Bazı hikayeler kendi hikmetiyle gelir. Bu hikaye de onlardan biri.
Hayatta karşılaştığımız olaylar ve krizler üzerine yalnızca eldeki seçeneklerle mi ilerleyebiliriz?
Yoksa kendi yolumuzu çizip oyunu bozabilir miyiz?
Bazı hikayeler kendi hikmetiyle gelir. Bu hikaye de onlardan biri.
Hayatta karşılaştığımız olaylar ve krizler üzerine yalnızca eldeki seçeneklerle mi ilerleyebiliriz?
Yoksa kendi yolumuzu çizip oyunu bozabilir miyiz?
Tefeci bunun üzerine ona bir teklif yapar. Çiftçinin çok güzel bir kızı vardır. Eğer kızıyla evlenmesine izin verirse borcunu sileceğini söyler.
Baba ve kız bu tekliften hiç hoşlanmaz tabii.
Eğer çiftçinin kızı siyah taşı seçerse tefeci kızı alacak, bu vesileyle babasının borçları da affedilecektir.
Eğer beyaz taşı seçerse evlilik olmayacak, fakat babasının borçları yine de silinecektir.
Ayrıca taş seçmemeyi tercih ederse babası doğrudan hapsi boylayacaktır.
Kız istemeden de olsa teklifi kabul eder.
Elini torbaya attı ve bir taş seçti. Tam avcunu açacakken taşı elinden düşürdü.
Eyvah falan derken, taşla kaplı zeminde düşen taşı aramak mantıklı olmayacağı için “Torbadaki taşa bakalım, seçmediğim taşı görürsem seçtiğim taşı da anlarız” dedi.
O noktada sahtekarlık yaptığını açık edemeyen tefeci de buna razı oldu ve torbadaki siyah taşla sonuç tayin edildi.
Şartların bize verdikleri her zaman istediğimiz gibi olmayabilir. O halde yapılması gereken şartlar içindeki en iyi kararı vermek değil, ne olursa olsun etraflıca düşünmek, çerçevenin dışına taşmaya çalışmak... Yalnızca bir düşünün: Belki de aklınızın yapabilecekleri bundan fazladır.
Siz ne dersiniz?