Casusluk Tarihine Yön Veren 6 Önemli İsim

Umuyorum ki, ünlü casusların heyecan verici kahramanlıkları hakkında bilgi edinmek sizi de, seçilmiş mesleğinizde -uğraşların en heyecan vericisi, bir casusun gözü pek yaşamı- büyük çabalar verme konusunda cesaretlendirir.

Sun Tzu (MÖ 544 - 496)

Sun Tzu hakkında tarihsel olarak çok az şey biliniyor olsa da, askeri stratejiler hakkındaki eski kitabı Savaş Sanatı, casusların kullanımına dair kapsamlı bir bölüm içermektedir. Günümüzde casusluk biliminde halen kullanılan birçok inceliği özetlemektedir. Sun Tzu, düşmanın planlarıyla güçlerini bimenin; ne zaman savaşılması gerektiğinin ya da savaşmanın faydalı olup olmadığının anlaşılmasını sağladığını ileri sürmüştür. Birkaç farklı casus türü tanımladı. Bunların arasında belirli bir yöreden olan 'yerel casuslar', ikili ajan olan 'dönek casuslar' ve düşman yetkililerin arasında taraflarına ihanet edebilecek 'iç casuslar' vardı. Aynı zamanda yakalandığında itiraf etmesi için kendisine bilerek yanlış bilgi verilen 'mahkum casuslar' ve şanlı 'hayatta kalan casuslar' -görevlerinden sağ salim dönmeyi başaranlar- terimlerini de tanımladı.

Sir Francis Walsingham (1532 - 1590)

Avrupa'daki Katoliklerin Kraliçe I. Elizabeth'in Protestan yönetimine saldırmaya çalıştığı dönem de yaşadı. Dışişleri Bakanı konumundayken, hem yurtiçinde hem de yurtdışında bulunan yetmişin üzerinde gizli ajan içeren bir ağı yöneterek tarihteki ilk ünlü başcasus oldu. Walsingham, 1586 yılında, İskoçya Kraliçesi Mary'i İngiltere tahtına çıkarmayı hedefleyen meşhur Babington Entrikası'nı ortaya çıkardığında kariyerinin doruğundaydı. Bira fıçılarının tıpalarına yerleştirilmiş olan, Mary ile Anthony Babington arasındaki şifreli mesajları ele geçirdi. Walsingham'ın şifre-çözücülerinin Babington şifresini çözmesinin ardından Mary yargılandı ve vatana ihanet suçuyla idam edildi. Bu şifrenin anahtarı olarak kullanılan, som altın yuvaya oturtulmuş muazzam bir yakut mücevher hakkında söylentiler bulunmakta. Bu mücevherlerin nerede olduğuysa bilinmiyor.

Not: Kapsamlı araştırmalara rağmen, İskoçya Kraliçesi Mary'e ait altın bir şifre anahtarının varlığını doğrulanamadı. Ancak eğer günün birinde bulunabilirse, böyle bir hazinenin her casus için muhteşem bir ödül olacağına hiç şüphe yoktur.

Nathan Hale (1755 - 1776)

Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında General Washington için casusluk yapan Nathan Hale , 1776 yılındaki New York Kenti savaşında görev almış tutkulu bir vatansever ve Kıta Ordusu Subayı'ydı. İngilizler, Manhattan'ın güney ucunu ele geçirerek Washington'ı Harlem Heigst'a (günümüzdeki Harlem'in hemen güneyi) geri çekilmeye zorlamıştı. Hale ise New York'ta sivil bir casus olarak görev almaya gönüllü olmuştu ve sahte kimlik hikayesine göre bir öğretmendi. Long Island'daki İngiliz birliklerinin konumlarıyla ilgili notlar aldı, ancak sonunda yakalandı. Ayakkabısının içindeki gizli belgeler bulunmamış olsaydı sahte kimlik hikayesi inandırıcı olabilirdi. Casus olduğu ortaya çıktıktan sonra asılması kaçınılmazdı. Darağacında, heyecan verici o meşhur konuşmasını yaparak kıta ülküsünü övdü. Devrimcilerin arasında kontrol edilemeyen bir yangın gibi yayılan son sözleriyse şöyleydi: 'Tek bir şey için üzüntü duyuyorum, o da vatanım için verilecek yanlızca bir canımın olması.'

Belle Boyd (1844 - 1900)

Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon casusu olan Belle Boyd aslen Virginia, Martinsburgluydu. Cazibesini kullanarak öğrendiği Birlik sırlarını Konfederelere aktarıyordu. Casusluk kariyeri pek iyi başlamamıştı çünkü daha sonrasında çok ünlü bir dedektiflik bürosu açacak olan Allan Pinkerton tarafından tutuklanmıştı. Konuşarak resmi bir ceza almaktan kurtulduktan sonra, Birlik askerlerince ele geçirilmiş olan halasının evinden casusluk yapmaya devam etti. Birlik askerinin bir kısmının Front Royal'den ayrıldığını öğrenince, Birlik asker hatlarından geçti (sahte belgelerle) ve Konfederasyon'a, Birlik askeri kalmayacağını bildirdi. General Stonewall Jackson komutasındaki Konfederasyon birlikleri kasabaya yaklaştığında, çok küçük bir Birlik askeri kuvveti olduğunu bildirmek için onlarla buluşmaya gitti(düşman ateşine maruz kalmasına rağmen). Konfederasyon, kasabayı ve önem taşıyan birkaç köprüyü ele geçirdi. O akşam General Jackson, Boyd'a teşekkür etmek için bir mektup yazdı.

Elsbeth Schragmüller (1887 - 1939)

'Fraulein Doktor' ya da 'Kaplan Göz' olarak bilinen Elsbeth Schragmüller yirminci yüzyılın başlarında casusluk eğitiminde devrim yaratan ve Mata Hari'nin deneticisi olan Alman bir bayan casus eğitmeniydi. İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı akıcı bir şekilde konuşan Schragmüller, 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Alman kuvvetlerine destek vermek için gönüllü oldu ve Belçika'da mektupların içinde gizli mesaj olup olmadığını denetleme çalışmaları yaptı. Çalışmaları gizli servisin dikkatini çekti ve çok geçmeden Antwerp'te Almanların işlettiği casus okuluna müdür olarak atandı. Orada çalışırken, yeni üyelerinin on iki saat boyunca casusluk temellerini çalıştığı bir eğitim yöntemi geliştirdi. Üyeler, sahadayken, birbirlerini tanıyıp ele vermesinler diye, sürekli maske takıyordu. Eğitimin sonunda, dost bir bölgede deneme görevi de içeren bir uygulama sınavını geçmek zorundaydılar. Schragmüller savaş sonrasında casusluğu bırakarak ekonomi eğitmeni oldu.

Sydney Reilly (1874 - 1925)

'Casusların Ası' olarak bilinen Sydney Reilly, öyle ünlü oldu ki ölümünden sonra bir İngiliz gazetesinde onun görevlerini temel alan 'Usta Casus' adlı bir karikatür dizisi yayımlandı. Sahte kimlik hikayeleriyle aldatma tekniklerini öyle ustalıkla ve sık kullanıyordu ki asıl kökeni bilinmemektedir. Öylesine inkar edilebilir görevler üstleniyordu ki, bu görevlerle bağlantısı olduğu, çoğu zaman mantıklı bulunmadığından kabul edilmiyordu. Alınan bilgilere göre Rusya'da Georgi Rosenblum olarak dünyaya gelmiş ve ilk başta SIS tarafından göreve başlamış. Amerika'ya gitmesini gerektiren birçok casusluk macerası yaşandı. Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok kez Alman hattının gerisine paraşütle atıldı. 1918 yılında komünistler hakkında casusluk yapması için Rusya'ya gönderildi. Oradayken Sovyet devletinin başındaki Lenin'in yaralanmasına rağmen plan başarılı olmadı ve Reilly kaçmak zorunda kaldı. Sovyetler tarafından ölüme mahkum edildi ve bu karar, en sonunda 1925 yılında Reilly, Finlandiya'dan Rusya'ya girmeye çalışırken yakalandığında uygulandı.

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var