Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: Yunanistan Türkiye Krizi Bahane, Alexis Zorba Şahane!

Yunanistan-Türkiye arasında periyodik şekilde alevlenen krizler süre dursun, biz Ege’nin karşı yakasındaki kardeşlerimize olan duygularımızı politik kirlilikten uzak tutalım.

 İzmir’de büyüdüyseniz, oradan sonra gidip uyum sorunu yaşamayacağınız sayılı yerlerden biridir Yunanistan. Benim ikinci evim gibidir; gençliğim, ilklerim, her şeyim. 20’li yaşlarımın başından 30’lu yaşlarımın başına kadar yaşadığım (burada yazar, yaşı ortaya çıkmasın diye türlü çakallıklar peşindedir), karakterimin gerçek anlamda oturduğu ülke diyebiliriz.

Muhteşem sahiller, inanılmaz mavilikteki koylar, yılın 300 günü ışıl ışıl güneşli sabahlar... Lezzetli yemekler, ev yapımı içkiler, insanın ciğerine ciğerine işleyen besteler… Hepinizin gözünde aşağı yukarı bir resim canlanmıştır.

 Güzel, şimdi sizden ricam unutun bu resmi! 

Yukarıda saydığım hiçbir şey bana Yunanistan’a “ikinci evim” dedirten şeyler değil. (Arkadaşlar deniz, kum, güneş, meze, nağme bizde de var çok rica edicem.)

Peki, yüksek lisans ve akabinde doktora eğitimim dışında beni orada tutan neydi? (Yazar ufak ufak öz geçmişiyle ilgili bilgiler sıkıştırmakta.)

1. “Hiçbir şeyin imkânsız olmadığı” hissi:

İnsanlar size hayallerinizin imkânsız yanlarını söylemez, nasıl imkanlı hale gelebilir ve bunun için nasıl yardımları dokunur, onu söyler. İşsiz kaldıysanız, alt kat komşunuz size oğlunun eşinin annesinin kardeşinin şirketinde iş bulabilir; bindiğiniz taksinin şoförü yardımı dokunabilir diye size eşinin telefonunu verebilir; gittiğiniz devlet dairesindeki memurenin kızına çok benzediğiniz için teyze sizi bankonun arkasına alıp, üstüne bir de soğuk kahve ısmarlayıp 1 ayda anca halledebileceğiniz işi 1 saatte halledip yollayabilir.

Gece saat kaç olursa olsun; cinsiyetiniz, yaşınız fark etmeksizin özgürce sokaklarda dolaşabilirsiniz. Günlük hayata dair korkmanız, tedirgin olmanız gereken çok fazla şey yoktur. Kimse şort giydiğiniz için tekme atmaz, gideceğiniz semte göre kıyafet seçmezsiniz, çocuklar sokaktan kaybolmaz… Yunan halkı çok müdahaleci ve toplu hareket bilinci gelişmiş bir halktır. Sokakta biri sizi rahatsız ettiğinde bir anda başınıza 10 kişi toplanır ve tacizci püskürtülür. Bir çığlığınıza elinde terliğiyle taarruza hazır Yunan teyzeleri pencerelerde beliriverir. Yolda başınıza bir şey gelse, muhakkak biri gönüllü olur hastaneye kadar sizinle gelir. Elbette her yerde iyi de var kötü de fakat Yunanistan’da toplum kültürü bazı konularda kötünün ortaya çıkmasına müsaade etmiyor.

3. “Benim ve ailemin sağlığı yerinde, karnımız tok, sıcacık evimizdeyiz, zaten hayatta gerisi yalan” mantalitesi:

Büyük hırsları olan insanlar değil Yunanlılar. İşleri olsun, bir evcikleri olsun (muhtemelen zaten dededen kalmıştır) sağlıkları yerinde olsun, gerisi teferruat. 

Bu yüzden de neşeyi maddede değil mana da buluyorlar. Ailecek sahilde geçirilen bir gün; kalabalık, salaş bir sofra ve gün batarken çarpıştırılan kadehler onlar için bir Netflix dizisinden, adadan “mahsur” kaldıkları imajı yaratılan insanların yarıştığı TV programlarında yahut Instagram’dan hala daha önemli.

Yunanlılar sosyal çevrelerini, arkadaşlık ilişkilerini kurarken maddi değerler üzerinden hareket etmez. İnsanların sahip oldukları son model arabalardan, marka kıyafetlerden veya son çıkan teknolojik cihazlardan çok, ne kadar merhametli, neşeli, yardımsever ve iyi niyetli oldukları bugün hala daha kıymetli.

Abilerim, ablalarım, kardeşlerim, akranlarım; 10 sene Yunanistan’da kaldım ve inanın ne bir trafik kavgasına ne de bir sarhoş kavgasına rastladım. İnsanlar içip içip birbirinin kafasında şişe patlatmıyor, yandaki masayı veya birbirinin karısını kızını rahatsız etmiyor. Trafikte bolca pencere açıp el kol hareketleriyle, bağırış çağırış ve sözlü sataşma mevcut, ama fiziksel kavga kırmızı çizgi. Neden? Çünkü hayat, şiddetle ağzımızın tadını kaçırmaya değmeyecek kadar fani…

Aslında listeyi 10’a bağlayacaktım, ama sonra aklıma geldi ki ben bir editörüm ve bu köşe kitaplarla ilgili. Ayrıca benim bir paragrafla anlatmaya çalıştığım felsefeyi beyefendi bir cümleyle özetlediği için listenin geri kalanını Nikos Kazancakis bizler için tamamlayacak.

İşte Nikos Kazancakis tarafından kaleme alınmış, gelmiş geçmiş en güzel Dünya Klasikleri arasında sayılan Zorba romanından Yunanlıları anlamanıza yardım edecek, ufuk açıcı 5 güzel alıntı!

1.“Gerçek mutluluk, hırssız olmak ve hırsınız varmışçasına at gibi çalışmaktır; insanlardan uzak yaşamak, onlara ihtiyaç duymamak ve yine de onları sevmektir; yıldızları yukarıda, karayı solunuzda ve denizi sağınızda görmek ve bir anda kalbinizde, hayatın son mucizesini gerçekleştirdiğini fark etmektir.”

2. “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum; ben özgürüm.”

3. “Dünyadaki pek çok insanın asıl sorunu, henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır!”

4. “Kendini kurtarmanın tek yolu, başkalarını kurtarmak için çabalamaktır.”

5. “Özgür değilsin. Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar. Senin patron, uzun bir ipin var. Gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun.”

Popüler İçerikler

Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında
Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı