Çok mu Zor Önce İnsan Demek?

Birçok insanın da aynı durumda olduğunu düşünüyorum, ilk üzüntü şokunun ardından boş boş olanları seyrederken, anlamlandırmaya çalışırken yakalıyorum kendimi, “Bu gerçek mi?” diye.

Küçükken okulda Japonya’nın deprem bölgesi olduğunu öğrendiğimizde çok üzülmüştük Japon halkı için belki de acımıştık onlara öyle bir bölgede yaşamak durumunda kaldıklarından dolayı.

Şimdi merak ediyorum; “Acaba kim acınacak durumda?”

Bulunduğu coğrafyaya uyum sağlamayı becererek çok daha zor koşullarda insanca nasıl yaşayacağını bilen bir toplum mu? Yoksa insan hayatını hiçe sayarak, akılcı düşünceden, bilimden uzak davranan, kısa günün kârı mantığıyla hareket eden bir toplum mu?

Önce Japonlar’ın deprem geçmişlerine bakmak lazım diye düşünüyorum.

1923 Kanto Depremi veya Büyük Kanto Depremi, 1 Eylül saat 11:58 de meydana gelen deprem 4 dakika sürmüştür. 7.9 Richter ölçeğinde, tarihteki en yıkıcı depremlerden biridir. 100.000 ile 140.000 kişi arasında tahmini ölü olduğu söylenmiştir. Japonya'nın en büyük adası Honşu üzerinde bulunan Kantō bölgesinin neredeyse tamamının yerleşim alanları kullanılmaz duruma gelmiştir. Deprem sonrasında, Tokyo harap olmuş, 1930'lara kadar Osaka'nın nüfusunu ikiye katlayan, yoğun bir iç göç yaşanmıştır.

1995 Büyük Hanşin Depremi, 17 Ocak tarihinde Japonya'nın batısındaki yoğun nüfuslu Kansai Bölgesi'nin Kobe kentini vurmuş Richter ölçeğinde 7,2 büyüklüğündeki depremdir. Deprem anı ve sonrasında çıkan yangınlarda 1,5 milyon nüfuslu kentte ölü sayısı 6200'leri bulmuş, Japonya ekonomisine de büyük darbe indirmiştir. Son 50 yıl içinde Japonya'da meydana gelen en yıkıcı deprem olarak kayıtlara geçmiştir. Şehrin altyapı şebekesi tamamen çökmüştür, gaz boruları patlamış, su şebekeleri kullanılmaz duruma gelmiştir zararı 150 milyar dolardan daha fazladır, dünyanın en pahalı afetlerinden biridir. Japon merkez yönetiminin tam 2 gün sonra yardım gönderebildigi depremdir. Bu depremin ardından Japon hükûmeti depremlere daha hızlı yardım gönderebilmek için ulusal felaket stratejisi geliştirmiştir.

2011 Tōhoku depremi ve tsunamisi, 1 Mart’ta, Pasifik Okyanusu’nda 9.0 büyüklüğünde, yaklaşık 6 dakika sürmüş ve deprem bazı bölgelerde 40.5 metreye kadar ulaşan tsunami dalgalarına neden olmuştur.  Deprem ve tsunami sonucunda 19,759 kişi hayatını kaybetmiş, 6242 kişi yaralanmış ve 2553 kişi kaybolmuştur. Deprem ve tsunami, ülkede çok büyük maddi zarara yol açmış, kara ve demiryolları ağır hasar görmüş, çeşitli yerlerde yangınlar çıkmış ve bir baraj yıkılarak bölgenin sular altında kalmasına neden olmuştur. 

2016 Fukuşima depremi, Merkez üssü Fukuşima açıkları olan depremin büyüklüğü 7.4.  ve depremde sadece 12 kişi yaralanmıştır.

2022 Fukuşima depremi, 16 Mart tarihinde Japonya'nın doğusunda yine Fukuşima açıklarında 7.3 büyüklüğünde gerçekleşmiş bir depremdir. Ölen ya da yaralanan olmamıştır.

Görünen o ki Japonlar, deneyimlerden ders çıkararak, teknolojinin de ilerlemesiyle doğal afetlerle nasıl başa çıkabilecekleri yönde çalışmalar üzerinde hassasiyet göstermişler ve günümüzde yaşanan bizim oldukça büyük dediğimiz ve bizde yaşandığında gerçekten de sonuçları çok ağır olan tablolarla artık karşılaşmıyorlar. 

Peki biz neden hâlâ bu acıları tekrar tekrar yaşıyoruz?

O zaman Türkiye’nin de deprem geçmişine bakmak gerekir.

1509 Konstantiniyye depremi veya 1509 Büyük İstanbul depremi, 10 Eylül tarihinde merkez üssü Marmara Denizi'nin kuzeydoğusu olan, 7.2 büyüklüğünde meydana gelmiş. 4000 ila 13000 arasında kişi hayatını kaybetmiş, 10000'den fazla kişi yaralanmış, yaklaşık 1070 hane yıkılmış ve binlerce yapı ağır hasar almış. Ayrıca depremin ardından oluşan ve yüksekliği bazı yerlerde 6 metreyi aşan tsunami dalgaları şehrin surlarını aşarak güzergahı üzerindeki semtlere ağır hasar vermiş. En büyük yıkımın İstanbul'da olduğu depremin etkisi Bolu'dan Edirne'ye kadar hissedildiği için halk arasında 'Küçük Kıyamet' (Kıyamet-i Suğra) olarak adlandırılmış ve son 500 yıl içinde Marmara bölgesinde gerçekleşmiş olan en büyük ve en yıkıcı depremlerden birisi olarak kayıtlara geçmiştir.

1668 Kuzey Anadolu Depremi, 17 Ağustos tarihinde Kuzey Anadolu'da oluşan 8 Richter ölçeğinde bir deprem. Dünya'nın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem, Anadolu coğrafyasında kaydedilen en büyük deprem olarak tarihe geçmiştir. En batıda Bolu'dan en doğuda Erzincan'a kadar geniş çapta hasara neden olmuş ve yaklaşık 8.000 ölümle sonuçlanmıştır. Bu deprem Türkiye'de kaydedilen en güçlü depremdir. 

1766 İstanbul depremi, Marmara Denizi'nin doğusunda 22 Mayıs Perşembe sabahı olmuş büyük bir depremdir. Deprem İzmit'ten Tekirdağ'a kadar uzanan geniş bir alanda etkili olmuştur. Tsunami yaratmış, bu alanda önemli hasarlar meydana gelmiştir. 4.000'den fazla kişi ölmüştür.

1939 Erzincan depremi, 27 Aralık’ta 7,9 şiddetinde gerçekleşmiş, 50 saniye sürmüştür. 32.968 kişi vefat etmiş, 100 binden fazla kişi yaralanmış, 116.720 bina tamamen yıkılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kaydedilen en büyük ikinci deprem olarak kayıtlara geçmiştir.

1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi veya 17 Ağustos 1999 depremi, Yerel saatle 03.02'de meydana gelen Kocaeli/Gölcük merkezli depremdir. Aletsel büyüklüğü 7,6 ölçülen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur. Resmî raporlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma olmuş, 505 kişi sakat kalmış, 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar görmüştür. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18.373 kişinin öldüğü 48 bin 901 kişinin ise yaralandığı kayıtlara geçmiştir. 

VE SON OLARAK (Umarım son olur)

2023 Kahramanmaraş depremleri, 6 Şubat tarihinde 9 saat arayla gerçekleşen, merkez üsleri sırasıyla Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 7,7 ve 7,6  büyüklüklerindeki iki depremdir. Depremler sonucunda Türkiye'de en az 36.187, Suriye'de ise en az 5.801 kişi öldüğü söylenmekle beraber bu sayının şu günlerde artacağı alenidir. 108.068 Türkiye'de olmak üzere toplamda 120 binden fazla kişi yaralandığı söylenmekle beraber bu rakamlar son rakamlar değildir. Depremlerin ardından büyüklüğü 6,7 Mw 'e kadar varan en az 4.323 artçı sarsıntı gerçekleşti ve devam etmektedir.

Yukarıda sıralanmamış daha bir sürü deprem yaşamış bu millet.

Sizce Japonlar ile Türkler arasındaki fark nedir?

Toplumsal hafıza sorunu mu? 

İnsana yeteri kadar önem verilmemesi mi?

Japon deprem mühendisi Prof. Dr. Kohju Ikago, Batuhan Sarıcan ile yaptığı bir söyleşide “Büyük depremler, Japon halkını binaları depreme dayanıklı hale getirme ihtiyacı konusunda bilinçlendirdi.” demiş.

Yaşanan bunca depremler Türk halkını niye bilinçlendirmiyor?

Peki bizler birer birey olarak ne yaptık bugüne kadar? 

Evlerimizi satın alırken ya da kiralarken deprem yönetmeliğine uygunluğuna baktık mı mesela?

Bir deprem eğitimi aldık mı? Depremde neler yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Bir deprem çantamız var mı en azından?

Bizim için insan hayatı, hatta kendi hayatımız ne kadar önemli?

Çok mu zor bir insanın önce insan demesi?

Hatice Ertan

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suriye’de: HTŞ Lideri Colani Karşıladı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu