Biz 2020'ye yeni girmişken İsveç'in 3020 yılında yaşaması...
Biz 2020'ye yeni girmişken İsveç'in 3020 yılında yaşaması...
İsveçliler için havanın ne kadar soğuk olduğunun hiçbir önemi yoktur. Termometre sıfırın altını gösterdiğinde bile karşılaşacağınız manzara şu şekilde olur: Çalışanlar üzerlerinde bir ceketle yemek yemeye gider, insanlar ince yağmurlukla bisiklet sürer, 3 yaşındaki bir çocuk bile dışarda şapkasız dolaşabilir.
Plastik poşetler yerine kumaştan yapılan alışveriş torbaları kullanırlar.
Bir çiftliğin ya da şirketin çevreyi kirlettiğine ya da hayvanlara işkence ettiğine dair bir haber alırlarsa oralardan ürün almayı hemen bırakırlar.
Kasadayken kasiyer ürünlerin barkodlarını rahatça okutabilsin diye aldıkları ürünlerin ona göre dizerler.
İsveç'te doğum izni 480 gün sürer ve babalar yeni doğan çocuklarıyla 90 gün vakit geçirmek zorundadır. Bu yasayla sabittir. Yetkililer, babaların çocuk yetiştirme sürecine tam anlamıyla dahil olmaları gerektiğine inanır. Bu yüzden yolda bebek arabasıyla gezinen adamlar görmeniz oldukça sıradan bir durumdur.
Ülkenin her tarafı yeşil alanlarla doludur. Parklar; kuş, tavşan, kirpi ve daha birçok hayvana ev sahipliği yapmaktadır.Ayrıca çevreye oldukça saygılıdırlar. Ormanda havalı tüfekle güvercin vurduğu için aylarca hapis cezasına çarptırılan insanlar vardır.
Yasaya gore insanlar her suda yüzebilir, ağaçlardan meyve toplayabilir ve özel mülklerde bile bisiklet sürebilirler.
Göl ve ırmaklarda balık tutmak serbesttir ancak tek bir şartla: tuttuktan sonra geri bırakmak zorundasınız.
Büyük şehirlerde bile vahşi hayvanlarla karşılaşma olasılığınız yüksektir. Hatta bazen bazı insanlar oldukça nadir görülen türleri görebilecek kadar şanslıdır.
Önemli bir görüşmenin ya da bir etkinliğin ortasında olsanız bile saat 6'yı gösterdiğinde otomatik bir mesaj alırsınız: 'Çalışma saati bitti, yarın devam edeceğiz.' Yerel halk çalışma saatine ve özel hayatın devamına önem verir.
Eğer öğle molası 45 dakikaysa, çalışanlar sadece 45 dakika dakika molada kalır. Kurallara uyarlar. Ayrıca ofislerde çalışanların fiziksel ihtiyaçlarına ve rahatlıklarına da çok önem verilir. Örneğin kapı kilitlerinin yanında çay ve kahve fincanlarınızı koyabileceğiniz küçük raflar bulunur.
İsveçliler çoğu harcamalarını 'Swish' adı verilen bir ödeme sistemiyle yapıyor. Bu sistem telefon numalarına ve banka hesaplarına bağlı. Çoğu sokak satıcısında bile bu sistemle ödeme yapabiliyorlar.
Kendi aralarında çözemedikleri karışık bir durum varsa araya 3. kişiler/ara bulucular girer. Örneğin; birisi gecenin bir vaktinde yüksek sesle müzik dinliyorsa komşular ev sahibine şikayetlerini iletir. Eğer aile içinde bir problem varsa aile terapistine giderler. Her ne olursa olsun her zaman barışı sağlayacak 3. bir kişi bulunur.
Bu tatlı gelenek aslında kara bir geçmişe dayanır. 1940'lı yıllarda devlet birçok şeker şirketiyle birlikte, şeker yemenin bir tehlikesi olup olmadığını test etmek için akıl hastanesindeki hastalar üzerinde bir deney yapmıştır. Şekerin dişlere zarar verdiğini görmüşlerdir ancak böyle bir gelenek doğmuştur. İsveçliler haftanın sadece bir günü diledikleri kadar şeker yiyebilirler, pazar günü...Ortalama bir İsveç ailesi pazar günleri yaklaşık 1 kilo şeker tüketir.
Herkes ülkenin Resmi Twitter hesabını bir haftalığına yönetebilme şansına sahip olabilir. Amaç basittir: ülkeyi orada yaşayan vatandaşların gözünden göstermek. Yönetici olabilmeniz için İsveç'te yaşıyor olmanız yeterli, vatandaşlık gerekmiyor.
İsveç'te yaşamaya başlayan ve çocuklarını anaokuluna gönderen bir anne şöyle anlatıyor: 'Anaokullarında uyku sorunu farklı şekillerde çözülür. Uyumak isteyen çocuklar yerdeki döşeklerde uyuyabilir, uyumak istemeyenler de uyumaz. Daha küçük çocuklar giydirildikten sonra bebek arabalarına konulup dışarda uyutulur, kışın bile. Sanırım bu sağlıkları için iyi bir şey. İsveçlilerin neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kendi yöntemleri vardır.'
Bu eski bir icattır ve çoğu evde görebilirsiniz. Temelde bir ayna olan bu icat sayesinde oturduğunuz yerde kahvenizi içerken rahatça dışarda olup biteni izleyebilirsiniz.
Yani İsveç pasaportuyla dünyayı rahat bir şekilde dolaşabilirsiniz. Seyahat etmek istediğinizde herhangi bir vizeye ya da kendinizle ilgili detaylı bilgi vermenizi gerektirecek bir duruma ihtiyacınız olmaz. İsveçliler vize olmadan 171 ülke gezebilirler.
İsveçliler orijinal dizaynlara oldukça önem verir. Özgün tasarım söz konusu olduğunda bir numaradırlar. Örneğin mağazalar çoğu zaman sebze-meyve kasalarını atmak yerine 10 euro gibi bir fiyattan satışa sunarlar. Bir anne ya da babayı kızının odasına raf yapmak için bu kasalardan alırken görebilirsiniz.
3 milyondan fazla İsveçlinin spor salonu üyeliği vardır. Kış sporları oldukça popülerdir, bununla birlikte futbola, basketbola da çok önem verirler. Yüzmeyi, tırmanmayı ve bisiklete binmeyi çok severler.
Şehir kayalar üzerine inşa edildiği için metro yapılırken tam anlamıyla dağ-taş delinmiştir. Her istasyon kendine has bir tasarıma sahiptir. Ayrıca istasyonlar farklı türde birçok sergiye de ev sahipliği yapmaktadır.
İsveçliler mikroçiplerle 2015 yılında tanışmıştır ve ülkede şu an 3 binden fazla çipli insan vardır. Prosedür çok basittir: bir şırınga yardımıyla deri altına çip enjekte edilir. Deri altında küçük bir tel gibi gözükür. Bu çip insanların kredi kartı bilgileri, diğer bütün kartlarına erişim, sürücü belgesi ve diğer birçok önemli bilgiyi içermektedir. Çiplerin maliyeti 150-200 dolar arasındadır.
okuyosun ve böyle bi çarpıntı bi burukluk hissi oluşuyor insanın içinde
medeniyet çok başka birşey 🤔
yaşamayı geç 5-10 gün tatile gitmek bile hayal..