Cenk Yüksel Yazio: Viral Bir Yaşam Manifestosu

Epi topu ortalama seksen, seksen beş yıldı hayat zaten. Bu süreç içerisinde de toplumun değer adı altında koyduğu kurallara riayet ederek ve birçoğunun da neden olduğunu sorgulama selâhiyetine bile vakıf olamadan sessizce ölüyorduk mis gibi ama artık ölümün de tadı kaçtı! Küresel güçler bizden ne istiyor? İtaat? E biz zaten itaat etmiyor muyuz her şeye?

Kendimizi özgürlük ve demokrasi adı altında sınırları algıda çok genişletilmiş ama baktığınız zaman kölelik sisteminin salt revize edilip afili bir isim konmuş halini yaşamıyor muyduk binlerce yıldır?

Bey olanın sultana, krala ve son tahlilde devlet başkanına dönüştüğü bu düzende, dünyanın bu tek elden yönetilmesi konusundaki Stockholm sendromu yaşaması ilk kez karşılaştığımız bir şey değildi ki? Her daim böyle gelmiş böyle gidiyordu zaten. Ve insan olmaya, insanca yaşamaya dair ihtiyacımız olan tüm düzenlemeleri, ne hikmetse yine insan olan birilerinden dilenir durumdaydık yine binlerce yıldır. Onlar da nedense vermemek için direniyorlardı bu hakları. 

Haydi diyelim, günümüze nazaran geçmiş dönemlerin ilkel anlayışlarına dair, krallık sisteminde babadan oğula geçen ve halkın güçlenme olasılığına istinaden, iktidarın zayıflamaya başlaması arasında bir korelasyon olsun. Günümüzde demokrasi adı altında yaşadığımız sistemde ve devleti yönetenlerin sözüm ona halk istediğini çıkartır ya da indirir algısıyla, halkın kendilerinden talep ettiği haklarını vermemek neden? İnsan insandan hak dilenir mi? Ya da demokrasi sistemi içerisinde ilelebet devam etmeyecek, edemeyecek bir iktidar sürecinde, iktidar sahiplerinin zamanları son bulunca, köşelerine çekildikleri ve normal halk gibi yaşamaya başladıkları zamanlarda, halkın talep ettiği bu haklara o vakit kendilerinin de ihtiyacı olmayacak mı? Eğer gerçek anlamda vatandaşlık bilinciyle yaşanıyorsa, elbette olacaktır ama genellikle zamanında devlet başkanlığı statüsünde görev yapmış insanların bir daha asla halka ve halk standartlarına inmediği düşünülürse bu haklara elbette ihtiyaçları olmayacaktır. O sebeple halk durmadan yeni gelenlerden haklarını talep etmeye, ağlamaya, sızlamaya devam edecektir.

Nedir halkın istediği?

Biraz daha insan gibi yaşayabilmek. Kazandığı para ile ailesine daha iyi bir hayat standardı sağlayabilmek, birikim yapabilmek, çocuğuna iyi bir eğitim verebilmek. Bir de yaşamak için olmazsa olmazı olan yeme-içme ve barınma ihtiyacını karşılayabilmek. 

Ama bunların hepsi şans eseri olan şeyler. Dolayısıyla dünya üzerinde para kazanmak, tamamen kimlerle ilişikte olduğunuzla örtüşen bir durum. Ben insanlığı her daim bankacılık sistemindeki EFT para transfer işlemine benzetirim. Neden derseniz? Maaş adı altında aldığınız para aslında sizin değil. Bir zengin size para öderken, siz o parayla,- insanlığın olmazsa olmazı ve insanlara belki de bedelsiz verilmesi gereken ve devletin zaten asli görevi olan, su, yiyecek, barınma, ısınma vs. ihtiyaçlara yönelik- elektrik, su, yemek, kira, aidat, vergi ve benzeri her şeyi ödüyorsunuz. Ay sonunda elinizde ne kalıyor derseniz işte o da belki ailecek bir sinemaya gidip ne kadar güzel yaşıyoruz çok şükür diyerek kendinizi avutma rüşvetiniz oluyor.  

Sistem bu şekilde işliyor binlerce yıldır ve halk bu kadar güçlü bir olgu iken ne yazık ki bu sistemi kimse ama kimse değiştiremiyor. Çünkü para gücünü elinde bulunduran, algı yönetimi ve geleceğe yönelik önceden hazırlanmış tüm planları ile bizleri avuçlarında oynatıyorlar. Bugün gelinen noktada, görünmez bir düşmanla savaşmaktayız.  Covid 19. Bitti mi?  Bitecek mi? Aşılar uygun mu? Değil mi? derken şu an anksiyetimizi daha da artıracak yeni bir haber aldık. İngiltere’de virüs mutasyona uğradı ve yenisi, eskisinden %70 daha hızlı bulaşıcı ve tehlikeli. Hemen adını bile verdik virüse. SarsCoV2.  

Algıların açılmaya başladığı ve insanların sorguladığı dönemler, iktidarlar için en tehlikeli zamanlardır. Burada iktidardan kastım şu ya da bu ülke değil, yüzlerce hatta belki de binlerce yıldır planlarını haince yürüten ve tüm sistemi sinsice ele geçiren küresel güçten bahsediyorum. Dünya her daim onlar ne istedilerse öyle şekillendi. Hastalanmamızı istediler hastalandık. Fakirleşmemizi istediler fakirleştik. Savaşmamızı istediler, savaştık. Şimdi de ölmemizi istiyorlar, ölüyoruz birer, ikişer ama direniyoruz sevdiğimiz ve ilahi planda isteyerek geldiğimiz bu hayatı yaşamak için. Tüm gücümüzle, var gücümüzle. Onlar ne istedilerse olduk, yaşadık, gördük. Biz ne istedik? Bir tek mutlu olmak, aşık olmak, yemek, içmek, gezmek, yaşamak, sevmek…. Oldu mu? Olmadı. Olacak mı? Eğer uyanırsak olacak. Eğer istersek olacak. Eğer bu düzene hep birlikte dur dersek olacak. Kolektif bilinç böyle çalışır ve böyle ister. O zaman uyanma zamanı. O zaman günaydın! 

Instagram

Twitter

LinkedIn

Facebook

Popüler İçerikler

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: "Kendi İcat Ettiğin Laikliği Bana Dayatıyorsun"
Şoray Uzun Yolda'nın Bitmesine Neden Olan Yasak Aşk Skandalı
Daron Acemoğlu'nun Atatürk Hakkındaki Yorumlarına Gelen Tepkiler