Çok Daha Kötüsü Yolda Olabilir! Dünyayı Kasıp Kavuran Delta Varyantıyla İlgili Mutlaka Bilmeniz Gerekenler

Pandeminin başlangıcında bilim insanları Koronavirüs'ü hafife almış ve virüsünün mutasyona uğramasının halk nezdinde pek de soruna yol açmayacağını açıklamışlardı. Alfa, Beta, Gamma derken Delta ve Lambda varyantlarının ortaya çıkmasıyla aslında ne kadar yanıldıklarını ve gördük. Bundan sonra ne olacağı, ortaya çıkacak yeni varyantların hangi nasıl özelliklere sahip olacağı bilinmezken Delta varyantı bize bu konuda ipucu verebilir. Delta varyantıyla ilgili pek bilinmeyen gerçekleri merak ediyorsanız sizi içeriğimize alalım. 👇

Aşılanmanın artmasıyla varyantların durulacağı ve salgının önemini yitireceği düşünülüyordu.

Bu iyimser görüşü ortadan kaldıran Hindistan kaynaklı Delta varyantı, ülkemizde de ne kadar tehlikeli olduğunu göstererek salgının henüz sona ermediğini, hatta sona ermeye yaklaşmadığını bizlere hatırlattı. Aynı şekilde durum varyantın şiddetini gösterdiği pek çok ülkede de endişe verici.

Bu varyantın çok daha bulaşıcı olması, özellikle yoğun bakım ünitelerini yetersiz kılıyor.

Minnesota Üniversitesi'nden epidemiyolog Michael Osterholm, 'Yoğun bakımlarımızdaki yatak sayısı hastalara yetmeyebilir. Hiç boş yatak kalmayabilir' diyerek durumun ciddiyetini vurguladı. Üniversitenin son varyantlar üzerinde yürüttüğü çalışma, aşı olmadığı halde kendini izole etmeyen ve maske kullanmayan herkesin yüksek olasılıkla hastalığa yakalanacağını iddia etti. Kısacası, insanlar aşı olmamakta ısrar ettikçe durum daha da kötüleşecek.

Delta varyantının önceki varyantlara göre daha bulaşıcı olması, toplum bağışıklığına ne zaman ulaşılacağını tahmin etmeyi güçleştiriyor.

Özellikle de artık ne kadar sürede toplum bağışıklığına ulaşılacağı tahmin edilemiyor. Kaliforniya Üniversitesi'nden biyolog Jonathan Eison durumla ilgili olarak, 'Geçmişte karşılaştığımız salgınların aksine bu pandemiyi sonlandırmada başarısız olduk. Ölene kadar bu hastalıkla yaşamak, bir çözüm arayıp durmak zorunda kalabiliriz' diyor.

Sadece Delta varyantı değil, diğer varyantlar da salgının süresini uzatıp işimizi güçleştiriyor.

Delta varyantı etkisini yitirse bile ardından gelebilecek varyantlar sağlık dünyasını korkutuyor. Dünya Sağlık Örgütü şimdiden pek çok varyanttan gözünü ayırmıyor. Birkaç ülkeye yayılan Eta, Delta gibi Hindistan'da ortaya çıkan Kappa, New York'ta beliren Iota ve Peru'yu mahveden Lambda, bu listede başı çekiyor. Lambda üzerinde yapılan bir çalışma, Arjantin, Şili, Ekvador ve Amerika'nın güney eyaletlerine yayılan varyantın çift doz aşı olmuş insanlara bulaşmadan olağandışı bir başarı gösterdiğini öne sürüyor.

Henüz Lambda'nın nelere neden olacağını söylemek için erken olsa da, bilim dünyası varyantların neler yapabileceği konusunda endişeli.

Akıllarda pek çok soru var. Varyantlar kalp, beyin ya da diğer organları etkileyebilir mi? HIV gibi insanlara iyileştiklerini düşündürüp sonradan çok daha feci bir şekilde hasta edebilirler mi? Aşıların etki etmediği, hızla yayılan ve hastaların hepsini iyileşemeyecek kadar kötü eden bir kıyamet varyantı türeyebilir mi? Tüm bunların yaşanma olasılığı yüksek olmasa da imkânsız olmadığı biliniyor.

Delta varyantı, gelecekte durumun ne kadar kötüleşebileceğini şimdiden gösteriyor.

Aşırı bulaşıcılığının yanı sıra gelişmemiş ülkelerin aşıya erişim sağlamakta zorlanması ve aşıya erişimi olan ülkelerde insanların aşı olmak istememesi de hiç yardımcı olmuyor. Osterholm'a göre bir sonraki varyant 'Delta'nın daha etkili versiyonu' olabilir.

Salgının başında açıklamalarıyla içimize su serpen bilim insanlarına göre işler hiç de beklendiği gibi gitmedi.

Varyantların önemsiz olacağını savunan Basel Üniversitesi'nden Richard Neher geçen sene Ağustos ayında, 'Beş yıllık bir zaman ölçeğinde endişelenmemizi gerektirecek hiçbir şey yaşanmayacak' derken şimdilerde Koronavirüs varyantlarını 'pandeminin pandemisi' olarak tanımlıyor. Delta varyantı, bilim insanlarının bir virüsün ne kadar yıkıcı mutasyonlar geçirebileceği konusunda öngörülerini yıktı. Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Sharone Green, 'Tüm koronavirüsler mutasyon geçirir. Bunun da geçireceğini biliyorduk ama mutasyonların bu kadar bulaşıcı ve bağışıklığa dayanıklı olacağını düşünmemiştik' diyor.

Bilim insanlarının daha tehlikeli bir varyantın ortaya çıkışı karşısında hazırlıksız yakalanmasına şaşmamalı.

Diğer patojenlerin çoğundan farklı olarak SARS-CoV-2 ortaya çıktığında pek de bilinmiyordu. Bilim insanları da veri eksikliğinden ötürü diğer virüsler gibi öyle hemen bulaşıcılığını artıracak mutasyonlar geçirmeyeceğini öngördü. Hatta biraz da pandemiyi hafife alarak bu kadar kişiye bulaşacağını düşünmediler. Virüsler ne kadar çok insana bulaşırsa, mutasyon geçirme olasılığı da o kadar artar. Denkleme bunu dahil etseydiler her şey çok daha farklı olabilirdi.

Birçok patojene kıyasla SARS-CoV-2 o kadar da hızlı mutasyona uğramıyor.

Çoğu insan ve canlı hücrelerinde olduğu gibi virüslerde de hücre çoğalırken birebir kopyasını oluşturamadığında mutasyon meydana geliyor. Koronavirüs'te çoğu organizmaya kıyasla çoğaltılacak pek bir genetik materyal bulunmuyor. Örneğin sıradan bir mide virüsü olan E. coli bacterium'da 3.000 gen bulunurken bir insan hücresinde 20.000 gen bulunuyor. Koronavirüs'te ise sadece 15 gen bulunuyor. Dahası Koronavirüs, çoğu virüse kıyasla çoğalma hatalarından kaçınmayı sağlayan genetik kontrol mekanizmalarına sahip.

Koronavirüs'ün az sayıda mutasyona uğraması aslında virüsün işine yarıyor.

Koronavirüs'e yakalanmış bir insan, virüsün 10 milyar kopyasını taşıdığından her gün milyarlarca mutasyona uğramış virüse kaynaklık edebiliyor. Peki bu mutasyonlara ne mi oluyor? Çoğuna hiçbir şey olmuyor. Genetik çoğalma rastgele gerçekleştiğinden mutasyonlar ya virüste herhangi bir değişikliğe neden olmuyor ya da virüsü tamamen işlevsiz hâle getiriyor.

Arada bir mutasyonlar virüse tehlikeli olabilecek yeni bir özellik kazandırıyor.

Virüsün yüzeyinde çıkıntı hâlinde bulunan ve insan hücrelerine tutunup nüfuz etmesini sağlayan sivri proteinler virüsü tehlikeli kılıyor. Şimdiye değin karşılaştığımız mutasyonların çoğu, bu çıkıntıları kontrol eden birkaç viral gende asgari değişiklik yaşanması sonucu ortaya çıktı.

Virüse hasar verme kabiliyeti kazandıran her mutasyon tehlikeli bir varyantın ortaya çıktığı anlamına gelmiyor.

Mutasyona uğrayan virüsün önemli bir varyanta dönüşmesi için nüfus üzerinde baskın olan virüsten çok daha fazla kopya sayısına ulaşması gerekir ki bunu başarmak hiç de kolay değil. Mutasyonun insan nüfusuna yayılmasını ve kopyalanmasında genellikle çevre belirleyici oluyor. Örneğin, Koronavirüs gibi solunum yoluyla bulaşan virüslerde, havada uzun mesafe katedebilme ve geniz yolundaki hücrelere sıkı tutunabilme yetileri, varyantların yayılmasını kolaylaştırıyor. Green bu konuda, “Virüsün işi çoğalmasını sağlamaktır. Virüsün hayatta kalıp çoğalmasını sağlayacak her mutasyon, varyanta dönüşme olasılığına sahiptir” diyor.

Tüm bu bilgileri bir araya geldiğinde, belli bir nüfusu etkisine alan bir virüsün bir yıl içerisinde tehlikeli bir varyant üretme olasılığının normalde çok düşük olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

Ancak milyarlarca insansa bir virüsün milyarlarca kopyası bulaşırsa hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Çok sayıda insan, aşı olmayı reddettiklerinden ve Delta'nın bulaşıcılığı yüzünden canlı Koronavirüs mutasyon laboratuvarına dönüp önümüzdeki aylarca nüksedecek olası daha tehlikeli varyantların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Uzmanların açıklamalarına göre ne maske kullanımı ne sosyal mesafe uygulaması ne de bağışıklık geliştirmek bizi çözüme götürecek.

Aşıların bu kilidi açacak anahtar olduğu ve insanlığın önündeki en büyük engelin de aşı yaptırma konusunda düşülen tereddüt olduğu öne sürülüyor. Uzmanlar, mevcut koşulların Delta'dan sonra başka büyük varyant görülmeyeceğini garanti etmediğini belirtiyor. Muhtemelen bu senenin başındaki İngiltere varyantı ya da şu anki Delta varyantı gibi bir başka varyant başımıza bela olacak. Bunlardan farkı ise çok daha bulaşıcı olacak olması. Delta varyantı şimdiden en bulaşıcı virüsler sıralamasında Kızamık virüsünün hemen altındaki yerini aldı. Delta varyantının orijinal Koronavirüs’ten 5 kat daha bulaşıcı olduğu biliniyor.

Akıllarda ise aşının ortaya çıkabilecek yeni bir varyant karşısında etkili olup olmayacağı sorusu var.

Delta, önceki varyantlara kıyasla aşılananları daha kolay hasta edebiliyor. Bundan ötürü en etkili aşıların hastalığı önleme oranı %95'ten %90'a kadar inmiş durumda. Hatta geçenlerde yayımlanan bir çalışma, Pfizer aşısının etkililik oranının %39'a kadar düştüğünü iddia ediyor. Koronavirüs aşılarının çoğu, virüsteki sivri proteinleri antikorların hedefi yapıyor. Mutasyonlar sivri proteinlerin şeklini değiştirdiğinden bazı antikorlara karşı görünmez olmasını sağlayıp aşıların etkisiz kalmasına neden olabiliyor. Şu ana kadar hiçbir varyant sivri proteinleri gizleme konusunda kalıcı bir başarı gösteremedi. Delta'nın geliştirdiği üç mutasyon ise proteinleri antikorların radarından çıkarmayı başararak hastalığın yayılmasına neden oluyor.

Öte yandan aşılar sayesinde Delta varyantına yakalananlardaki vefat eden ve yoğun bakıma alınan hasta sayısında devasa bir azalma yaşandı.

Öyle ki yoğun bakımdaki hastaların %99'unun aşı yaptırmamış olduğu açıklandı. Yeni Koronavirüs varyantları ortaya çıkmaya devam edebilir ama bu varyantların aşının sağladığı bağışıklığı delip geçebileceğine neredeyse hiç ihtimal verilmiyor. Bunun bir nedeni, bugünlerde Koronavirüs'e yakalananların çoğu daha önce hastalığı geçirmediğinden, bağışıklık sistemini atlatmaya yarayan mutasyonların onlar için herhangi bir etkisinin olmaması. Bu mutasyonlar daha çok aşı olmuş ya da hastalığı atlatmış insanlarda yeni mutasyonların oluşmasını sağlar ki şu anki yayılma hızını düşünecek olursak böyle bir olasılık söz konusu değil.

Uzmanlar Delta varyantının da bu şekilde ortaya çıktığına dikkat çekiyor.

Eric Vail, 'Hindistan’da dört tane varyant vardı. Bunlardan üçü bağışıklıktan kaçınma yetisine sahipti. Dördüncüsü ise kaçınmadan ziyade yayılma yönü güçlü olan Delta varyantıydı' diyerek bu durumu örneklendiriyor. Green'e göre ikinci neden ise bağışıklıktan kaçınmayı sağlayan mutasyonun Koronavirüs'e zarar veriyor olması. Bağışıklık sistemimizin hastalık ya da aşı aracılığıyla etkin hâle geldiğinde çoğu araştırmanın belirttiğinden çok daha dayanıklı ve etkili çalıştığı biliniyor. Bunun nedeni, test tüpleri kullanılarak yürütülen araştırmaların virüsün vücut tarafından virüsle savaşmak için özel olarak üretilen antikorlarla karşı nasıl bir hareket sergilediğine odaklanması. Gerçekte ise vücudumuz, daha geniş bir patojen dizisini hedef alan doğal olarak vücudumuzda bulunan antikorları ve enfeksiyon yayılmaya başladığında devreye giren T hücrelerini de sahaya sürüyor.

Mutasyonlar aynı zamanda gelecekte daha ciddi hastalıklara neden olacak varyantlardan korunmamızı sağlıyor.

Hastalık bulaştırdıkları kişileri ağır hasta etmelerinden ötürü dolaşımdan çıkan mutasyonlar, daha tehlikeli olan varyantların yayılmasını engellemiş oluyor. Dolayısıyla bu mutasyonları taşıyan varyantlar da yayılma konusunda daha başarılı olan rakiplerine yenilerek kenara çekiliyor.

İnsanları uzun süre iyi hissettiren fakat ardından ağır hasta eden bir varyant ise olası en tehlikeli senaryo.

Böyle bir şeyi tarihte sadece birkaç virüsün başarmış durumda. Bunlardan en tehlikelisi de HIV virüsü. Koronavirüs ise henüz böyle bir yönelim göstermiş değil. Uzmanlar bu tür senaryoların göz ardı edilmemesi gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor. Yeni varyantlar yayılma yetilerini kaybetmeden büyük hasarlar verebilir. Örneğin yavaşça beyne, kalbe ya da diğer organlara saldırıp hastaları ayakta öldürebilir.

Delta varyantıyla ilgili bir diğer husus ise diğer varyantların aksine gençleri daha ağır vuruyor olması.

Bu artış önemsiz görülüp geçtiğimiz yıla kıyasla daha fazla gencin hastalık kapmasına bağlanabilir ama aynı zamanda mutasyonların gençleri daha savunmasız kıldığına işaret ediyor da olabilir. 1918'deki İspanyol Gribi salgını yaşlılardan çok gençlerin canını almıştı. Delta'nın gençleri hedef alıp almadığı konusunda bir kesinlik bulunmuyor. Michigan Üniversitesi'nden Preete Malani, 'Hastalığa yakalanan gençler iyi hissetmemelerine rağmen günlerce hatta haftalarca hiçbir şey yokmuş gibi dolaşabilir' diyerek durumun belirsizliğine vurgu yapıyor. Bir başka varyant da gençleri hedef alıyor olabilir.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Koronavirüs'ün En Tehlikeli Hali Olan 'Delta Varyantı' Hakkında Merak Ettiğiniz Her Şeyi Açıklıyoruz!
Kabusun Yeni Adı: Kappa Varyantı
Dünyanın Dört Bir Yanında Görülen Varyantları ve Aşıların Ne Kadar Etkili Olduğunu Tek Tek Açıklıyoruz!

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı