Çocuk deyince aklımıza gelen ilk imajı sorgulamamız gerekiyor. Onlar bizim küçüklerimiz değiller, küçüklüğümüz hiç değiller. Bu nedenle fiziksel bakışımızı hemen değiştirmekte fayda var. Bizimle birlikte hayata değer katan bir paydaşı küçüğümüz olarak değil her daim yaş özelliklerinin temsilcisi olarak bakmalıyız. Aksi takdirde küçük değerlendirmesi iletişim ve anlam kesintisine neden olacaktır. Ne onlar bizim küçüğümüz ne de biz onların büyüğüz. Hepimiz bize verilen zamanda kendi saygın gelişimini yaşayan bireyleriz.
Çocuklar biz olmak demek değildir.
Ben ve çocuk, biz ve çocuklar ifadelerinin her biri özgün bir iz düşümü olmalıdır ve temelinde saygı barındırmalıdır. En büyük yanılsamamız onları biz yapma zorbalığımız. Ben kimim sorusuna biz yetişkinler hayatımızın her anında cevap bulmaya çalışırken ve bu cevabı hiçbir zaman net bulamazken, bırakalım onları bize dönüştürme çabamızı. Birlikte ifadesi başka, paydaş olmak başka, paylaşmak başka, onları biz yapmak başka. Biz değil kendi kelimesini sahiplenelim ki kendini gerçekleştirme olgusu bireye özel kalsın.
Çocuklar projemiz olamazlar...
Evet, her birey ait olmak ister. Ancak aitlik bir uyumlanma becerisidir, aynılaşmak değildir. Bu sebepledir ki yapamadıklarımız ve yapmak istediklerimiz arasında bize sıkışmamalıdır çocuk ve çocukluk. Çocuklar projemiz olmamalıdır; çocuklar bir proje sonucuna ulaşma gayretiyle öz değerlerini yitirmemelidirler. Kimlik sürdürülebilir bir ben yolculuğu olmalıdır.
Çocukların en yakını olsak da güçlü bir sorumluluk duygusuyla kamçılansak da, yolculukları bizim projemiz olma yolculuğunda çıkmaz sokaklara evrilmemelidir. Hep hatırlatalım kendimize, biz onların hayatında yaşam yoldaşları mıyız yoksa yollarını yapaylaştıranlar mıyız? Bilmeliyiz ki onları tabiri yerindeyse proje gibi görüp hız kazanacakları yerlerde manipüle mi ediyoruz? Ya onların kim olacaklarındaki en büyük manipülasyon bariyeri bizsek?
Rol biçmek çocuklarımızın için sadece zaman kaybı...
Ne yapacağına karar vermek eleştirdiğimiz bir otorite uçurumudur; ürküten bir viraj, başka şans bırakmadığımız bir düşme korkusudur.
Çocukların ne istediğine odaklanmalıyız ve çocuklar ne istediğini ifade ettiğinde bir kez daha tedbir almalıyız; ya istediği artık sizin istediğinizse. Ne istediğimizi bilmeye değil ne istediklerini bilmeye ve istediklerini yapmak için güvenli bağımıza ihtiyaçları var çocuklarımızın. Güvenli bağ kıymetlidir, anlamak isteyerek dinlemek gerçekten hayati bir adım. Güven dediğimiz şey karşındaki yetişkin beklentisine cevap vererek kurulmaz. Güven sevginin teminatıdır. Bağ ise ben yanındayım değildir, sürekli yanında olmak mesajı da özgüleştirmek değildir çünkü. Bağ kapsama alanında sevildiğini bilmek muhataplığıdır.
Bu yüzdendir ki biz yetişkinlerin duygu mesajları sana belirlediğim rolde kal, o rollerin anlarını deneyimle olmamalıdır.
Çocukluk çok değerli bir yaşamsal kaynak. Kaynak daha fazla ben temelinin başlangıcıdır.
Kendi kaynağıyla hayata değer katacak bir çocuğun
küçük olmadığı,
biz denen standardizasyonla biz kalmadığı,
proje basamaklarına dönüşmediği,
rol savaşı nice iyi ki ben, ben olmak istediğim bireyim diyebildiği günlere...
Mutsuzsanız geçinemiyorsanız çocuk yapmadan boşanın sonra sorunlu birey olup toplumu bozuyolar anasını satayim…