Binlerce yıllık medeniyetlerin adresi Uzakdoğu'da yaşamın anlamını, mutlulukları ve içsel yolculuklarımızı bulabilmemize, en azından onları arayabilmemize olağan sağlayan onlarca kadim bilgelik karşılıyor bizleri. Burada ise bu öğretilerin ve felsefelerin cinsel hayatlarımıza dair ne söylediğine kulak veriyoruz...
Çin felsefenin temelini oluşturan Yin ve Yang, Taocu seksin de merkezine aldığı iki kavramdır. Evrendeki zıtlıkların birbirini tamamladığı düşüncesi üzerinde gelişen Yin ve Yang ile cinsel yaşantımız da bu iki zıtlıkla birlikte bir bütünlüğe kavuşur. Genel anlamda Taocu seksi küçük bir paragrafa sığdırmak kolay olmasa da kısacası bunun Eski Çin’de cinselliğin temelini oluşturan anlayış anlamına geldiğini söylemek mümkün. Yani temelinde amacı, hissetmek ve orgazmı uzun kılmaktı. Ayrıca kadın ve erkek arasındaki uyumu ve dengeyi sağlayıp hem erkekteki yin'i hem kadındaki yang'ı bu uyumu sürekli kılacak şekilde kontrol altına almaktı. Bu yönüyle seksi bir şifa aracı olarak da gören Taocular orgazmın nihai hedef olmadığına ve hissederek, duyguların da dahil olduğu bir sevişmenin mümkün olduğuna, aynı zamanda bunun iyileştirici bir gücü olduğuna inanıyorlardı.
Hint Mahayana Budizmi ile Taoizm’in bir karışımı olarak tarifleyebileceğimiz Zen Budizmi hayatın anlamını rasyonalite ve dil karmaşası olmadan anlamaya çalışmaya dair bir öğretir ve doğallığı, gerçekliği, farkındalığı, sadeliği öğütler. Cinsellik konusunda ise bir Soto Zen rahibi olan Brad Warner, seksin öyle çok da büyük bir mesele olmadığını söyler. İçerisinde diğer öğretilerden daha aydınlık bir yaklaşım barındıran Budizm, cinselliği suistimal etmemek, kötüye kullanmamak gerektiğini söyler. Fakat neyin suistimal veya kötüye kullanım olduğunun kararını size bırakır. Öte yandan ise cinselliğin büyük bir mesele olduğunu da söyler. Çünkü bedenimiz ve zihnimiz arasında bir duvar olmadığını savunur. Böyle deneyimlediğiniz sıradan bir seks bile kuvvetli ve derin bağlantılar kurmanıza olanak sağlar. Bu noktada da oluşan bu bağı ve bağlantıyı göz ardı etmemenizi öğütler. Önemli olan şey zihinsel bağlılıklardan vazgeçebilmeyi bilmek fikridir burada. İşlerin nasıl olması gerektiğine dair bir fikre değil şu anda ve 'gerçekte' nasıl olduğu fikrine tutunmaktır işin özeti.
Konfüçyüs'ün Çin felsefesinde çok önemli bir yer tutan öğretisi erdemliliği, adaleti ve dostluğu öğütler. Uzun ve iyi bir yaşamın anahtarı bu erdemlerdedir. Öyle ki devlet düzeninde bu öğreti kullanılmış olup resmi din statüsü bile kazanmıştır. Peki cinsellik konusunda ne diyor Konfüçyüsçülük? Aslında bu temel öğretilerini cinsellikte de baz alıyor. Yani aileye bağlılığı, adaleti, huzuru ve içsel uyumun önemini vurgular. Ölçülü olduğu takdirde cinselliği iyi olduğunu ve hayattaki her şeyde olduğu gibi cinsel ilişkilerimizde de olması gereken o dengeyi bulmayı ve onu devam ettirmeyi öğütler. Tutkularımızla cinsel eylemlerimiz arasındaki o uyumu bulmalı ve onu yaşatmalıyız. Cinselliğin insanlar için yaşamsal bir gereklilik olduğunu söyleyen bu felsefede cinsellik tıpkı yemek yemek gibi hayatta kalmak için benimsenmesi gereken bir olgu olarak görülüyor.
Yazar Russill Paul'un açıklamasına göre Hinduizmi tanımlamak zor olsa da özünde Hinduizm, 'birlik'le ilgilidir. Evrendeki her şey arasında bir birlik duygusu elde etmek hakkındadır. Bu ifadeden hareketle Hinduizm, seksüel enerjiyi ve cinselliği kutsal bir güç olarak görür. Bu kutsal güç; ifade ve tatmin olma duygusunu arayan varoluşumuzun özünde yer alır. Bu yüzden de sağlık, normal ve cinsel olan ifadeler sadece bir başlangıç noktası olarak görülür. Bilinç seviyeleri aracılığıyla en tepe noktasına ulaşıldığında ise en yüce varlıkla birlik olunur. Çünkü cinsellik yüce olanın bir parçası olarak görülür.
Bir zamanlar Japonya'nın resmi dini olan Şintoizm'i yazar Cerridwen Fallingstar, antik ve çoktanrılı bir doğa dini olarak tanımlıyor. Bir nevi Japonya'nın yerli Paganizmi deniyor bu noktada. Cinsellik konusunda da bir doğa dini olarak temel alınması gereken birçok noktayı ele alıyor. Yani öncelikle fiziksel olarak nasıl olursan ol bedenini sevmeyi ve onu kucaklaman gerektiğini öğütlüyor Şintoizm. Yine bir doğa dini olarak öğütlediği şey, doğayla yakın olmak. Hem dış doğayla hem kendi doğanızla hem de cinsel doğanızla yakın olun ve onu yakından tanıyın. Kalbinizi ve zihninizi açın, gelişmelerine imkan yaratın. Zekanız ve şefkatiniz rehberiniz olsun. Seçimlerinizin sorumluluğunu alın. Bu öğretiler ve öğütlerle önce kendi açıklığınızı, kendi gücünüzü tanımanızı ve böylelikle cinsel hayatınıza tüm parlaklığınızla dahil olmanız Şintoizm'in temelleri arasında.
Feng Shui çok uzun yıllardır Batı dünyasının da hayatında genişçe bir yer ediniyor. Dekorasyondan kişisel gelişime, iç huzurdan ilişkilerimize kadar birçok alanda kullanılan Feng Shui öğretisinde cinsel hayatınızı nasıl geliştirebileceğinize dair öğütler de mevcut. Hayatımızın her alanındaki enerjileri dengeleme sanatı ve bilimi olan Feng Shui, bedenimizde tuttuğumuz cinsel enerjiyi dengelemenin bir yolunun da hem tüm duyulara hem de cinsel hayatına dokunan bir ortam yaratmaktan geçtiğini söylüyor. Çünkü eylemleri gerçekleştiğiniz ortam nasılsa o eylemin oluşumu ve gelişimi de aynı ölçüde etkilenir diyor Feng Shui. Mesela yatak odanız dağınıksa bu enerji cinsel uyumunuzu ve dengenizi de etkiler. Bu nedenle pozitif bir cinsel deneyim ve aşk arıyorsanız odanın rengini, kokusunu, küçük detayları incelikli ve Feng Shui öğretisiyle hazırlayabilirsiniz.
Acaba Taylandda hangi felsefeyi uygulamalıyım ki?