik. Anayasa'da belirtilen bütün hakların korunmasını sağladık. Bütün bunları insan hakları kapsamında görüyoruz.'
Arınç, Anayasa'da değişiklik yaptıklarını ve yeni yasalar getirdiklerini anlatarak, hükümetin idari kararlarının, Kürt halkının gündelik hayatını geliştirdiğini ve huzuru sağladığını bildirdi.
Bütün sözleri tuttuklarını ve 6 demokratikleşme paketi çıkardıklarını hatırlatan Arınç, bu yüzden Kürt halkının, AK Parti'nin, HDP'den daha samimi, içten ve sözlerine bağlı olduğunu bildiğini vurguladı.
'Hizmet vermediğim makam yok'
Siyasetçi olarak nasıl hatırlanmak istendiğine ilişkin soru üzerine Arınç, 'Biz siyasetçiler, iyi bir itibarımız olursa ve arkamızda güzel anılar bırakırsak mutlu oluruz' görüşünü paylaştı.
Arınç, 40 yıldan uzun bir süredir siyasetin içinde, 20 yıldır da TBMM'de yer aldığına işaret ederek, grup başkanı, grup başkanvekili, komisyon üyesi ve milletvekili olduğunu ifade eden Arınç, şu görüşleri açıkladı:
'Hizmet vermediğim makam yok. Beş yıl meclis başkanlığı yaptım ve 6 yıldır hükümet üyesiyim. Her zaman prensiplerime bağlı kaldım ve dürüst siyaset yapmaya çalıştım.
Her konuşmamın arkasındayım. Her zaman neye inandıysam veya güvendiysem onu söyledim ve yaptım. Ayrılırken insanların şöyle söylediğini duymaktan mutlu olurum. 'Dürüst, iyi bir insandı. Haksız kazanç sağlamadı veya haksız yere başkalarını kayırmadı'. Bu şekilde hatırlanmak isterim. Haksız kazancı veya siyasetten gelir sağlamayı asla hedeflemedim. Maaşımdan başka gelirim yok. En önemli mirasım büyük ihtimalle 'ilkeli, cesur, kararlı ve dürüst siyasetçi' namım olacaktır.'
AA