Yaradılıştan bu yana, insanlar çevresinde gördüğü her nesneyi sembollerle ifade etti. Kan da birçok durumun, olayın ve nesnenin sembolü olarak kullanılmıştı...
Yaradılıştan bu yana, insanlar çevresinde gördüğü her nesneyi sembollerle ifade etti. Kan da birçok durumun, olayın ve nesnenin sembolü olarak kullanılmıştı...
Bu içerikte Medium kaynak olarak kullanılmıştır.
Zamanla semboller anlam değiştirebileceği için dönemin sosyokültürel yapısı ele alınarak yorumlanması gerekir. Jung’a göre sembollerin insan için çok derin anlamı, yaşamsal önemi olan içsel bir çekim gücü vardır ve insan düşüncesini anlamada en önemli anahtardır.
Kanın bir çok sembolik anlamı vardı. Bunlardan biri de ilk çağlardan beri kutsal kabul edilmesiydi. İlkel çağda kurban törenlerinde adanan adak hayvanlarının kafatası ve kemikleri gök tanrıya adanırdı. Ruhlara, toprak ve yer altı tanrılarına ise sadece sıcak kan sunulurdu.
Fırtına tanrısı olarak bilinirdi. Gücünü ve yetkilerini putlara devrettiği düşünülmekteydi. İnsanlar sadece fırtına çıktığında kanlı adaklar adayarak bu tanrıya dua ederdi. Kimi zaman ise bu kan puta sürülürdü. Bu şekilde putun kandan hoşnut olduğuna inanılırdı.
Yunan mitolojisinde ise bitkilerin kökeninin tanrı kanından geldiği görülüyordu. Adonis’in kanından beyaz gülün, Afrodit’in kanından kırmızı gülün ve Attis’in kanından da menekşelerin doğduğu biliniyordu.
Meksikalılar, sürekli olarak güneşe mahkumları adayarak kanın, güneşin tükenen enerjisini yenileyeceğine inanırlardı. Finler, ilk doğan kuzuyu kurban ederek hasadı başlatırdı.
Mitsel Falias şehrinden getirilen dört kutsal hediyeden biriydi. İnanışa göre kral tahtını hak eden kişi taşa oturunca büyüleyici bir şarkı söylemeye başlardı. Suçluyu bulmak için yapılan sınama töreninde, suçlu bu taşın üstüne oturduğunda, taş beyaza dönerse suçlunun masum olduğu anlaşılırdı.
Günümüzde Anadolu’nun bazı yörelerinde ve birçok Türk devletinde, kurban kanı şifaydı. Türk kültüründe kanın bir diğer sembolik anlamı da rahme bir şekilde girip kadını döllemesiydi. 'Köroğlu’nun Sonu' ile ilgili anlatımlarda Köroğlu’nu öldüren Pikir Kız’ın, onun kanını içerek hamile kaldığı rivayet edilirdi.
İncil’e göre son akşam yemeğinde Hz. İsa: 'Onlar yemek yerlerken ekmek aldı, şükredip kopardı ve onlara vererek dedi: Alın bu benim bedenimdir. Bir kâse şarap aldı, şükrederek onlara verdi; hepsi ondan içti. Onlara bu benim kanımdır.' dedi.
Golgotha’nın arami dilinde sözcük anlamı 'kafatası'ydı. Kudüs’te bulunan kafatasına benzeyen bir tepeydi. Ademin yaratıldığı ve gömüldüğü yerdi. İncile göre Hz. İsa bu tepede çarmıha gerildi ve Hz. İsa’nın kanının haçın altında gömülü olan Adem’in kafatasına damlayarak onu vaftiz eder; böylece insanlığın babası günahlarından arınmış oldu. Hz. İsa’nın yeniden dünyaya ineceğine olan inanç ile kana burada diriliş ve arındırıcı özellikler yüklendi.
Kan sembolünün arındırıcılığına olan inanç; Türk, Mısır, Yahudi, Orta Doğu ve Hristiyanlık gibi bir çok kültürde vardı. Mısır kültüründe kan banyosunun, genç kalmayı sağlayacağına yönelik inanç vardı.
Sırplı performans sanatçısı olan Marina Abromavic, performanslarında kan sembolünü çok sık kullanırdı. Kan birçok gösterisinde içilmekteydi. Performansları hakkında, 'Tehlikenin tanımını zorlayan ve kurcalayan sanat benim ilgimi çekiyor ve dahası, izleyenin gözlemi burada ve şimdi olmalı. Dikkatini tehlikede toplamak, şimdiki zamanın, şu anın merkezine kurulmaktır.' demişti.
Bu yolla her insan, atalarından geçmiş çağların izlerini alırdı. Kan içmek, günümüzde bir tabu haline gelse de ilkel çağlardan beri kan kutsandı ve tedavi amacıyla içildi.
Çok güzel bir içerik