Cansu Poyraz Karadeniz Yazio: 40 Yaş Altı Öğrensin, 40 Yaş Üstü Hatırlasın! Zamanın Sabrı Kapıyı Açtı

Sedat Peker’in açıklamaları, 90’ları aratmayan Falyalı cinayeti, Tansu Çiller’in siyasete dönme isteği ülkecek bir arpa boyu yol gidemediğimizin adeta somut kanıtları. Peki ama 90’lar siyasi sahnesinin tüm aktörleri değişmesine rağmen nasıl oluyor da oyun aynı kalabiliyor?

"Zamanın Sabrı - Faili Meşhur 90'lar"

Zamanın sihri sabır, laneti ise tekerrürdür.

Bizi biz yapan, aldığımız kararları etkileyen en temel şey hatırladıklarımız ve unuttuklarımızdır. Ancak her seçiş bir vazgeçişi ve ödenmesi gereken bir bedeli beraberinde getiriyor. 90’ların bitmesiyle birlikte unutmayı seçtiklerimiz, yüzleşmediğimiz, hesabını sormadığımız her şeyin bedelini; şimdi kırılgan bir demokraside, güvercin tedirginliğinde yaşayarak ödüyoruz.

Sedat Peker ile kapısı kırılan 90’lar odasına giriyoruz birlikte. Bu kitap, içinde yaşarken göremediklerimizi üzerinden geçen 30 yıllık yaşanmışlığın olgunluğu ile hatırlayalım diye yazıldı. O dönem fark etmediğimiz örüntülerin, bugüne etkilerini görmeyi, aklıselim şekilde 'Biz nerede hata yaptık?' diye sormayı amaçladı. 40 yaş altındaysanız, duyduğunuz isimlerin, okuduğunuz olayların aslında ne olduğunu sizin için özetledi. 

Bir anlamda 90’lar odasının kabaca tozunu aldı. Her şeyi raflarına dizdi, kutularına koydu. Kutuların üzerine etiketler yapıştırdı. 

Zamanın sabrı kapıyı açtı...

Yukarıda tanıtımını okuduğunuz kitabın yazarı Cansel Poyraz Akyol, kendisi ablam olur. Editörlüğünü yapmak da bana kısmet oldu. Ben onun kalemine ve disiplinine, o da benim gözüme ve yorumlarıma güvendi, böylelikle ortaya her evde bulunması gereken hafıza kapsülü tadında bir kitap çıktı. Kitabın kapağı, gündemi özetleyen müthiş kolaj çalışmalarıyla ünlenen @alpgenart tarafından özenle tasarlandı.

“Bir Norveçli için 90’lar pop müzik, vatkalı giysiler, kabarık saçlar olabilirdi ama Türkiye için anlamı bambaşkaydı. Pek çok ülkede “renkli” olarak anılacak o yıllar maalesef Türkiye için son derece “karanlıktı”.

-Zamanın Sabrı-Faili Meşhur 90’lar

Kitap, 40 yaş üstünün hafızasını tazelemek, 40 yaş altını da bir miktar şoklamak için mini bir test ile başlıyor. Testin cevap anahtarı kitapta yok. Editör olarak merak edenlerin konuyu araştırıp olayı tüm detaylarıyla okumalarını teşvik etmek adına cevapları vermedim. Meraklısına duyurulur, testin bazı cevapları bu yazıda mevcut.

Zamanın Sabrı kitabında net bir şekilde görebileceğimiz üzere, 90’ların en karanlık yılları, bugün siyasete dönebileceğinin sinyalini veren Tansu Çiller’in başbakanlığında yaşanıyor. 

“O yıllarda yine; bir Norveçli için “üçgen” geometrik bir şekilken Türkiye kamuoyu için Mafya-Siyaset-Emniyet demekti. Faili meçhul cinayetler, kontrgerilla, kayıplar, işkenceler, rüşvet, siyasi skandallar vs. gibi uzayıp giden bir liste demekti 90’lar.”

-Zamanın Sabrı-Faili Meşhur 90’lar

Devirdiği çamlarla, kırdığı potlarla dönemin skeçlerine en çok konu olan, Trabzon’u Ege’nin incisi yapmak isteyen Tansu Çiller, içinde bulunduğumuz saçmalıklar çağında kendine uygun bir sandalye kapmaya hevesli. Hiçbir şeyin mantığa uymadığı, herkesin “kendi ekmeğinin” peşinde talana koştuğu, ahlaksızlık seviyesindeki eşitsizliğin kol gezdiği günümüzde Tansu Hanım’ın “Hani bana, hani bana” demesi aslında çok da şaşırtmıyor.

Biz kendisiyle ilgili şaşırma kotamızı 90’larda doldurduk zira. Sivas katliamı sonrası, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyen; 500 milyarlık örtülü ödenek parasını çektiği belgeli bir şekilde ortaya çıkınca düştüğü durumu, “Açıklarsam savaş çıkar, dünya birbirine girer” sözleriyle geçiştirmeye çalışan; büyük servetini dayandırdığı holdinginin yıllarca tek kuruş vergi ödemediği kanıtlanan, inkâr ettiği ABD’deki serveti ortaya çıkınca seçim öncesinde, “Şehit Anaları Vakfı’na bağışlayacağı” sözünü verip, seçim sonrasında bu sözü unutan bir siyasi sonuçta. 

Tansu Çiller’li yılları hatırlamak veya öğrenmek istiyorsanız devamı kitapta.

Kitap, toplumsal hafızamda tutmayı reddettiklerimizin tekerrürle karşımıza çıkmaya devam ettiğinin altını çiziyor. Örneğin, 2012 yılında Pozantı Cezaevi’nde olanlar içinizi acıtıp sizi şaşırttıysa hafızanızı yoklamanızı öneririm. “Manisalı Gençler” size bir şey hatırlatıyor mu?

1995’te bir vagona “Paralı eğitime hayır” yazdığı gerekçesiyle evleri basılarak gözaltına alınan, tecavüze uğrayan ve işkence gören gençlerden en küçüğü 14 yaşındaydı mesela. Annesi cezaevi aracına götürülen kızının arkasından “Götürmeyin kızımı, o daha çok küçük” diye çığlık çığlığa ağlamıştı, hatırladınız mı?

“Her kötü olayda, toplumsal felakette, çokça ağlıyoruz. Ağlayarak unutuyoruz, unuttukça ağlayacak olayların kurbanı oluyoruz.”

-Zamanın Sabrı-Faili Meşhur 90’lar

90’lar dendiğinde yürek acıtan bir başka olay da Sivas Katliamıydı. Gerçi, her seneyi devriyesinde atılan duygu dolu twitlerden, arkasına dokunaklı müzik döşenmiş Instagram gönderilerinden toplumsal hafızamıza kazındı kazınmasına ama Sivas Katliamında can verenlerden en gencinin 12 yaşında olduğunu kaçımız unutmadı hâlâ? 

Tutuklanan, ezilen, işinden olan gazetecileri bugün de görüyoruz, sinirleniyoruz, “cık cık cık, bu devirde böyle şey nasıl olur?” diyoruz ama Polisin, “O gazeteciyi bu tarafa getirin, ona özel muamele yapacağız” dediği ve döverek öldürdüğü Metin Göktepe’nin faillerinin akıbetini hatırlamıyoruz, hatırlamamayı seçiyoruz.

“90’ların bitmesiyle birlikte unutmayı seçtiklerimiz, yüzleşmediğimiz, hesabını sormadığımız her şeyin bedelini; şimdi kırılgan bir demokraside, güvercin tedirginliğinde yaşayarak ödüyoruz.”

-Zamanın Sabrı- Faili Meşhur 90’lar

Uğur Mumcu suikastı var sonra, faili meşhur ama meçhul. Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Adnan Kahveci var toprağın altında. Bugüne geldiğimizde de Can Dündar’lar var, sürülen, hapse tıkılan, sesi kesilen gazeteciler var hala. Sonra Barbaros Şansal var örneğin, havaalanı peronunda linç edilen, kamera görüntülerine rağmen faillerine takipsizlik verilen. Berkin Elvan gibi küçük çocuklar var mesela sokak ortasında polis tarafından vurulan, baharında soldurulan.

Zaman, bu topraklarda aydına, işçiye, kadına, gence, çocuğa iyi gelmedi. Yaramadı bize zaman, çünkü zamanı halı yaptık ve unutmayı seçtiklerimizi altına süpürmeye çalıştık. Fakat halının altı artık doldu. İvedilikle yüzleşmeye, hatırlamaya ve aynısı tekrar olmasın diye harekete geçmeye ihtiyacımız var. Ya da hiçlik denizine kendimizi atıp bireysel buhranlarımızla dünyadan soyutlanmaya. Arası mümkün değil zira. Beni ne ilgilendirir faili bulunmamış cinayetler, yakılan oteller, yapılan işkenceler diyorsanız Zamanın Sabrı sizi uyarıyor:

“Benim sıradan, küçük bir hayatım var. Bu işler karmaşık, derin işler, bana dokunmaz. Ben işime gider gelirim, kimseye bulaşmam” diye bir fikir, saniyenin onda biri aklınızdan geçerse eğer, cezaevi aracını yumruklayarak, “Götürmeyin kızımı, o daha çok küçük” diye çığlık çığlığa ağlayan Manisalı annenin sesi çınlasın kulaklarınızda...”

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!