Çok Uzaklardan Gelen Bir Göktaşının Dünyaya Çarpması Sonucu Dinozorlar Nasıl Yok Oldu?

Onları hiç görmedik, yaşadılar ve yok oldular biliyoruz; ama nasıl, gelin bakalım?

Tahayyül etmesi biraz zor efendim; bundan 65 milyon yıl önce dinozorlar da dahil yeryüzündeki canlılığın %75'ini yok eden bir çarpışma olur.

Araştırmacılara göre o gün gezegenin en karanlık günüdür. Yüksek tahminlere göre göktaşı Meksika'nın Yucatan Yarımadası'na çarpar ve burada 1991'de keşfedilen 200 kilometrekarelik Chicxulub Krater'ini oluşturur.

Bu göktaşının etkisinin, Nagazaki'ye atılan atom bombasından "10 milyar kat" daha fazla olduğu düşünülüyor, on milyar!

O sırada dünyada yaşayan ve hakim tür olarak niteleyebileceğimiz, sıklıkla filmlerimize konu olan dinozorların yok oluşu işte böyle başlar. Ve düşünce o ki hakim türün ortadan çekilmesi sonucu omurgalı memeliler, yani biz, sudan çıkmak için fırsat buluruz.

Şu an Chicxulub Krateri'nin büyük bir kısmı 600 metrelik tortunun altında kalmış olsa da gördüğünüz üzere karada kalan kısımlarında ise obruklar var.

Ve insanlar şu an burada keyif yapmakta. Ancak garibim dinolar 65 milyon önce bırakın keyif yapmayı bu 12 kilometre çağındaki göktaşını görünce ne düşündü acaba? Uzmanlara göre göktaşı çarptığında 100 km çapında ve 30 metre derinliğinde bir çukur oluşturur. Sonrasında ise çukurun kenarlarının çökmesi ile kraterin genişliği 200 metreyi bulur.

2016'da araştırmacılar kraterde bir sondaj çalışması yaparlar. Ve 130 metrelik kısmı göktaşının çarptığı güne dair izler taşıyan büyük bir kaya parçası çıkartırlar.

Bu kesitin en alt 20 metresine bakıldığında camsı molozlar görülür. Bu da demek oluyor ki çarpmanın ilk saniyelerinde ortaya çıkan ısı ve basınç kraterin dibine yayılır ve oradaki kayaları eritir. Çarpmanın şiddeti öyle ki kraterin dolması saatler alıyor ve deniz suyu krateri doldurdukça kısım kısım reaksiyonlar oluşarak son olarak moloz parçaları kratere yapışıyor.

Ayrıca bu çarpma ile bir tsunami oluştuğunu söylememize gerek yok sanırım. İşte 130 metrelik kesitin en üst kısmı da bu tsunaminin izlerini taşıyor.

Profesör Sean Gulick'e göre çarpmanın yalnızca ilk gününde oluşan dev dalgalar kraterin yüzlerce kilometre ötesine ulaşır. Ve giden dalgalar dönüşlerinde bol bol moloz taşır. Ayrıca kesitin üst kısmındaki toprak ve kömür, o an dünyanın alev alev olduğunun da ayrıca bir göstergesi oluyor.

"İyi de birader bu dinozorlar nasıl yok oldu?" dediğinizi duyar gibiyim, hemen yazıyorum: Çarpan göktaşının yaklaşık yarısı sülfür içermekte.

Ancak kraterden alınan kesitin hiçbir tarafında sülfür bulunamaz! Yahu nereye gitti bu kadar kükürt içeren bileşik? İşte efendim, sülfür, su ile karışınca dışarı atılıyor yani göğe yükseliyor ve iklimin soğumasına neden oluyor.

Profesör Gullick göktaşı çarpması sonucu 325 milyar ton sülfürün atmosfere yayıldığı görüşünde.

Yapılan araştırmalar ise bunun 3'te 1'i kadar bir miktarın atmosfere girmesinin Dünya'nın sıcaklığını 25 derece düşüreceğini ve bu durumun 15 yıl süreceğini gösteriyor. İşte bu korkunç iklim değişikliği canım dinoları yeryüzünden siliyor ve biz memelilere gün doğuyor; çünkü bu dönemden sağ çıkmayı başarabiliyoruz!

İçeriği hazırlarken sizle aynı şeyi ben de düşündüm, hatta iki şeyi: Göktaşı çarpmasa ne olurdu? Ya bir daha göktaşı çarparsa ne olacak?

İlk soru için uzmanlar diyor ki: İnsan zekasına yakın olmasa da dinozorların karga veya primatların karmaşık problemleri çözme yetisine sahip olabilmeleri işten bile değil; ancak biz insanlar mamutları nasıl yok ettiysek onları da yok edebilirmişiz yani biz her halükarda dünyaya geliyoruz!

İkinci sorunun cevabı ise biraz ürkütücü çünkü 2008'de keşfedilen bir göktaşı saatte 90 bin km hızla zaten Dünya'ya yaklaşmakta.

Gerçi 470 milyon kilometre uzağımızda olsa da günler göz açıp kapatıncaya kadar geçer... Şaka bir yana uzmanlar önümüzdeki yüzyıl için büyük bir göktaşı çarpması beklemiyor. Ancak bir yok oluşa neden olabilecek taşlar için ise 'yerçekimi traktörü' adı verilen bir teknikle göktaşının yönlendirilmesi planlanıyor. İsterseniz bu tekniğe de başka bir içerikte değinelim, Dünya ile kalın dostlar!

Bu içerikler de ilginizi çekebilir.

Dünyaya Korku Salan Kubilay Han'ın Japonlar Karşısındaki Başarısız İşgal Denemelerinin İlginç Öyküsü
Felaket mi Mucize mi: Dünyadaki Tüm İnsanlar Yok Olsa ve Sadece Sen Kalsan Neler Olurdu?
Katolik Kilisesi'nin Dünya'nın Döndüğünü Tam 359 Yıl Sonra Kabul Ettiğini Biliyor muydunuz?

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
YORUMLAR
31.12.2020

Yabancı bir yayın 2135 yılında Dünya'ya çarpa riski yüksek bulunan Bennu isimli bir asteroitten bahsediyordu. Atmosfere giriş esnasında parçalanmayacak büyüklükte. Nasa bu riski ortadan kaldırmak için çalışmalar yapıyordu bahsettiğiniz "yerçekimi traktörü" tekniği de belki bununla ilgilidir. Diğer gezegenlerin çekim gücüne girip yön değiştirmez ise şimdilik iki planları var nükleer ve bennu planı. :)) 2036 yılında da başka bir göktaşı Dünya ile Ay arasından geçecek, Dünya'ya çarpma riski yüzde üç ve zarar verecek büyüklükte olmadığı için tehlikeli görünmüyor. Zaten her yıl Dünya'ya ortalama 40 - 60 bin ton civarında göktaşı veya toz halinde gök cisimleri düşmekte, hayatı sonlandırmaya çapları yetmiyor.

02.01.2021

Bennu'ya gönderilen Osiris-Rex, TAG operasyonunu gerçekleştirdi ve elde edilen son veriler yapısının son derece yumuşak olduğunu ve içinin de büyük oranda boş olduğunu söylüyor bize. Ayrıca bu yapısının ve gittikçe artan kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının bir noktada onun kendini parçalasına sebep olabileceği değerlendiriliyor. Belki de bize ulaşana kadar hacminden ciddi oranda kaybedek ve atmosferimize girdiğinde parçalanacak...

31.12.2020

özlediğimiz içerikler.,Her gün tarih ve uzay hakkında yeni bilgiler keşfediyoruz.Yine de yeterli bilgiye sahip değiliz.Dipsiz bir kuyu kazdıkça kazıyoruz.

31.12.2020

Konuyla ilgili olarak Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü / Steve Brusatte kitabını okuyabilirsiniz. Şu an okuduğum Altıncı Yok Oluş / Elizabeth Kolbert'in kitabında ufak bir kısım buna ayrılmış. Kolbert'in kitabı biraz can yakıyor ama okumakta fayda var.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ