İlkokul üçüncü sınıfın sonlarına doğru, İzmir Belediyesi’nin düzenlediği bir panele çağırılmıştım. Benim gibi büyümüş de küçülmüş 6 çocuk, Muzaffer İzgü moderatörlüğünde ülke sorunlarını konuşacaktık. Panelin yapılacağı binanın bahçesinde, griye çalan beyaz bıyıklarıyla Muzaffer İzgü’yü görünce, Noel baba görmüş yabancı çocuklar gibi ağızım açık kalmıştı. Beyaz saçları sanki kendinden ışık efektliydi.
Demokrasi algısı, kordonda mini etekle gezebilmek ve rahatça rakı içebilmekten öteye gitmeyen bazı annelerden bunalan Muzaffer Amca, Eğitim-Sen’li devrimci bir öğretmen olan annemle koyu bir sohbete tutulmuştu. Diğer bütün çocuklar onu etkilemek için sıraya girerken, ben Muzaffer amcanın tam yanı başında, içinde bolca aşina olduğum “sınıfsal farklılık, fikir özgürlüğü, eğitimde yozlaşma” gibi kelimelerin geçtiği bir sohbete tanıklık ediyordum.
Velhasıl, panel başladı ve herkes kendi ailesinin muhalefet derecesine göre ülke sorunlarına değindi. Şimdi düşünüyorum da aslında ne kadar komik. Mercimek kadar çocuklar ülke sorunlarından bahsediyor hem de bilmiş bilmiş… İşin daha da komiği, paneldeki çocuklar ya özel okullardan ya da popüler devlet okullarındandı. Yani ülkenin problemlerinden haberdar, ama onlarla mücadele etmek zorunda kalmayan ayrıcalıklı ailelerin, ayrıcalıklı çocukları… Halbuki İzmir’de çocukların ülke sorunlarını konuştuğu bir etkinlik yapılacaksa, orada Kadifekale, Şemikler veya Tepecik’te okula giden çocuklar da olmalıydı.
Kendi konuşmamın ana başlıkları; maden işçileri, aileleri ve eğitimde fırsat eşitsizliğiydi (Özel okula gidip fırsat eşitsizliğinden bahsetmek de anca bana düşerdi zaten). Muzaffer İzgü’yü etkilediğim her halinden belliydi. Gerçi şimdi düşünüyorum, sanırım daha çok acımaydı bana karşı hisleri. “Bu ülkede, bu kafayla işin çok zor çocuğum,” der gibi bir bakıştı, çok da haklıydı.
“Editörsün sen, editör kal!” diyor ve toparlıyorum. İşte çocuklarınızın, kardeşlerinizin, yeğenlerinizin vicdanlı, empati duygusu gelişmiş, duyarlı insanlar olmalarına yardım edebilecek 5 müthiş Muzaffer İzgü kitabı ve tanıtım bültenleri.
çocukluğumun en Güzel zamanlarında en çok okuduğum yazardı... hey gidi
“Zıkkımın Kökü” nü film yapmışlardı. “TV filmi” denilen tarzda çekilen film fakir ama mutlu sayılabilecek bir ailenin yaşamından kesitler sunuyordu bize. İki kardeş ( Birisi Muzaffer İzgü) Anne ve babadan oluşan bir aile... Babayı Menderes Samancılar canlandırmıştı. Ama Anneyi canlandıran sanatçıyı hatırlamıyorum. İzleyeli Bi 20-25 sene olmuştur galiba akıcı ve güzel bir filmdi. Gecekondu romanını da okudum. Yer yer güldürüp yer yer hüzünlendiren harika bir hikayeydi.
Azrail Nasıl Rüşvet Yedi? isimli kitabına sahibim, daha önce ortasına gelip yarım bırakmıştım.Rüşvet her yerdeyken azrail neden almasın ki :D