10 yılı aşkın süredir İstanbul Aydın Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapan şair Ataol Behramoğlu’nun görevine son verildi.
Behramoğlu, Kurban Bayramı’yla ilgili sarf ettiği 'Canlıları keserek bayram olmaz' ifadesinin ardından hedef gösterilmişti.
Behramoğlu, konuyla ilgili 'Baskı altında işime son verdiler. Bir kürsüm vardı, elimden alındı.' dedi.
Şair Behramoğlu Halk TV'de Kurban Bayramı'na ilişkin yaptığı bir konuşmada 'Öldürmek için, kesmek için insanın içinde bir kuzuyu, bir oğlağı nasıl canavar yaşıyor? Biraz da bunu konuşalım. Canlıları keserek bayram olmaz.' ifadelerini kullanmıştı.
Halk TV’ye konuk olan Behramoğlu, 2011’den beri akademisyen olarak görev yaptığı İstanbul Aydın Üniversitesi’ndeki işine baskı altında son verildiğini söyledi:
'Ben bir akademisyenim. Benim Rus Dili ve Edebiyatı profesörü olduğumu çok az kişi bilir. İstanbul Üniversitesi’nden emekliyim ve özel üniversitelerde devam ediyordum. Baskı altında işime son verdiler. Bir kürsüm vardı, elimden alındı. Hala bu sıkıntılar her anlamda devam ediyor. İçerde ve dışarıda.
Bu insanlar bu ülkenin yakasını bırakmadan ölürsem mutsuz öleceğim. Yazıklar olsun size. Ülkeyi yaşanmaz hale getirdiniz. İki kilo patates 25 lira, bir kilo domates 15 lira. Yazıklar olsun.”
Behramoğlu, dün sosyal medya hesabından kendisine saldıran ve hakaret edenlere yanıt verdi. “Samimi inanç sahipleri içinde incittiklerim varsa elbette özür dilerim” diyen Behramoğlu, şu mesajları paylaştı:
“‘Canlıları keserek bayram olmaz’ sözüm üzerine bana hakaret edenler, paramız pul oldu, sömürge ülke insan olduk sözümün farkında bile değiller. Demek ki sömürge insanı olmaya layıklar. Din silahşörlüğü yapacağınıza bağımsız kafalı insan olun. Hakaretler ise sahiplerine aittir.
Bütün dinlere karşı eşit mesafedeyim. Herhangi birine mensup olma mecburiyetinde değilim. Ben Özgür akla, insana, onun yaratıcısı yetilerine inanırım. Dinler de içinde olmak üzere düşünce ve inanç özgürlüğüne de elbette saygılıyım.
Benim derdim Kurban Bayramı’yla değil, bütün dünyada hayvanlara yapılan eziyet konusundadır. Bir başka canlının etine muhtaç olmadan, ona eziyet etmeden yaşanacak günler gelmesini özlemeye hakkım var. Söylemeye çalıştığım budur.
Bana hakaret ederek mutlu olanlar ya da görevlendirilenler, istiyorlarsa devam etsinler. Fakat bu konuda samimi olanlar varsa, unutmasınlar ki din duygusu öncelikle insana, senin gibi düşünmeyene de saygı gerektirir. Ben öyle öğrendim, öyle gördüm. Bu ülke böyleydi çünkü.
Samimi inanç sahipleri içinde incittiklerim varsa elbette özür dilerim. Hakaret etme seviyesizliğinde olanlar ya da bu konuda görevli olanlarıysa karanlıklarıyla baş başa bırakıyorum. Konu bu anlamda benim için artık kapanmıştır.”
Olay soylemine katilip katilmamak degil, olay dusuncesini ifade ettigi icin akademik kariyerinin sonlandirilmis olmasi. Dusunce ve ifade ozgurlugunun olmadigi yerde bilim olmaz yeni fikirler akimlar yeserip gelismeye ilerlemeye on ayak olmaz. Seriatin dini ve kati ideolojik rejimlerin hakim oldugu tum toplumlar geri kalmaya mahkumdur. Bilime sanata teknolojiye egitime ayrica onem veren sovyetler bile ozgurluk olmadigi icin bu sondan kacamadi, liyakat nedir bilmiyen osmanlicilik oynayan selefi kafasinin hic sansi olmayacak, cokus ve basarisizlik kacinilmaz.
Tüm dünyadaki ülkelerdeki kişilerin ortalama yıllık et tüketimine bakın sonra hangi ülkede daha çok canlı öldürüldüğü hakkında konuşalım. Bunu ibadet olarak yapınca mı batıyor. Tek fark ibadet amaçlı olması yine tüketiyoruz atmıyoruz ya.
müslimler ifade özgürlüğüyle tanışıyor