Bu iddiayı ortaya atan zat, esasen ortaya bir yalan attı. Aynı gün Genelkurmay Başkanımız, haftalık rutin ziyaretinde, şakayla karışık “Şu an da Suriye’ye bir harekat yapacak olan ordunun komutanının Sayın Cumhurbaşkanı’nın yanında ne işi var” dedi. Bunların devlet yönetiminden çok uzak olduklarını gösteriyor. Nerede ne konuşulacağını bilemeyenler, sadece mide bulandırmaktan, ülkedeki sağlıklı düşünce yapısını adeta bozmaya çalışmaktan başka bir şey yapmıyorlar. İddiayı ortaya atan kişiyi benden çok daha iyi tanıyorsunuz. Suudi Arabistan, Türkiye, Katar ve koalisyon güçlerinin elbette bazı çalışmaları var. Bizim bu konuda ABD’ye söylediğimiz şey, uçuşa yasak bölge, güvenlikli bölge ve eğit-donattır. Eğit-donatı şu an ABD bizimle paylaşmış vaziyette. Adımları müşterek atıyoruz. Takvimi önümüzdeki aylar belirleyecektir. Suriye’de muhaliflerin güç kazanımında bölgedeki dost ülkelerin desteği var. Türkiye olarak Suriye ile ilgili kendimizi emniyete almamız gerekiyor. Tedbirlerimizi almış vaziyetteyiz.
- Kenan Evren’in cenaze törenine katılacak mısınız?
Cumhurbaşkanlarının defni ile ilgili Dışişleri Bakanlığımız “törenler nasıl yapılır” belirlenmiş. Aile Ankara’daki devlet mezarlığında defnini istiyor. Devlet töreni ailenin de arzu etmesi halinde yapılacak bir törendir. Cumhurbaşkanlığı yaptığı için böyle bir hakkı var. Bizler de döndükten sonra tekrar değerlendirmemizi yapacağız. Bizim şu anda malum törenlerimiz var. Salı günü yurtdışından misafirlerim var. Şu an katılmak gibi bir düşüncem yok. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı adına temsilen bir arkadaşım törene katılır.
- Ülke ekonomisinin kötüye gittiği söylemleri var. Seçimden sonra ekonomik bir kriz mi geliyor?
Ben Türkiye’nin ekonomisinin kötüye gittiğine inanmıyorum. Sanayi üretimi 4.6. Bu büyümede bir sinyaldir. Seçim sonrası için ekonominin olumlu sinyaller verdiğine inanıyorum. İhracatımızın artacağına yönelik sinyaller ortada. İstikrar ve güven iktidarı oluşursa Türkiye’yi farklı bir şekilde çekim alanı haline getirir. Belçika’da sıkıntı var. Niye? Son iki seçimde hükümet kurmakta ciddi sıkıntılar çektiler. Birisinde 157, öbüründe 500 küsur gün sürdü. Koalisyon hükümetinin kurulması bu kadar zaman alırsa istikrar olmaz. İtalya yasal mecburiyet getirdi, kurdu. Yüzde 40’ı aşan tek başına iktidar olacak. İngiltere’de yüzde 12 oy küsur ile bir milletvekili çıkarılıyor. Başbakanlığım döneminde, “daraltılmış bölgeye gidelim baraj yüzde 5 olsun, barajı kaldıralım dar bölge olsun, bu da olmuyorsa kusura bakmayın” dedim. Ordu ve Trabzon’da milletvekili başına 100 bin civarında oy gerekiyor, ama Tunceli’nin, Bayburt’un durumunu düşünün. Bu adalet değil. Dar bölge olsa adaleti yakalarsınız. Muhalefetin işine gelmiyor. İngiltere’de 1 saat içerisinde 3 tane siyasi partinin genel başkanları istifalarını verdi.
- Muhalefetin ekonomik vaatlerinin seçmen nezdinde bir karşılığı var mı sizce?
Ben halkımızın bu tür kurusıkı atma olayına değer verdiğini zannetmiyorum. Ben Başbakanlığımda kışı gösterdim yaz olursa bahtına dedim, yapılmayacak şeyleri vaat etmedim. Asgari ücretle ilgili biri bin 400, biri bin 500, biri bin 800, diğeri 5 bin diyor. 5 bin diyenin bütün oyları toplaması lazım. Toplayabildiler mi? Asgari ücretin tanımını bilmiyorlar. Asgari ücret korumadır. Siz, sigortasını, vergisini en az bu ücret üzerinden vermek durumundasınız. Ama işveren bunu 2 bin de yapar, 4 bin de yapar. Fakat asgari ücreti bin 500 diye koyduğunuz anda işçi sayılarında düşme başlayacaktır. İşsizlik gelecek. Bunlar kamuyu da böyle bitirdiler. Aynı tuzağa Türkiye’nin düşmemesi lazım. İnsanla finansı başarılı bir şekilde yönetemezseniz çökersiniz. Bürokratik oligarşi bu ülkeye çok çektirdi. Şimdi çektirenler diyor ki ‘biz bunu yapmayız.’ Sen zaten örneğini orada gösterdin.
- Bir gazetedeki habere göre Gezi’de aktif rol oynayan bazı büyük holdingler tedarikçilere yaklaşık iki aydır ödeme yapmıyorlarmış. Haziran’dan sonra ödeyeceklermiş, sanal bir “kriz var” atmosferi oluşturmak için. Banka faizleri de artmış durumda. Cumhurbaşkanı olarak bu holdinglere ve bankalara bir çağrınız olabilir mi?
Bizde o tür bir bilgi yok ama o tür holdinglerin çok sayıda olduğunu sanmıyorum. Geçenlerde en büyük grubun hizmet sektöründeki otelinin önünde işten atılanlar orada bir gösteri yapmışlar, halen devam ediyor. 90 küsur kişi. Ben bu gruba yakıştıramadım. Bu 90 kişiyi hiç çalıştırmadan besleyebilirsin. Onu orada değil de farklı bir yerde, emeğe bir değer verin.
Bu insanlara ben bir şey söylemiştim, TOBB’da, en çok üyesi olan, yaklaşık 1 milyon 300 bindi o zaman. “Her şirket yanına bir işsiz alsa, işsizliğin belini kırarız” dedim. Bana nasıl saldırdılar o zaman. Bu sadakan, zekâtın olsun. Al, çalıştır. Yüklendiler. Bunlar hep ‘ver’ ağacının altındalar. Hiç ‘al’ yok. Özel bankalar en ufak bir risk görsün hemen kredileri geri çağırmaya başlıyor. Fakat ben seçime yönelik bir kriz çıkarma düşüncesi olduğu kanaatinde değilim. Sanıyorum risk payını minimize etme gayreti içerisindeler.
- Diyanet kurumuna yönelik, CHP ve HDP’den gelen eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
Oldukça hassas olan bu kuruma yapılan saldırılar gayrı ahlakidir. Diyanet işleri Başkanlığı bu konuya dört dörtlük cevap verir. Siyasetçi, istediği kuruma ve kişiye istediğini söyleme hürriyetine hakkına sahipse, o kurum da kendisini hukuk içerisinde savunma hakkına sahiptir. Diyanet İşleri de benim savunduğum kadar kendi kendisini savunacaktır. Kürtçe Kur’an meali ile ilgili de yalan söylüyorlar. Taksim’e Kâbe benzetmesi yapıyorlar. Din derslerinin kaldırılması ile ilgili konuşuyorlar. Bu nasıl bir yaklaşımdır? Hâlbuki Müslümanlar bir kez sokulduğu delikten bir daha sokulmaz! Yüksekova’daki havalimanını 2 yıl önce açacaktık, iş makinelerinin yakılması, müteahhitlerin kaçırılması yüzünden gecikti. İsmi, ‘Selahaddin Eyyübi Havalimanı’ olarak belirlendi. Çok yakında açılacak.
İşin o boyutuna girmek istemiyorum. Benim tek derdim ülkemizin istikrarıdır. Hazirandaki seçimle ilgili yegâne dileğim de inşallah sandıktan istikrarı güçlendiren bir netice çıkmasıdır.
- Çözüm süreci ve Suriye konusuna iyimser bakabiliyor musunuz?
Çözüm sürecinde hükümetimizin samimiyetine inanıyorum fakat muhalefet samimi değil, çünkü kesinlikle kabul etmediler. Bundan sonra da edeceklerine inancım yok. Hükümet kararlı. HDP de zaten işi çok farklı bir şekilde provoke ediyor ve hiçbir zaman bunun yanında yer almadı. Yanında yer almış olsalardı Van’da bilbordlara kan akan musluk resimleri asmazlardı. Bu davranışların hepsi provokasyon amaçlı.
Suriye’yle ilgili konuya gelince Kobani konusunda bizim gösterdiğimiz hassasiyeti kimse göstermedi. Sayın Obama’ya ‘gelin Özgür Suriye Ordusu’yla bir adım atalım’ dedik. Olumlu bakmadılar. Peşmerge yerine ‘PYD’ dediler. ‘Yanlış yaparsınız, silahlar PYD’nin, DEAŞ’ın eline geçer’ dedim. Silahların yarısı DEAŞ’ın eline bir kısmı da PYD’ye geçti. Şu an Kobani’de 60 bin kişi var, onlar da bizden geri dönenler. Şimdi bunun istismarını yapıyorlar. Kobani şöyle, Kobani böyle. Kobani’de artık neredeyse Arap kalmadı. Yani bölgede çok farklı metot uygulanıyor. Bu Afrin’den başlıyor, Kobani ve Kamışlı’ya doğru gidiyor. Hedefleri bu noktaları birbirine bağlamak. Orada belli bir etnisite oluşturma gayretindeler. Amerika bunu yeni görmeye başladı. Biz de dedik ki ‘buralarda yapılacak şeyleri bizimle görüşmeniz lazım. Bu işin çilesini çeken biziz. Samimi adımlar atılacaksa gelin koalisyon gücünü hep birlikte takip edelim. Eğit-donat buna dahil olmak üzere güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle çalışmalar yapalım.’ Şu an ekiplerimiz çalışmaları yürütüyor. Eğit-donat başladı. Amerika’yla olan diyaloğumuz sağlıklı yürüyor, destek verecekler.
- Savcılık ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ dedi. Kırmızı Kitap’a girmiş bir terör örgütü olduğunun belirtilmesine rağmen medyaları aracılığıyla propagandayı sürdürüyorlar...
MGK biliyorsunuz ‘Legal görünüm altındaki illegal terör örgütleri’ ifadesini kullandı. Hükümetimiz de gerekli yerlere bunun bildirimlerini yaptı ve tekrar MGK’da hazırlanan taslak ile Kırmızı Kitap’ı tüm bakanlıklar, ilgili kurumlar gözden geçirdiler. Ve riyasetimdeki Bakanlar Kurulu’nda değerlendirme yapıldı. MGK Sekreterliği son halini tekrar Başbakanlık’a gönderdi ve son hali de bugün-yarın gelmiş olacak ve böylece Kırmızı Kitap’a girmiş olacak. Kırmızı Kitap’a girdikten sonra burada yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu milli güvenlikle ilgili bir durum.
Dünyada silahlı terör örgütleri olduğu gibi silahsız terör örgütleri de var. Bu silahsız örgütlerin de kendilerine göre taktikleri var. Bunlar benzer şeyleri hep yapmışlar. Ve kendilerinden ciddi manada yaka silkmiş insanlar. Bu mücadelede neler yapılabilir, süreç başladı. Yargıda olanları takip ediyoruz. Bu ülkenin tarihinde yargı mensuplarından savcı veya hâkim hiç tutuklanan oldu mu? Bu farklı bir olay. Burada bu tutuklama süreci muhtemelen diğerleriyle devam edebilir. Görünen o.
Adana ve Hatay’daki TIR’larla ilgili olarak Batı’nın yaklaşımını savunan bazı köşe yazarlarımız var. Ben Cumhurbaşkanı olarak söylüyorum: Hiç kimse kalkıp “MİT, El Kaide’ye silah gönderdi” diyerek, bu tür iftiralar atarak, istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamaz. Eğer haysiyetleri varsa, ispatla mükelleftirler. Bunu ispat edemeyenler, kalkıp bizim milli istihbarat teşkilatımızı zan altında bırakamazlar. Bayırbucak’ta senin soydaşların bomba altında olacaklar, onlara insani yardım dahi ulaştıramayacaksanız. Bu kabul edilebilir değildir. Yardım eli uzatamıyorsanız, millet olarak, ülke olarak varlığınızın ne kıymeti olur? Tarih sizi hayırla yâd etmez. Bu açıdan MİT görevini yapmış, ancak bu görevini yerini getirirken önü kesilmeye kalkışılmıştır.
Kaynak: Milliyet ve Hürriyet