Caner Sarıoğlu Yazio: Eğitim Uzaktan Olabiliyorsa Okula Ne Gerek Var!

Pandemi gerçeği ile yüzleştiğimiz günden beri yaşamlarımızda pek çok noktada kaçınılmaz değişimler olmaya başladı. Bunlardan biri de eğitim. Bir seneyi aşkın süredir öğrenciler, öğretmenler ve aileler için zorlu bir süreç içerisindeyiz. Eğitimde bir dönüşüm yaşandı ve yüz yüze eğitimin yerini ağırlıklı olarak uzaktan eğitim aldı. Bizler de bu denli beklenmedik bir değişime hazırlıksız yakalandık diyebiliriz. Elbette uzaktan eğitim sürecini deneyimleyen öğretmenler, öğrenciler ve anne babalar olarak bu süreçten çıktığımızda artık bazı şeylerin eskisi gibi olmaması gerektiğini fark ettik.

Mesela okul kavramını ele alalım. Artık sadece bilgi aktarımı yapılan dersler için okulun gereksiz hale geldiği düşünülebilir.

Çünkü bilgi aktarımını online birçok platform ve canlı dersler sağlamakta. Hatta bu konuda çok iyi kanallar mevcut. Hal böyleyken artık öğrenciler okula geldiğinde şunu sorgulamaya başlayacaklar. “E ben bunu zaten evde de öğrenirdim.”  Bu durumda sadece bilgi aktarımı için okulda bulunmak çocuklarda çelişki yaratacaktır. Ama eğitimde amacımız sadece bilgi aktarımı değil de çocuğun fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal gelişimini bir bütün olarak desteklemekse okulun önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. 

Ayrıca uzaktan eğitim sürecinde akademik öğrenmelerin yanında öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci arasındaki etkileşimlerin önemini daha da fazla fark ettik. Doğan Cüceloğlu hocamızın dediği gibi “Hangi eğitim sistemi içinde olursa olsun, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, öğretmenin öğrenciyle göz göze geldiği bir an vardır. O an öğretmen, öğrencinin gönül kapısından girerek zihnine ulaşır. Ve o an eğitim başlar.” Bu durumda eğitimi tam anlamıyla başlatabilmek için çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini es geçmemeliyiz.

Bu süreçte bize düşen de okullarımızı ve öğretmenler olarak kendimizi çocuğa dijital araçların veremeyeceği şeyleri verebilmek adına dönüştürmek ve geliştirmektir.

Peki bu dönüşüm ne yönde olmalı? Çocuklar belki bu videolarla konuyu öğrenebilir. Peki ya konu üzerine ne kadar derinlemesine düşünebilir? Düşündüklerini hayatına ne kadar aktarabilir? Yaratıcılık becerisini geliştirebilir mi? Eleştirel gözle b akabilir mi? Hayattaki problemleri çözme becerisi geliştirebilir mi? Sosyal ortamı sağlayabilir, iş birliği sunabilir mi? Duygusal gelişimine ne kadar katkı verebilir? 

Tüm bu soruların içerisinde okulları ve kendimizi nasıl dönüştürmemiz gerektiğinin cevabı saklıdır. Futbol oynamayı öğrenmek isteyen biri saatlerce futbol videoları izleyebilir, dijital futbol oyunları oynayabilir ama gerçekten futbolu öğrenmek istiyorsa topa vurması şart.

Özetle, pandemi bize okulların doğru kurgulandığında eğitim sistemindeki önemini bir kez daha hatırlattı. Sadece derste olabilmenin değil, sınıftaki etkileşimin, göz göze gelebilmenin, iş birliğinin, oynanan oyunların, teneffüslerin hatta yapılan haylazlıkların ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi. Bilgi aktarımı yapmanın yetersiz olduğunu, çağa yetişmek istiyorsak bilgiyi doğrudan aktarmaktan ziyade bilgiyi işlemenin, üretmenin, sorgulamanın gerekliliğini gösterdi. Merak duygusunu, girişimciliği, sorumluluk bilincinin önemini hatırlattı. En önemlisi de değişime ayak uydurmak istiyorsak dönüşmeye kendimizden başlamamız gerektiğini gösterdi. E hadi o zaman. Şimdi değilse ne zaman?

Instagram

YouTube

Twitter

Popüler İçerikler

Bakanlık, Valiliklere Talimat Gönderdi: "Belediye Kreşlerini Kapatın"
Kızılcık Şerbeti'nde Yeni Doğmuş Bebeğin Başının Örtülmesi Tepki Topladı
Hollanda Hükümeti'nden Örnek Karar: Scottish ve Sphynx Kedilerin Sahiplenilmesi Yasaklandı!