Antik çağda adı Halikarnassos, Halikarnas.
Dünyanın 7 Harikası'ndan biri olan 'Mausoleum' burada inşa edilmiş. Bodrum Kalesi yapımında bu taşlar kullanılmış. Kale 15. yüzyılda şövalyeler tarafından inşa edilmiş. Bütün heybeti ile Bodrum’un simgesi olmuş. Türkiye’de bulunan ender sualtı arkeoloji müzelerinden biri burada.
Karia, Pers, Dor, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi çeşitli uygarlıklara ev olan Bodrum, işte bütün bu kültürlerin karışımını hissettirir insanlara.
Kokusu, sesi, dokunuşu, tadı bir başkadır Bodrum’un.
İz bırakır.
Homeros “Ebedi Mavilikler Cenneti” demiş.
'Yokuş başına geldiğinde,
Bodrum’u göreceksin,
Sanma ki sen
Geldiğin gibi gideceksin.
Senden öncekiler de
Böyleydiler
Akıllarını hep Bodrum’da
Bırakıp gittiler…'
Demiş muhteşem “Halikarnas Balıkçısı” Cevat Şakir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Fethi ile Bodrum artık bize geçmiş, bu arada 1. Dünya Savaşı sonunda İtalyanlar işgal etmiş Kurtuluş Savaşımıza kadar.
1970’lere kadar küçük bir balıkçı, süngerci köyü, kasabası olan Bodrum’a tam yol bile yokmuş.
Ben 80’li yıllarda ilk geldiğimde herkes gibi büyülenmiştim.
Bugün de bu hayranlığım değişmedi.
Bodrum çok büyüdü, yarımadanın her tarafı doldu, ancak ruhunu hâlâ koruyor.
Birçok koylarında, özellikle Gökova’da doğa eşsiz güzellikte ve temizlikte.
Dünya’nın en güzel yatları bu koylarda dolaşıyor.
Dünya’nın en iyi otel markaları burada.
Çok sayıda yaşam sanatı otelleri (Lifestyle Hotels) burada.
Dünya’da bir tek bizde olan yüzlerce gulet burada.
Muhteşem restoranlar, barlar, eğlence gündüz hayatı, gece hayatı burada.
Dünyanın en pahalı, lüks evleri de burada.
Simgeleşmiş beyaz evler burada.
Dünyanın en güzel, en lüks marinaları burada.
Son senelerde kendi ekosistemini kurmuş vaziyette Bodrum.
Artık sadece ziyaretçiler gelmiyor, buraya ciddi bir göç oldu. Önce 3. yaş gurubu yerleşmeye başladı, son dönemde genç aileler, beyaz yakalılar da yerleşti Bodrum’a.
Dijital göçebelerin en cazip adreslerinden biri oldu Bodrum.