Cinsellik Aşkın Neresinde?

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, ülkemizin en değerli ve evrensel bilim insanlarından biri. Tıbbi farmakoloji alanında gerçekleştirdiği çalışmalarla alana ışık tutan ve yazdığı çok değerli kitaplara “okumayı” fazlasıyla hak eden bir yazar aynı zamanda. Tayfun Hocam’dan söz ederken kendisine ve gıyabında hep “okurun bol olsun” derim. En nihayetinde bu dileğimi buradaki, Onedio Yazio’daki köşeme taşımaya karar verdim ve kendisinin izni ve katkısıyla bir dizi halinde Hocam’ın son kitabı ve arka kapağını yazmaktan gurur duyduğum İnsanlar ve Yanılgılar kitabından bazı bölümleri sizle paylaşmaya başlıyorum.

Prof. Dr. Tayfun Uzbay “İnsanlar ve Yanılgılar” kitabı ile bu yanılgıların sebeplerini; yanılgıların nöropsikolojisini, nörobiyolojisini ve nörokimyasalını ele alıyor.

Kitabın arka kapağında yaptığım yorumda; “Ülkemizde bilim dünyasının en önemli figürlerinden olan Tayfun Uzbay Hoca’nın aşkta, bilimde, özgüvende, zihnimizde, belleğimizde, sebeplerde ve sonuçlarda nasıl yanıldığımızı gösteren bu eşsiz kitabı, tam da ihtiyaç olan bir zamanda ‘zamanın ruhunu’ bize açık eyliyor, iyi ki de yapıyor, iyi yapıyor' demiştim. Şimdi de bu yazıda noktasına virgülüne dokunmadan Tayfun Hoca’nın İnsanlar ve Yanılgılar kitabından cinsellik ve aşk ilişkisi ile ilgili bir kısmı sizinle paylaşacağım, bence iyi de yapacağım. 

Buraya kadar “saf”, “temiz”, “masum”, “romantik” ve “platonik” gibi ifadelerle anlamlandırılan cinsellikten uzak ya da cinselliğin kıyılarında dolaşan bir aşkı konuştuk. İki kişi arasındaki ilk kıvılcımın yol açtığı bastırılması mümkün olmayan güçlü sevgi selinde cinsel motivasyonun da bir yeri mutlaka olmalıdır. Türün devamı canlı organizmalar için biyolojinin temel kurallarından biri belki de en önemlisidir. Canlılar doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Bir türe ait ölenler ölmeden önce yerlerine başkalarını bırakamazlarsa o türe ait son birey öldükten sonra tür yok olur ve tarih sahnesinden çekilir.  Nitekim türün devamı insan varlığının dünya üzerindeki sürekliliği bakımından da yaşamsal bir öneme sahiptir. 

Canlı organizmalar kendi benzerlerini üreme ya da çoğalma dediğimiz bir yöntemle oluşturur. Tek hücreli organizmalar bölünerek çoğalırlar. Üremeleri için bir erkek ile dişinin bir araya gelmesine gerek yoktur. Çiçekler erkek ve dişi farklılığına ihtiyaç duysa da erkek ile dişinin bir araya gelmesine gerek yoktur. “Tozlaşma” ya da “polenleşme” dediğimiz rüzgâr gibi doğa olaylarının yardımıyla uzaktan iletişim kurarak türlerini devam ettirirler. Komodo ejderi, yaprak bitleri, tenyalar ve deniz anası türleri karşı cinsten bir partner olmaksızın da üreyebilirler. İnsanın da içinde bulunduğu memeliler grubunda üreme biçimi “eşeyli üreme” şeklindedir. Yani erkek ve dişi iki canlı organizma arasında genetik malzemelerin birleştirilmesi suretiyle yeni bir canlı oluşturulur. Yeni oluşan canlı dişide gelişir, doğum ile dünyaya gelir ve belli bir süre bakıma ve büyütülmeye ihtiyaç duyar.

Erkek ve dişinin genetik malzemeyi birleştirebilmesi için cinsel ilişkiye girmesi gerekir. Bu emek ve çaba gerektiren bir süreçtir. Özellikle iri beyinli yüksek memelilerde, türün devamı için gerekli olan cinsel ilişki oldukça haz verici “orgazm” denilen son basamak ile ödüllendirilmeseydi belki de iki cinsiyet arasında bir angarya olarak görülebilir ve türün devamı tehlikeye girerdi. Orgazm, haz ve keyif vericilik anlamında bir canlının yaşayabileceği en büyük ödüllerden biridir. Bu olmasa ne atalarımızın ne de bizim cinsel ilişki ile hiçbir işimiz olmazdı. Belki bunu teşvik etmek için başka yöntemler geliştirmek zorunda kalabilirdik. Geliştirdiğimiz yöntemler de işe yaramayabilir, şu anda çoktan tarih sahnesinden yok olarak geri çekilmiş olurduk.

İnsan tüm memeliler içinde gelişmiş beyni ile öne çıkar. Diğerlerine göre daha gelişmiş ve beyinde daha fazla yer kaplayan beyin kabuğu ona durumu analiz etme, plan yapma ve strateji geliştirme gibi diğerlerinde olmayan üst düzey bilişsel yetenekler sağlar. Bu özelliği nedeniyle diğer canlılardan farklı olarak insan için cinsel performans oldukça önemlidir ve cinsel yaşam gizlidir.

Belgesel kanallarında kutup ayılarından gergedanlara, penguenlerden balinalara kadar bütün memelilerin cinsel hayatına dair hikâyeyi en ince ayrıntılarına kadar izleyebilirsiniz. İnsan hariç.

İnsanın cinsel hayatı söz konusu ise sansür, kırmızı noktalı kısıtlamalar ya da yasaklarla karşı karşıya gelirsiniz. Aşk hikâyesinden Beyaz Mendil’e, Leyla ile Mecnun’dan Romeo ile Juliet’e kadar cinselliği pek tartışmayan bütün tutkulu aşklar edebiyatın ve sanatın önde gelen eserleri olurken çayır sıçanı benzeri Giacomo Giralomo Casanova ve Don Juan gibi çapkın erkek tiplemeleri sadece “zamparalık” hikâyeleridir.

Bu hikâyelerin ötesi ise yasal olarak belli bir yaş sınırı dâhilinde ulaşılabilen kırmızı noktalı erotik filmlerin veya porno endüstrisinin alanına girer. Erişim gizli ve kısıtlıdır. Bonobo maymunları, çayır sıçanları ve daha birçok memelinin çok eşli yaşamı ilginç erotik hikâyeler ve fanteziler içermez. Bunu üretebilecek gelişmiş bir beyinleri yoktur. İnsanın gelişmiş beyni her alanda olduğu gibi cinsel yaşama dair de farklı stratejiler, hikâyeler ve fanteziler üretme yeteneğine sahiptir ve üretir de. Ancak insan özellikle avcı toplayıcılıktan tarıma oradan da endüstri toplumuna geçerken tek eşlilik ve eşler arası sadakat önem kazanmıştır. Hatta yasalarla teminat altına alınmıştır.

Türün devamını sağlamak için on binlerce yıl önce yaşayan insansı atalarımızın ya da ilk homo sapienslerin yasal kısıtlamalar ve çeşitli kurallarla sınırlandırılmış bir cinsel hayatları yoktu. Tek veya çok eşliliği fazla mesele yapmadan basitçe türün devamı için gereken ilişkiyi ve iletişimi sağladılar ve onların sayesinde bugünleri gördük. İlişki için gereken motivasyon kaynakları o dönemde de aktif şekilde cinsel isteği (libido) ve dürtüyü sağlayan limbik beyin bölgeleri ve burada salıverilen dopamindi. Bu beyin işlevi günümüz modern insanında da fazla bir değişiklik göstermedi. Önceki atalarımızla aynı biçimde türün devamı için gerekli motivasyonunu limbik kaynaklı, türün devamı için sürekli dopamin salıvererek bizi dürten beyin ödül sistemi sayesinde sağlıyoruz.

Türün devamı için gereken sağlıklı cinsel aktivitenin ortaya çıkabilmesi için beyinde üç aşamalı bir mekanizma çalışır.

Birinci basamak cinsel istektir. Buna tıp dilinde libido denir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu beyin de limbik sistemin akumbens çekirdeğinden dopamin salıverilmesi ile düzenlenir. Çeşitli nedenlerle dopamin salgısı yetersiz ise ya da bu beyin çekirdeği iyi çalışmıyorsa cinsel istek azalır veya kaybolur. Libido bazı canlı türlerinde dönemsel olarak artar. Buna kediler iyi bir örnek teşkil eder. İlkbaharın başlangıcında kedilerde libido oldukça yüksektir ve çiftleşmek için oldukça motivedirler. “Mart kedisi” tabiri oldukça popülerdir. İnsan kedi gibi değildir. Libidosu dönemsel değişkenlik göstermez ancak yaşa veya çevresel faktörlere göre değişir. Seks hormonlarının salgılanmaya ve cinsel kimliğin belirginleşmeye başladığı ergenlik veya erken gençlik döneminde libido oldukça yüksektir. Yaş ilerledikçe giderek azalır. Yaşlılıkta ise düşüktür. 

Libido azalmış ise türün devamı için gerekli diğer iki basamak olan uyarılma ve orgazm evrelerinin devreye girmesi güçleşir. Bu evreler birbirine bağlıdır. Yeterli libido yani cinsel ilişki için istek varsa bunu uyarılma evresi izler. Uyarılmanın karşılığı erkekte penisin ereksiyonu ve sürdürülebilir yeterli bir sertliğe ulaşması, kadında ise klitorisin uyarılması ve vajinanın ıslanarak koitusa (penisin girmesine) uygun bir fizyolojik değişikliğe uğraması ile karakterizedir. Karşılıklı yeterli uyarı sağlanmış ise ilişki başlar ve sonuçta spermler dişideki yumurtayı döllemek ve yeni bir insan yavrusu oluşturmak üzere dişinin rahmine bırakılır. Süreç sonuçlanırken orgazm ile ödüllendirilir.

Libido eksikliği kritiktir çünkü o yoksa ilişki hiç başlayamaz. Uyarılma aşaması asetilkolin ve nitrik oksid (NO) denilen beyin ileticileri tarafından organize edilirken, orgazm aşamasında noradrenalinin katkısı vardır. İlginç olarak mutluluk hormonu olarak lanse edilen serotoninin fazla salıverilmesi veya aktif olması ilişkinin her üç sürecini de olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle sürekli serotonin aktivitesini artırıcı antidepresan kullananların önemli bir bölümünde cinsel işlevler bozulur. Ne yazık ki bu bilgi fluoksetin (prozac) gibi antidepresanların sizi daha mutlu ve enerjik yaptığı gibi bilgilerin gölgesinde kalır ve pek çok kişi tarafından bilinmez. Cinsel isteksizlik çok defa depresyonun kendisine bağlanır.*

Sadece serotonini artıran antidepresanlar değil şizofreni ilaçları başta olmak üzere dopamini baskılayan ilaçlar da cinsel isteksizlik yapabilir. Aksine Parkinson hastaları başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan dopamin artırıcı ilaçlar da libidoyu aşırı artırarak sıra dışı cinsel taleplere yol açabilir. Alternatif tıp başlığı altında sunulan sözde hiçbir yan etkisi olmayan bitkisel takviyeler de eğer dopamin, serotonin, noradrenalin, asetilkolin ve nitrik oksid salgısını etkiliyorsa doğrudan cinsel yaşamınızı etkileyebilir. Bu nedenle bu ürünlerin doğru bilgi ile akılcı biçimde kullanılması gerekir. 

* Bu konuda daha fazla bilgi almak için: Uzbay İT, Yüksel N. 'Antidepresanlar ve Cinsel İşlev Bozuklukları', Klinik Psikiyatri Dergisi,  7(Ek 3): 14-24, 2004.

1982 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı’nda 1992 yılında doktorasını tamamladı. Aynı bölümde 1995 yılında doçent, 2003 yılında profesör unvanını aldı. 1997-1999 yılları arasında ABD’de, University of North Texas ve İtalya’da University of Cagliari’de araştırıcı öğretim üyesi olarak çalıştı. 2003-2011 yılları arasında GATA Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı, 2011-2013 yılları arasında GATA Yüksek Bilim Konseyi üyesi olarak görev yaptı. 2003-2012 yılları arasında TÜBİTAK Ulakbim Türk Tıp Dizini Kurulu üyeliği ve 2004-2012 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Madde Bağımlılığı Tedavi Usulleri Bilim Komisyonu üyeliği görevlerini yürüttü. 2007-2016 yılları arası Türk Eczacıları Birliği (TEB), Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu Üyesi, 2016-2019 yılları arasında Eczacılık Akademisi Başkanlığı görevini yürütmüştür. Halen T.C. Üsküdar Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dâhili Bilimler Bölüm Başkanıdır. Ayrıca Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (NPFUAM) müdürlüğü ve Rektör Danışmanlığı görevlerini de yürütmektedir. 43. Dönem (2021-2023) TEB Merkez Heyeti Üyesidir.

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
02.11.2022

Kaynakça belirtmeniz güzel olmuş da, yayin 2004. Biz 2022 yılındayiz, 18 yil geçmiş. Üzerine bir çok çalışma yapılmıştir ki bu icerigi daha çok kaynakla beraber ve güncel yayınlarla sunsaniz daha güzel olur. Üzerine neler değişmiştir belki

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ