Cenk Yüksel Yazio: Cenk Yüksel'den Samimi İtiraflar... Müzik Piyasası mı? Cadı Kazanı mı?

Sevgili kendim, bugün özgür basın olarak bunu istisnasız ve sansürsüz yayınlayacağına inancımın sonsuz olduğu onedio.com’daki köşemde seninle röportaj yapmak istedim. Hatta bu literatüre OTORÖPORTAJ olarak yeni bir kelimenin girmesine bile sebebiyet verebilir.

Hazırsan başlıyorum.

- Seni biraz tanıyabilir miyiz?

Tanıyamazsın abi! Senelerdir kendimi tanıtmak zorunda kalmaktan gına geldi :) Müzik piyasasına verdiğim zorunlu aralardan ötürü, tanıyor olmasına rağmen her çıktığım programdaki fesat sunucunun üst perdeden tanıyalım sorularından, milyonlarca insanın Akademi Türkiye’yi deli gibi izlerken nedense sonraki senelerde yarışma izlemek bir prestij kaybıymış gibi ‘’ Ben hiiiç yaroşmo izlomom’’ şeklindeki zavallı açıklamalarından, seneler öncesinde benimle çalışabilmek ve tanışabilmek için araya birilerini sokan insanların, seneler sonra karşılaştığımızda ben hatırlıyor olmama rağmen benimle tanışmak için can atan insanların kendini aklı sıra daha değerli hissettirmek adına tanımazlıktan gelmesinden ve insanların iki yüzlülüğünden bıktığım için ben kendimi tanıtmıyorum, bir zahmet tanımak isteyenler ya da hatırlamak isteyenler kendileri Google hazretlerinde bir search ediversinler.

Zaten ettiklerinde, kendilerince tanıştıklarında ya da yeni tanıyormuş numarası yaptıklarında bunu yiyecek bir zekada olmadığımı ve onların zeka, eğitimsel ve statüsel durumlarının çok üstünde olduğumu anlayacaklardır. Bu arada egosantrikte gelse bunu da belirtmekte fayda var ki, sezgilerim ve IQ’um çok yüksektir. Bir insanın konuşurken ne demek istediği ve konuşmasının nereye varabileceği ile alakalı alt yazı okumalarım, kendimden daha meşhurdur.

- Abi! Biraz kustun mu? Bana mı öyle geldi?

Kusmuş olabilirim çünkü ben sade, saf sevgiyle yanaşan ve samimi insan severim. Özellikle müzik sektörü öylesine hiçbir şey olmadan kendini bir şey sanan insanlarla dolu ki… Adam medya patronlarına yakınlığı ile senelerce çantacı iken sonradan prodüktör olmuş, Türk müzik tarihine yön vermeye çalışıyor. Müziğin M’sinden haberi yok.

Bir diğeri çevresine türlü dalkavukluk yaparak basın danışmanı olmuş ama evde yok mümkünse hiçbir şey danışma. Bir de onların bir kısmında şöyle bir kompleks vardır. Çok ünlü sanatçıların ve medya patronlarının karşısında ezilir bükülürler ama sen iş yapmak için paranla karşısına geçtiğinde ise sen onun patronu olmaya gelmişsin sana noname muamelesi yapar. O ruhunun kirini ve içindeki nefreti öylesine kusar ki… Senin kapasitene ben yetemem diyemez de, türlü bahanelerle senin işine saçma yorumlar yapmaya kalkar. 

Bunu yanlış anlaşılmasın ne kendim için yazıyorum ne de sektördeki tüm emekçi insanlar için. Yoksa işini şahane yapan insanlar da var. Elbette gençliğimde ben de bu yollardan geçtim ama tabii ki şu an ben kendi işimin patronuyum. Ara sıra haddini aşmaya yeltenenler olmuyor değil ama iş yapsın diye para verip, çocuk zekası olan adamlardan, kadınlardan nasihat alacak değilim elbette. Tekrar ediyorum, bu dediklerim herkes için geçerli değil ama çok kirli ruhları olan insanlar var ne yazık ki müzik piyasasında. 

Hele bir de zamanında şarkıcı olmak isteyip yeteneği olmadığı için olamamış, tüm şarkıcıların kaset, plak koleksiyonlarını yapıp, bir fotoğraf çektirmek için türlü bahanelerle fırsat kollayan ama istediği ya da saplantılı olduğu o yakınlığı o fotoğraf çekiminde bulamayıp seneler sonrasında hırsıyla ve kiniyle bir yerlere ihtirasla gelip, müzik editörü ya da direktörü ya da radyocu olanlar var ki, onlar ise tam Allahlık. Müzik bilmeden müzikle alakalı yorum yaparlar. Şarkının burasında keman çaldırırsan radyoya sokarım derler.

Onun o şarkının notalarını gözüne sokmak lazım asıl da neyse işte.

- Müzik piyasası anladığım kadarıyla epey bir Cadı Kazanı desene...

Hem de ne cadı kazanı… Sen herkesin sahip olmadığı yeteneğinle sadece saf bir şekilde şarkı söylemek, sesini şarkılarını insanlarla paylaşmak için yola çıkarsın ama adil olmayan bir savaşın içinde bulursun kendini…

- Adil olmayan derken? Ne gibi şeyler oluyor mesela?

Başta sesi, yeteneği, duruşu, ışığı hiçbir şeyi olmayan insanların, paranın açamayacağı kapı olmadığı gerçeğiyle bize iyiymiş gibi yutturulmaya çalışılması başlı başına bir adaletsizlik zaten. Bu iş bu kadar basite indirgenemez. Müziğin başka bir dinamiği var ve müzik şifacı bir şey ve doğru seslerle yapılmalı.

Hadi o kısmını geçtim, herkesin konservatuar eğitimi alma şansı zaten yok ki konservatuarda okumamış ama okuyan ya da mezunlara on basan doğal yetenekli şarkıcılar da var ama demek istediğim onlar değil. Mesela adamın sesi berbat ama bize bilmem kaç oktav diye pazarlanıyor ve çok iyiymiş sanılıyor ve işin kötü yanı bunu para ile müzik adına zamanında o hırslarla bir noktaya gelen radyocu, müzik direktörü vs. söylediği için insanlar da gerçek zannediyorlar. Halbuki al birini vur ötekine. Çünkü ne birinin yeteneği ne de diğerinin onun yeteneği ile alakalı konuşacak bilgisi, eğitimi var. Yani ikisi de körler sağırlar durumunda yuvarlanıp gidiyorlar.

- Başka neler oluyor mesela? Engellemeler filan var mı?

Tabii ki de var. Büyük balık küçük balığı her daim yiyor. Bunu bizzat ben yaşadım. Adını vermeyeceğim ama Türkiye’nin en önemli şarkıcılarından biri ilk albümümün çıkış anından itibaren herkese, engellenmemle alakalı haberi saldı sadece istediklerini, garip taleplerini yerine getirmedim diye ve ilk albümümde müzikle alakalı insanlar getir bayıldık şarkılarına derken, albüm çıkınca birden yayınlamamaya, işin kötü yanı, gerekçesini de dile getirememeye başladılar. Sessiz sedasız konuyu kapattılar.

Yani insanlar bana sizi neden sürekli ekranlarda göremiyoruz diyorlarsa, bu baktığınız zaman bu kadar kolay sorulacak bir soru değil. Tabii işin iç yüzünü insanlar bilmedikleri için sorarlar ama gelin görün ki kazın ayağı öyle değil… Baktığınız zaman ülkeye mal olmuş dediğiniz çoğu isim aslında iç dünyasında hiç de gösterdikleri gibi değiller. Ne şantajlar, ne engellemeler, ne teklifler, ne cinsel içerikli talepler… Neler neler…

Boğulana kadar seni suyun içinde tutmayı kendilerine hak görüyorlar. Bu iyinin ve kötünün savaşı ve önemli olan bu savaştan galip geldiğinde, geldiğin noktayı unutmayıp senden sonra gelenlere aynı şeyi yapmamak. Onların ahlak yoksunluklarının devamı niteliğinde bir karaktere bürünmemek. Ben bu kişilerin adlarını açıklasam yer yerinden oynar ama olan bana olur çünkü maalesef insanların çoğunun zamanında algılarını yönetildiği için gözleri kör, kulakları sağır ve sorgusuz sualsiz bu insanların bir suçu, günahı olmadıklarını inanıyorlar ve hatta bu isimleri versem o insanlara olan tutkuları olduğu için, beni onlara göre daha az tanıdıklarından dolayı direkt beni suçlamaları da çok muhtemel. Ben biliyorum insan denen şeyi ve o sebeple günahları kendi boynuna diyerek sadece Allah’a havale ediyorum.

- Peki bunlar çok ciddi iddialar. Şu an da engellenme riskin olduğunu düşünmüyor musun?

Artık devir değişti. Eskiden 10 koyun satıp prodüktör olan amcalar yok ve dolayısıyla müzik sektörü onların ellerinde değil artık. Yine o amcaların bazıları maalesef hala varlar ama eskisi gibi etkin değiller. Star yaratamıyorlar, yaratılanı kapma peşindeler. Gümbür gümbür bir gençlik var ve çok şükür dijital platformlar da var ki, artık güneş bu sayede balçıkla sıvanamıyor.

Yine tabii ki toplumun bir kesiminin niteliksiz işlere meyletmesi sebebiyle abuk sabuk şeylerim milyon izlendiğini ve dinlendiğini de görüyoruz lakin yine de arada çok sağlam müzisyenler de parlama imkanı buluyorlar. Ben artık kendim de prodüktör olduğum için açıkçası kimseye gebe olma durumum yok. Purpleandmore Production’ın sahibiyim ve bebek bir firma olmasına rağmen gayet emin adımlarla işler yapıyoruz ve işimizi büyütüyoruz.

Demek ki sağlamdayım ki bu açıklamaları da yapabiliyorum. En azından şu süreçten sonra engellenmekle alakalı bir süreç yaşasam da gerçeklerin bilinmesi ve yayılması adına gençlerin önün açmış olurum. Belki de misyonum budur kim bilir. Ne demiş Nazım ‘Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’...

- Peki gelelim biraz da güzel ve iç açıcı konulara. Yeni Maksi single bildiğim kadarıyla şahane gidiyor. Nasıl reaksiyonlar?

Bildiklerin doğru… Çıkalı çok kısa bir süre oldu ama kendi bebek firmamdan çıkmış ve firmamın kendi YouTube kanalında yayınlanmış olmasına rağmen izlenmeler şahane, dijital platformlarda özellikle Spotify’da listelere girdi ve inanılmaz çok dinleniyor. Radyolar, clublar, oteller, cafeler çalmaya başladı ve bu benim kimseye gebe kalmadan, kendi başıma çabalayarak ve tırnaklarımla kazıyarak gerçekleştirdiğim zaferim oldu. Bu yüzden de kendimle ne kadar gurur duysam az diye düşünüyorum. Normalde beni tanıyanlar ne kadar mütevazı olduğumu bilirler ama artık yeter diyerek gerçekleri de konuşmanın vakti geldiğini düşündüğüm için okuyucularım ve dinleyenlerimle böyle bir dertleşme yolunu seçtim açıkçası.

- Peki maksi single’dan biraz bahsetsek? Kaç şarkı var ve nasıl?

- Peki seni diğer şarkıcılardan ayıran şey nedir sence?

Bir kere ben salt şarkıcı değilim. Bu arada yanlış anlaşılmasın, şarkıcı olmakla gurur duyarım. Herkesin yapamadığı ve de yapamayacağı bir iştir bu. Evde temizlik yaparken dur ben bir albüm yapayım diyenlerin şarkıcılığına benzemez gerçek şarkıcıların icraları. Ama ülkede öyle bir kompleks var ki… Bunun uluslararası standartta adı singer iken ve kimse kendisine singer dendiği zaman komplekse girmiyorken, yapmaya çalıştığı şeye dair, bir dönüm toprak sulamamış insanların kendilerinin ben şarkıcı değilim sanatçıyım demelerini cahilliklerine, komplekslerine ve vasatlıklarına veriyorum.

Ne şarkıcı ne de sanatçı onların ağzından çıktığı gibi kolay olunmuyor. Konunun başına dönecek olursam, ben salt bir şarkıcı değilim çünkü ben her şeyden önce sanatın eğitimini veren ve halen üniversitede ders veren bir akademisyenim aynı zamanda. Onun haricinde kitaplar , makaleler yazan bir insanım ki, ilk kitabım ‘Nefes, Ses, Hareket ve Kutsal Dönüşüm’ çıktığı ilk andan itibaren çok satanlara girdi.

Daha ilk kitabında D&R ve Penguen gibi kitapçılarda imza günü yapan hiç yazar yokmuş ve yayınevimde şaşırdı bu duruma. Ve bu da benim kendi tırnaklarımla kazarak elde ettiğim bir şey. Antrparantez kendime asla ressam demememe rağmen, pandemi döneminde Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği yararına, Toplumsal Cinsiyet eşitliği teması üzerine yapmış olduğum sergi öyle çok ses getirdi ki, bir sonrakinde güçlü bir sponsorla bu defa Eğitimde Fırsat eşitliği teması ile TEGV yararına bir sergi daha gerçekleştirdim. Yurtiçi ve Yurtdışından insanlar yapmış olduğum bu resimleri bu STK’lara destek olabilmek adına ve cidden çok beğendikleri için (özellikle koleksiyonerler) satın alıyorlar durmadan. Burada da gerçek bir başarıdan bahsetmek mümkün. Yoksa anasının babasının varını yoğunu yatırarak, ya da kredi çekerek ya da aile evini satarak, Youtube’dan oradan buradan sahte beğeniler, izlenmeler, takipçiler vs. ile bu işlerde sanatçı olunmaz. Sadece medya numunesi olunur ve onu da işte başından beri bahsettiğim tipler kendi amaçlarına uygun şekilde kullanırlar. Hasbel kader yırtarsan ceket ilikler ya da dalkavuklukla yanında kalırlar ama yırtamazsan da çöpe atarlar ve bir daha esamen okunmaz.

- Gerçekten bu dijital yayınlarda bu sahtecilikler yapılıyor mu?

Tabii ki yapılıyor ve bunu çok iyi bilinen müzik firmaları dahi yapıyor algı yönetmek ve elinde kukla olarak oynatmak istediği zavallı hayalleri olan şarkıcı(!) adaylarını… Mesela bakıyorsunuz çok takip edilen müzik platformlarına milyon kere, zilyon kere izlenmiş bir klip ve şarkıcı. O esnada soruyorsunuz çevrenize kimse tanımıyor ve işin enteresanı TV’de de yok bu insanlar, magazinde de yok, sosyal medyada yok.

Peki kim bu insanlar? Nasıl izlenmişler bu kadar? Cevap yok. Çünkü hepsi sahte. Tüm izlenmeler, beğeniler, takipçiler sahte. Ve işin kötü yanı bunları paraya satın aldıkları andan itibaren şöyle bir hastalık zebellah oluyor bu insanlarda. Parayla aldıkları takipçilere ve beğenilere inanmaya başlıyorlar ve gerçekten kendini tanınmış, başarılı ve sözü geçen insanlar sanıyorlar. Bu salt şarkıcılarda değil hatta bilim adamlarında, akademisyenlerde bile olan bir durum ve bu yeni çağın adını henüz koymadığı yeni hastalığı. Bir nevi mitomaniden türeyen bir hastalık gibi. Hatta bir gün bununla alakalı bir tezin sanatsal ayağını makale olarak yazmak çok isterim açıkçası.

Ve özellikle şarkıcılara geri dönecek olursam, youtube veri tabanını bir güncelliyor hooppp birden annesi, yengesi halası kalıyor yorumlarda ve izleyenler arasında. 20 milyon izlenen kişi birden 5 kişiye düşüyor veri tabanı güncellenip, sahte durumlar ortadan kalkınca. Yani bir nevi takke düşüyor kel görünüyor. :)

- Peki gerçekten çok cesurca ne içinden geçiyorsa dile getirdin. Seni ve kendimi bu dürüstlüğümüzden ötürü tebrik ediyorum. Son olarak ne demek istersin takipçilerine ya da senin yolundan gitmek isteyenlere?

Ne yaparsanız yapın, başkalarının hayallerinizi küçümsemesine, sizi aşağı çekmesine izin vermeyin. Ama konunun eğitimlisi olan insanlardan öğüt niteliğinde olan her şeye her zaman açık olun. Hatta hangi alanda ilerlemek isterseniz isteyin mutlaka o konunun eğitimini alın.

Ülkedeki diğer aklı yok fikri var olanlardan olmayın. Bu söylediklerimi de sert, kızgın bir açıklama olarak değil de, sektördeki kan emici insanların gerçek yüzlerini ortaya koyan ve artık bu insanların elemine olması için kendi varlığını ve gücünü ortaya koyan bir kardeşiniz, ağabeyiniz olarak görün. Haydi hepiniz kalın sağlıcakla…

Instagram

Twitter

Linkedln

Facebook

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi