Okulda -babasının gücüne güvenerek olduğunu sonradan anlayacağım- bir kız herkesi eziyor ve aşağılıyordu. Üstüne bir de ekmek parası için özel okul çocuklarının şımarıklıklarını çeken öğretmenimize de saygısızca davranınca olaya müdahil olmuş ve kıza haddini bildirmiştim. Benim için o dönemler had bildirmek günlük bir rutindi. Fazlaca Miroğlu izlediğim ise acı bir gerçekti.
Kavga ettiğim kız, koşa koşa benzin istasyonları sahibi babasına beni şikâyet ediyor ve akşamına ev telefonumuz çalıyor. O sıralar babam yanımızda olamadığı için de telefonu annem açıyor. Kızın babası telefona babamı istiyor, annem kendisiyle görüşebileceğini zira babamızın yurt dışında olduğunu söylüyor.
Adam konuşmaya gayet sakin bir tavırla başladı. Kızının çok üzüldüğünü, tüm sınıfın önünde madara olduğunu, Diyarbakırlı oldukları için böyle şeyleri kaldıramayacaklarını anlatıp aslında aba altından sopa gösteriyordu. Fakat önceki yazılarımdan annemi tanıyacağınız üzere kendisi altta kalacak kadın değildir. Önce bir sigara yaktı, yavaşça sandalyesini arkaya itti. Bense bu arada telsiz telefondan görüşmeyi dinliyordum. Annem adamın sakinliğiyle aynı tonda konuşmaya başladı:
“Siz beni tehdit mi ediyorsunuz beyefendi?”
“Yok, tehdit demeyelim de… Bizde yeğen çok bayan, biri laf dinlese diğeri dinlemez. Evladınız kız çocuğu hafazanallah…”
“Şimdi beni iyi dinleyin kardeşim, hatanız büyük, bir kere onu baştan söyleyeyim: 1) Evin erkeği yokken bir kadını tehdit ediyorsunuz. 2) İki kız çocuğunun laf dalışına utanmadan dahil olup büyütüyorsunuz.“
“Yok tehdit etmedim ben bayan, uyardım. Benim yeğenler delidir, kızınızın başına bir şey gelmesin diye dedim. Yarın sizin kız gelip özür dilesin olay kapansın. Okul çıkışı bir sorun yaşanmasın.”
“Haa!! Bak şimdi bunu demeyecektin. Demek tehdit ediyorsun!”
Küçücük boyundan beklenmeyecek bir sesle aniden bağırarak devam etti: “HODRİ MEYDAN O ZAMAN! BAKIN SİZE AÇIK AÇIK SÖYLÜYORUM, HAYDİ HODRİ MEYDAN! KIZIM SİZİN ŞIMARIK KIZINIZDAN ÖZÜR DİLEMEYECEK, SİZ DE EVLADIMIN KILINA DOKUNAMAYACAKSINIZ, TAMAM MI? HADİ BAKALIM HODRİ MEYDAN!”
Annem telefonu kapar kapamaz Diyarbakırlı çok samimi bir aile dostumuzu arayıp durumu anlattı. Bu telefon konuşmasından yaklaşık 5 dakika sonra kızın babası tekrar aradı, fakat bu sefer özür dilemek içindi. Öyle kuru kuru da dilemedi, baya yalvar yakar diledi… Olay kapandığında annemle ortak düşüncemiz ise aynıydı: İyi ki babam burada yoktu!
Yani sevgili canlar, bir insanın yavrusu için dünyayı yakabileceğine ben inanırım. Hiç olmadı denerken kendisini yakar, bilirim. Ama uğruna dünya yakılabilecek bir “kız çocuğu” olarak benim düşüncem şudur: Neyleyim uğruma yakılmış dünyayı başımda babam yoksa.
**Buradan tüm babalara söylemek isterim; evladınıza sağlayacağınız hiçbir güç, para, ayrıcalık, yavrucağınızın üstüne düşecek gölgenizin zerresi kadar değerli değil. Evladınız için yapabileceğiniz en büyük şey hayatta ve yanında olmaktır.**