Padişahın ölmesi veya tahttan indirilmesi sonucu yerine geçen padişah tarafından memurlara ve askerlere verilen hediyeye cülus bahşişi denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk cülus bahşişi 1389 tarihinde, Yıldırım Bayezid tarafından kapıkullarına verilmiştir. Bu usul, Kosova'da padişah seçildikten sonra Yıldırım Bayezid ile başlamış, Vahdettin'e kadar tüm padişahlar tarafından devam ettirilmiştir. Cülus bahşişinin kanunlaşması ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiştir.
Osmanlı Devleti'nde cülus bahşişi iki şekildedir. Biri askerlerin ulûfelerine zam yapılmasıyla gerçekleşir, diğeri ise bir defaya mahsus olarak verilir. Cülus bahşişinde her asker için aynı miktarlar verilmez. Sipahiler biner, yeniçeriler üçer bin, acemi oğlanlar ikişer, cebeciler ve topçulara ise biner akçe verilir. Sadrazama otuz bin, defterdara yirmi bin, müderrislere üç bin, nişancıya otuz bin, reisü'l küttaba yedi bin akçe verilirdi. Bu bahşişler ise cülus töreninde verilirdi.
Cülus töreni imparatorluğun en görkemli törenlerinden biriydi. Topkapı Sarayı'nın bir kapısı olan Babüssade'nin önüne taht çıkartılırdı. Ulema, devlet adamları ve askerler ise 2. avluda bulunurdu. Kapının önüne çıkan tahta, yeni padişah gelip otururdu. Daha sonra devlet adamları padişahın eteğini öpüp bağlılıklarını bildirirlerdi. Bu etek öpme geleneği yalnızca II. Abdülhamid'e kadar sürmüş daha sonraları padişahın parmağını öpüp uzaktan selamlamışlardır. Tören bitikten sonra padişah, Topkapı Sarayı'nın içerisine girerdi ve kapıkulu askerlerine cülus merasimi başlatılırdı. Tahta çıkan her padişah cülus bahşişiyle ilgili olan belgeyi onaylamak zorundaydı.