İçimden kendisine sıkı sıkı sarılmak ve gördükleri adına özür dilemek geliyordu, “Bir çift göze bu kadar yüklenilmez, şahit olduğunuz şeyler için tüm insanlık adına özür dilerim,” demek istiyordum.
Çaktırmadan, göz ucuyla bulunduğu odaya baktım. Odada tekti. Bizde de henüz moladan dönmeyenler vardı. Kısaca sevgili canlar, hava ve saha koşulları bundan daha iyi olamazdı. “Yapacaksan şimdi yap,” dedi içimdeki ses. Göze batmadan odadan çıktım, koridorda sağa sola baktım, ortalık temizdi.
Kapıdan kukla misali önce sadece kafamı soktum, “Ercan Beyyyy, merhaba!” dedim. O da gayet güler yüzlü bir şekilde, “Merhaba,” dedi. Güler yüzünden güç almıştım bir kere, daha da beni tutamazlardı. Yavaş yavaş odaya girerken kitaplarını okuduğumdan ve ne kadar etkilendiğimden bahsetmeye başladım. “Onlar baya siyasi kitaplardır, senin annen baban nereli?” diye sordu. Ufak bir kısa künye verdikten sonra içimden, “şimdi tam sırası Cansu. Git yanına, aç kollarını ve kocaman sarıl, “Kalbinizin en kırık yerinden selamlarım sizi,” de, “insanlık adına özür dilerim,” de…
Sonra içinde bulunduğum camekanlı odaya baktım. Ercan Bey, yeni filminin montajlı son halini izlemeye gelmişti ve Türkiye’nin en çok izlenen dizisinden daha yeni ayrılmıştı. Çok sevdiği bir eşi, pırıl pırıl bir çocuğu ve Ege’nin bir sayfiye kasabasında güvenli bir hayatı vardı. Belki de hayat, benim yerime özrünü çoktan dilemişti... Ben özrümü; Anadolu’nun çaresiz kadınlarına, çorak gençliklerine, savunmasız çocuklarına ve açlıkla namertliğe ittiği ruhlarına saklayacaktım. Kendisine olduğu kişi olmasından ötürü teşekkür ettim ve odadan çıktım.
Çalışma odasına döndüğümde kendimi tutamayıp Ercan Kesal’la konuştuğumu söyledim. “Sokak ortasında hayran olduğu şarkıcıdan imza isteyen ergen”mişim gibi baktılar, ama açıkçası çok da umursamadım sevgili canlar. Sonuçta ben o odaya, kurgu bir karakter olan İdris Koçovalı’ya hayat veren oyuncu Ercal Kesal’la görüşmeye değil; Avanos’ta çocukluğuna, bozkırda çaresizliğine, babasına düşkünlüğüne, acı dolu hayatlarına son veren veya verilen cesetleri görmesine tanıklık ettiğim, “insan” bir kişinin elini sıkmaya gitmiştim. İyi ki de gitmişim.
Süper valla