Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: Kara Mizah Sevenlerin Mutlaka Okuması Gereken Yazar: Muzaffer İzgü

Hayatta sizi siz yapan bazı kitaplar, yazarlar vardır. Okuduktan sonra ruhunuzda öyle bir kırılma yaratır ki artık siz, eski siz olamazsınız. Bende bu tarz bir kırılma yaratan, hatırlayabildiğim en eski yazar Muzaffer İzgüdür. Beşinci sınıfta Erdal öz okuduğuma göre (sonra anlatılacak başka bir hikâye) sanırım Muzaffer İzgü okumaya başladığımda ilkokul üç civarlarındaydım.  

Muzaffer İzgü deyince aklıma gelen görüntüler; küf kokan gecekondular, muşambayla örtülmüş kırık camdan giren rüzgârın uğultusu, mum ışında kitap okumaya çalışan emekçi babanın çocukları ve o dramın kendine has komikliği… 

Sınıf bilinci, fırsat eşitsizliği, emeğin ucuz karşılığı nedir, Muzaffer İzgü kitaplarından öğrendim.  

6. katta oturan çocuğun babasının bodrum katta oturandan fazla kazanması, o çocuğun toplumdaki yerini etkilememeliydi. Ya da 3. katta oturan teyze, çöpleri karıştıran çocuğu, “Göz zevkimi bozuyorsun, git buradan!” diye kovmamalıydı.

Özetle; hayatın, bodrum katında yaşayanların omuzlarına yüklediğini koca eşitsizliği, en gerçek ve komik şekilde anlatma sanatına erişmiş, öyküleri sayısız ödül kazanmış bir yazardı Muzaffer İzgü.

İlkokul üçüncü sınıfın sonlarına doğru, İzmir Belediyesi’nin düzenlediği bir panele çağırılmıştım. Benim gibi büyümüş de küçülmüş 6 çocuk, Muzaffer İzgü moderatörlüğünde ülke sorunlarını konuşacaktık. Panelin yapılacağı binanın bahçesinde, griye çalan beyaz bıyıklarıyla Muzaffer İzgü’yü görünce, Noel baba görmüş yabancı çocuklar gibi ağızım açık kalmıştı. Beyaz saçları sanki kendinden ışık efektliydi.  

Demokrasi algısı, kordonda mini etekle gezebilmek ve rahatça rakı içebilmekten öteye gitmeyen bazı annelerden bunalan Muzaffer Amca, Eğitim-Sen’li devrimci bir öğretmen olan annemle koyu bir sohbete tutulmuştu. Diğer bütün çocuklar onu etkilemek için sıraya girerken, ben Muzaffer amcanın tam yanı başında, içinde bolca aşina olduğum “sınıfsal farklılık, fikir özgürlüğü, eğitimde yozlaşma” gibi kelimelerin geçtiği bir sohbete tanıklık ediyordum. 

Velhasıl, panel başladı ve herkes kendi ailesinin muhalefet derecesine göre ülke sorunlarına değindi. Şimdi düşünüyorum da aslında ne kadar komik. Mercimek kadar çocuklar ülke sorunlarından bahsediyor hem de bilmiş bilmiş… İşin daha da komiği, paneldeki çocuklar ya özel okullardan ya da popüler devlet okullarındandı. Yani ülkenin problemlerinden haberdar, ama onlarla mücadele etmek zorunda kalmayan ayrıcalıklı ailelerin, ayrıcalıklı çocukları… Halbuki İzmir’de çocukların ülke sorunlarını konuştuğu bir etkinlik yapılacaksa, orada Kadifekale, Şemikler veya Tepecik’te okula giden çocuklar da olmalıydı.  

Kendi konuşmamın ana başlıkları; maden işçileri, aileleri ve eğitimde fırsat eşitsizliğiydi (Özel okula gidip fırsat eşitsizliğinden bahsetmek de anca bana düşerdi zaten). Muzaffer İzgü’yü etkilediğim her halinden belliydi. Gerçi şimdi düşünüyorum, sanırım daha çok acımaydı bana karşı hisleri. “Bu ülkede, bu kafayla işin çok zor çocuğum,” der gibi bir bakıştı, çok da haklıydı. 

“Editörsün sen, editör kal!” diyor ve toparlıyorum. İşte çocuklarınızın, kardeşlerinizin, yeğenlerinizin vicdanlı, empati duygusu gelişmiş, duyarlı insanlar olmalarına yardım edebilecek 5 müthiş Muzaffer İzgü kitabı ve tanıtım bültenleri.

“Öyle çok severdim ki balonları...Baloncuyu da çok balonu olduğu için dünyanın en mutlu insanı sanırdım.” 

'Zıkkımın Kökü, Muzaffer İzgü'nün kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bir roman, “Muzo” karakteri ise yazarın ta kendisi. Romanında; Adana'da, kiralık bir arsanın ortasına kurdukları derme çatma gecekonduda, ailesiyle birlikte verdiği yaşam mücadelesini anlatıyor.”

“Öf be, her işimiz rezilliknen. Yatışımız rezillik, kalkışımız rezillik, dam rezillik, yemek rezillik. İnan ki avrat, ölüşümüz de rezillik. Bugün ölsen belediyenin merhametine kaldın.” 

Gecekondu'da yer alan öyküler, hepimize çok tanıdık gelen insan manzaralarının traji-komik anlatısı. Köyden büyük kente göçün, gecekondu yaşamının içler acısı panoraması; memurlar, emekliler, öğretmenler, seyyar satıcılar, yasalar, yasa koyucular… Hepimiz…”

“Heey namussuz, çık ortaya, hiç çekinme, korkma! Bu devlete yapacağın katkılardan ötürü çok ödüllendirileceksin, baş tacı edileceksin...” 

'Bir varmış bir yokmuş, bir ülke varmış. Ülkenin bireyleri öyle namuslu, öyle namuslularmış ki, koskoca ülkede ilaç için olsun bir tek namussuz yokmuş. İşte bu ülkede öğretmenler öğrencilerine, büyükler küçüklerine namusu bir türlü tanımlayamıyorlarmış.' Ülke yetkilileri ' Bir Namussuz Aranıyor...' duyurusu yapmak zorunda kalmışlar. Bulmuşlar mıdır dersiniz? Bir Namussuz Aranıyorİzgü'nün gülmece kitaplarının 23'üncüsü.

“Küvet müvet dediysem hak getire, adam evin kirasını pahalı tutabilmek için banyoya leğenimsi uzun bir şey koymuş, adına da küvet demiş, bu küvet yüzünden kira yüz lira hop fırlamış. Hergele utanmasa, neredeyse bu uzun leğeni bize gömme banyo diye yutturacaktı da çok şükür ben çok önceleri bir yerde gömme banyo görmüştüm de yutmadım.” 

“1978 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü'nü kazanan Donumdaki Para, Muzaffer İzgü'nün en sevilen öykü kitaplarından biri. Her dönemde güncelliğini koruyan öykülerinde, okurlarını yeni yeni insanlarla tanıştıran yazar, bu kitabında da kahkahalarla güldürüp, kara kara düşündürüyor.”

“Beni paranoyak ettiler, dilerim kendileri şizofreni olsunlar. Gerçi kendilerini şöyle sıkı bir muayeneden geçirsek birçoğu şizofreninin de ötesinde hastadırlar ya! Olan bana oldu.” 

Dayak Birincisi'nde İzgü, bir yandan polis devletini, diktatörlüğü ve askeri rejimleri eleştiriyor, bir yandan da yaşanan acıları gün yüzüne çıkarıyor, ancak bunları yaparken bir an için bile yüzünüze bıraktığı gülümsemeden vazgeçmiyor.

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
14.09.2020

çocukluğumun en Güzel zamanlarında en çok okuduğum yazardı... hey gidi

15.09.2020

“Zıkkımın Kökü” nü film yapmışlardı. “TV filmi” denilen tarzda çekilen film fakir ama mutlu sayılabilecek bir ailenin yaşamından kesitler sunuyordu bize. İki kardeş ( Birisi Muzaffer İzgü) Anne ve babadan oluşan bir aile... Babayı Menderes Samancılar canlandırmıştı. Ama Anneyi canlandıran sanatçıyı hatırlamıyorum. İzleyeli Bi 20-25 sene olmuştur galiba akıcı ve güzel bir filmdi. Gecekondu romanını da okudum. Yer yer güldürüp yer yer hüzünlendiren harika bir hikayeydi.

Azrail Nasıl Rüşvet Yedi? isimli kitabına sahibim, daha önce ortasına gelip yarım bırakmıştım.Rüşvet her yerdeyken azrail neden almasın ki :D

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ