Canan Kaftancıoğlu Onedio Editör Masası'na Katıldı! Seçimlere Hazırlık, Tahminler ve Çalışmaları

Seçime günler kala CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile seçim tahminlerini, CHP'nin anketlerdeki durumunu, sahte logolu afişleri, deep fake video iddalarını, depremi konuştuk. Onedio editörleri sordu Canan Kaftancıoğlu kızıyla anılarından, motosiklet tutkusundan, Z kuşağı ile iletişiminden, sandık görevlilerinin hazırlıklarına kadar bir çok konuda cevaplar verdi.

Onedio Haber Müdürü Abdullah Demir: 2019 yerel seçimlerine göre; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve meclis seçiminde ne tür bir fark bekliyorsunuz? Meclis dağılımından beklentileriniz nedir?

Canan Kaftancıoğlu:

14 Mayıs akşamı itibariyle güzel memleketimizde hepimizin dudağının kenarına bir gülümseme yerleşeceğini hissediyorum. Bu gülümseme neden dolayı olacak Türkiye'nin geleceğine dair yeniden inşayı hep birlikte yapabilecek 14 Mayıs'ta ilk turda seçimi hep birlikte bitirebileceğimizle ilgili bir fırsat aralığı olduğunu görüyorum. Bu fırsat aralıklarını değerlendirdiğimizde 14 Mayıs akşamı cumhurbaşkanını emekli edeceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı yapacağız. 

Demokrasiye inananlar tarafından Türkiye'de meclis çoğunluğunu alabilme fırsat aralığımız olduğunu görüyorum. Ama şu gerçeği de ifade etmek durumundayım; geçmiş bütün seçimler veriye dayalı incelediğinde Türkiye'de oy veren seçmenin anlamlı bir kısmı son 2 ayda karar veriyor. Bu anlamlı olan kısmın yarısına yakını - yarısından birazcık az - son iki haftada karar veriyor. Hatta bu son 2 haftada karar verenlerin yaklaşık %20'lik kısmı da sandığa giderken karar veriyor.

Şimdi önümüzdeki hafta kalmışken ve bu söylediğim parametrelerde varken; dolayısıyla bu günden sadece fırsat aralıklarını söyleyebiliriz. Bugünden eğer arada kalan zaman içinde biz olması gereken bu süreci yürütürsek; ve beklenmedik siyasi süreçler karşımıza çıkmazsa, meclis çoğunluğunu oluşturmakla ilgili fırsat aralığımız var.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Emre Ordu: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırlattığı öne sürülen deep fake videoları ile ilgili dün (2 Mayıs 2023) Murat Yetkin’e konuşan CHP’li üst düzey bir kaynak “yurt dışından hackerlarla anlaşıldığını” öne sürdü. Size gelen sadece bir bilgi mi elinizde bununla ilgili görüntüler videolar var mı? Kemal Kılıçdaroğlu, İletişim Başkanlığı ve Fahrettin Altun’a seslenerek aslında bir ön almış oldu. Artık bu saatten sonra ve seçimde son 10 güne girilmişken bu iktidarın bu videoları yayına veya dolaşıma sokabileceğini düşünüyor musunuz? Öngörüyor musunuz?

Canan Kaftancıoğlu:

Yapacakları ellerinden gelen her türlü kötülüğü ahlaksızlık ve akılsızlıkları ile buluşturarak yapacaklarını ön görüyorum. Ama mesele onların ne yapacağından ziyade hep birlikte bizlerin ne yapacağı. 

Şimdi Türkiye’nin nasıl bir atmosferde seçime gittiğini birkaç cümle ile hatırlayalım.

Bir. Seçimle gelen isimlerin partilerin bir önemi yok. Gittikçe otoriterleşen ve tekleşen bir yapı var. Bunun karşısında da seçime giderken uzlaşı ile hareket eden, farkların, adalet gibi, özgürlük gibi, eşitlik gibi genel kavramlar şemsiyesi altında bir araya gelmiş bir muhalefet var. Ve bu muhalefetin en önemli şeyi - çok sık dillendirilmiyor ama siz gençlerin hissedeceğini inanıyorum - yarına dair sözü olan, yarına dair vaadi olan… Yani dünden değil yarından konuşan ve bunu da hayata geçirecek kadroları olan bir anlayışın karşısında; vatandaşa söyleyecek sözü olmayanın, akıl ve ahlaktan iyice uzaklaşmış olanın, yapacaklarının sınırı yoktur.

Dediğiniz gibi bu tip bilgiler bizde var. Elimizde videoların olup olmaması mesele değil ama işte ses takliti yaparak bile videoların vesairelerin dolaştırılabileceğini görüyoruz. Çünkü yalan ve yanlış bir takım broşürlerle, afişlerle toplumu algılarla yönlendirmeye çalıştıklarını biliyoruz. Çünkü başka yapabilecekleri bir şey yok. Bu aslında çaresizliklerini gösteriyor. Dolayısıyla bunların hepsini yapabilirler. Ama burada mesele onların ne yapacağı değil. Bunları öngörüp bizim nasıl davranacağımız, nasıl tutum takınacağımız  ve sonucu nasıl belirleyeceğimiz.

Burada da dünya siyaset tarihi boyunca değişmez şeyler vardır. Pozitif kampanyalar seçim tarihleri boyunca negatif kampanyaları kovmuştur. Umut her zaman kötülükten üstün gelmiştir. Ve bu kampanyaya özel bir şey söyleyeyim size. Sizler de böyle bir hafızalarınızı yoklarsanız geçmiş seçimlerde hep muhalefet olarak bizler - ki muhalefetin yapması nispeten anlaşılır - hep iktidarı eleştirirdik, 'şunu yapıyorlar' derdik, onların gündemine argüman üretmeye çalışırdık. Vesaire vesaire…

Kendimizin yarına dair sözünü vaadini çok fazla gündeme getirmemişiz ya da getirememişiz. Bugünü lütfen zihinlerinizde bir canlandırın. Yetki iktidarda… Ve bir takım şeyleri, zaten yapması gerekenleri bugüne kadar yapabilecekken, hâlâ vaat veren - ve daha güzel bizim adımıza olumlu olan şey - gündemi belirleyen muhalefet. Vaatleriyle, söylemleriyle, yarına dair sözüyle o gündemin peşine takılan iktidar var. Buna da takılamadığı için, vaat kopyalamaları güzel bir şey gerçi.

Bunu yaptığı için aklınıza gelen gelemeyecek bütün kötülükleri yapacaklardır. Biz ne yapacağız kısmıyla daha çok ilgiliyiz.

Onedio Yaratıcı İçerik Yöneticisi Levent Yaşar: Programdan önce YSK'nın verilerine baktım, yurt dışı dahil toplam 195 bin sandık var. Yurt dışını çıkardığımız zaman yaklaşık 190 bin oluyor . Bu da şu demek CHP 190 bin tane sandığa kurul üyesi, 190 bin müşahit verecek. Bunların yüzde kaçını tamamladınız?

Canan Kaftancıoğlu:

Önce sorumluluk alanım İstanbul’dan bahsedeyim sonra Türkiye geneli hakkında bilgi vereyim. İstanbul’da 30 bin 803 sandığın - altını çizerek söylüyorum - tamamı tamamlanmış durumda. Asil görevliler, yedek görevliler ama… Tamamlanmayı şu şekilde kabul etmeyin çünkü ben bu şekilde kabul etmiyorum.

'Tamam işte orda da birinin adı var'

Hayır. Önümüzdeki günlerde zaten kamuoyunu da kısa bir video ile bilgilendireceğim. Taa 3 yıl öncesinde başlayan. İstanbul modeli diye tarif ettiğimiz sandık güvenliği çerçevesinde bu kişilerin önce bulunması, inandırılması, motive edilmesi, o sandık başında neyi yapacağının bilinmesi, sabah kaçta gidecek, sandık kapanıncaya kadar ne yapacak, sandık kapandıktan sonra neye ‘evet’ diyecek, neye ‘hayır’ diyecek, imzayı ne zaman atacak, ne zaman itiraz edecek, ne zaman müdahale edecek ya da müdahale etmeyecek eğitimlerinin de alındığı… İstanbul’da sadece sandık görevlileri değil İstanbul’da ilk defa 31 Mart’tan farklı olarak yaptığımız şey ilçe seçim kurullarında örneğin bilişim okur yazarlığı eğitimini verdiğimiz görevlilerimiz olacak. İstanbul’da ilk defa her okulda en az iki avukatımız olacak. Ama bu avukatlarımız da sadece avukat olduğu için sadece orada değil.

Bu süreçlerde gerekli eğitimleri almış avukatlar olacak. İstanbul’da yine yetmiyor, bilişim sorumlularımızın, eğitimlerimizin…

İstanbul’da yaklaşık, 137 bin 300 tane arkadaşımızı herkes yerini, görevini, işini, ne yapacağını biliyor. Ama en önemlisi - bu çok basit gibi gelir ama işin sırrı bu - İstanbul’da kurduğumuz mekanizmada, İstanbul modelinde seçime gününe dair efektif kimi zaman tek yönlü kimi zaman eş düzlemde iletişim etkileşim geri bildirim mekanizmamız tamamen 31 Mart’ta yaptığımız gibi çok daha gelişmiş halde İstanbul özelinde var.

Türkiye’deki bütün sandıkların tamamında CHP’liler yerleştirildi. Şimdi nasıl yerleştirildi? İstanbul gerçekliğinden farklı yürütülen süreç ne?

Yerleştirilen bütün arkadaşlar aynen İstanbul’da olduğu gibi eğitimleri almış dersem sizleri yanıltmış olurum ki bu benim en son isteyeceğim şey.

Hatta kimi köylerde ve deprem bölgesinde kimi sandıklarda boşluklar vardı. Vardı diyorum. Bu boşlukları gidermek için hem Genel Merkez Sandık Güvenlik Komisyonu hem Millet İttifakı Sandık Güvenliği Komisyonu, Türkiye Gönüllüleri diye bir çalışma başlattı.

Buraya gelen başvurulardan - çünkü deprem bölgesinde kaybettiklerimiz oldu, il dışında çıkanlar oldu - Türkiye Gönüllüleri’ne başvuranlarla boş sandıklar eşleştirildi. Onlar yerleştirildi. 

Ayrıca  bir de yine biliyorsunuz yurtdışında oy kullanmak bir zaman dilimi içinde oluyor. Şu anda kullanıyorlar. Yurt dışında yaşayıp oyunu kullanmış örneğin Maraşlı vatandaşımız, Malatyalı kardeşimiz…

Buralarda da yurt dışındakilerle etkin bir çalışma yapıldı. Bir kaç bin vatandaşımız oralardan getirilip sandıklarda görev almak üzere bu arkadaşlarımız orada olacaklar. Şimdi o arkadaşlarımızın da o genel merkez ve ittifak partileri sandık başında neyi nasıl yapacaklarına dair eğitimleri sürüyor.

Dolayısıyla, sistemde yüzde 100 sandık görevlilerinin tamamı yazılı. Ancak, Türkiye’nin tamamında İstanbul’daki gibi bu süreçler içinde olması gereken eğitimler tam tamamlanmış değil. Ancak genel merkez bunu tamamlayacaktır. Orası benim sorumluluk alanım olmadığı için sadece bu kadarının bilgisini verebilirim

Onedio Spor Editörü Soner Çağlayan: İstanbul Ataşehir’de ikamet ediyorum. İlk sorum orayla ilgili olacak. CHP’nin burada kaç vekil çıkarabileceğini öngörüyorsunuz? Bu yeni seçim sisteminde, matematiğinde birazda stratejik oy hesaplaması yapıyoruz çünkü.

Canan Kaftancıoğlu:

Sen yine de benim söylediğime göre benim stratejik oyu hesaplama. Yüreğinden geçen şekilde oy ver. İstanbul 1. Bölgede artı dört hatta ekstra 5 çıkarabiliriz. 15 milletvekili çıkarmanın fırsat aralığı var. Ama biraz önce söylediğim gerçekliği de göz ardı etme. Çünkü sandığa giderken oy verme davranışı değişecek kişiye bugünden kesin buraya oy verecek dersek en azından verisel olarak hatta bilimsel olarak hata yapmış oluruz.

Canan Kaftancıoğlu

Bu merakta çok arkadaşımız var. Ben de bu soruya çok samimi cevap veriyorum sizi ne kadar tatmin eder bilmiyorum. Sevgili Soner ben hayatım boyunca örgütlü mücadeleye inandım. İnanarak yapılan örgütlü mücadelelerin kişileri bir yere taşıyacağına ya da taşımayacağını düşünürüm. Siyaseti bir meslek olarak kabul etmediğim için öyle bir kariyer planlaması gibi 'Gönlümden geçen şu. Bunu da olmak için şu mücadeleyi verelim' demenin topluma ve örgütlü mücadeleye bir katkısı olmadığını düşünüyorum. Bunu aksini düşünenler de yanlış düşünüyor demeyeyim.

Bildiğim tek şey var. Ben CHP’ye geldiğim günden itibaren hep o örgütlü mücadelede seçimle olan hani tercihle, genel merkez atamasıyla hiçbir yere talep açmadım.

Şu an siyasi yasaklıyım. Ama siyasi yasaklı olmasam da milletvekili adayı olmayacaktım. Bunu biliyorum. Ama sonrasında kendimi nerede görüyorum.

Sonrasında Türkiye’de demokrasinin yerleşik hale geldiği; süreçlerin siyasi partilerde örgütlü mücadeleyle aşağıdan yukarıya kararların verildiği; belediye başkanlarının, milletvekillerinin, genel başkanların, kim olursa olsun herkesin bu şekilde belirlendiği; yerde, o örgütlü mücadele beni bir yere taşır ya da taşımaz hiç bugünden düşünmüyorum. Bunu kendi adıma önemsemiyorum. Ama önemsediğim bir şey var: bu memlekette biz hep beraber demokrasiyi içselleştirir bu örgütlü mücadelenin bir şekilde parçası olursak eğer… Ben ne yalan söyleyim. Altı yıldır siyasetin dışında siyasetten nefret eden birisiyim. Siyasetten nefret etmiyorum. Türkiye’de siyasetin yapılma şeklinden nefret eden biri olarak ben bana sorsanız ben artık altı yılda hayatta kaçırdıklarımı yaşamak üzere konforlu alana geçmeyi tercih ederim. 

Ama örgütlü mücadele de nereye sürüklerse ona da hiç bir şekilde hayır demem. Nerede ihtiyaç olursa o mücadeleyi veririm.

Onedio Haber Müdürü Abdullah Demir: CHP logosuyla sahte afiş basılmıştı. Bu konuyla ilgili taraf belirttiniz ama kişiler ile ilgili bilgi vermediniz. Savcılığa çağırma ile de sorunlar olmuştu. Bu konuda habere konu olacak önemli isimler var mı?

O kişileri neden söylemedim biliyor musunuz? Kişiler gençler o yüzden söylemedim. Gençler Ak Parti Gençlik kollarında yönetici oldular. O gençler onları neden bastırdı biliyor musunuz? Bence inandıklarından falan değil. O afişi bastırdıklarında o talimatı verenler tarafından sırtlarının sıvazlanacağını bildikleri için o afişi bastırdılar. Bunu yapan genci afişe etmeye ya da deşifre etmeye çok gerek olmadığını düşündüm. Gençlere onu yaptıranları asıl afişe etmemiz lazım. Onun içinde saraydan başlamamız lazım. Saray’dakinin söyledikleri, yalanları, uydurdukları…

Gençlerle ilgili yasal süreç devam ediyor. Ama galiba sürecin sonunda o gençleri affedeceğim. Benim ağababalarıyla işim var. Niye gençlere sataşayım.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Emre Ordu: CHP’nin 20 yıllık seçim performansına baktığım zaman oy oranının yüzde 20 - 25 bandına sıkıştığını görüyorum. Şimdi Türkiye en kritik seçimine gidiyor ve karşımızda şöyle bir tablo var: 21 yıllık yıpranmış bir AK Parti iktidarı; Türkiye cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor; eğitimde, sağlıkta, adalette, her konu başlığında bir dolu sorun var. Ancak baktığımızda bütün kamuoyu araştırmalarında AK Parti hâlâ birinci parti olarak gözüküyor. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy oranı demin dediğim aralıkta gözüküyor. Size sorum şu; Türkiye’de toplumu neden ikna edemiyorsunuz?

Canan Kaftancıoğlu

Çok doğru ve güzel bir soru, teşekkür ederim. Sorunun cevabını bir Cumhuriyet Halk Partili olarak yanıtlamadan önce genel bir bilgilendirmeyi, daha doğrusu, beni ikna eden bir bilgilendirmeyi sizinle paylaşmak isterim.

Gelişmiş demokratik ülkelerde seçmenler siyasi partilerin ideolojik pozisyonlarına önem vermeden o seçimde kendilerine vaat edilen ekonomik durumlara göre oy verme davranışlarını değiştirebiliyorlar. Mesela bütün Avrupa ülkelerinde bu durum böyle. Örneğin bir seçimde Avrupa’da demokrasinin olduğu bir ülkede vatandaş kendisine ekonomide daha iyi şeyler vaat eden Hristiyan Demokrat Parti’den bir sonraki seçimde Yeşiller ve Sol Partisi’ne oy verebiliyor.

Şimdi bizim ülkemizde toplum psikolojisini ve sosyolojisini incelediğimizde; zaman içindeki demokratikleşmenin bir sonucu olarak değişecektir. Türk toplumunda oy verme davranışı toplumun günlük ihtiyacı ya da siyasetin sorumlulukları ya da siyasetin ona vaat ettikleri üzerinden değil. Türk toplumu değerler üzerinden oy verme davranışını şekillendiriyor.

Şöyle düşünün; örneğin Cumhuriyet Halk Partili: kendimizden örnek vereyim; kendisini Cumhuriyet Halk Partili olarak tarif eden birisi yani AK Parti - hani tersten olumlu örnek vereyim - dünyanın en iyi ekonomik vaadini sunsa da - bu ülkeyi ekonomik olarak veya diğer konularda gerçekte çağ atlatacak bir süreci samimi bir biçimde ortaya koysa da Cumhuriyet Halk Partili biri ölsede AK Partili birisine oy vermiyor. Tam tersi diğer partilerde de oluyor. 

Ana makro sebep Türk toplumunun değerler üzerinden oy verme davranışının şekillenmesi. Bunu bir kenara koyalım. Bu bir toplumsal gerçek. 

Bu gerçekliğin içinde bir de Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim çok eksiğimiz olmuş. Ben bunu her yerde söylüyorum. Geçmişte bizler cumhuriyetin kurucusu devletin kurucusu bir parti olarak zaman içinde - o dönemdeki arkadaşlarımızı da ben eleştirmiyorum, belki o günkü siyasetin yapılma şeklinin sonucu öyleydi. Yorum yapamayacağım çünkü ben geçmişi konuşmayı çok sevmem. O kadar çok o devletin kurucu iradesi olmasının verdiği özgüvenle vatandaşla buluşmamış, vatandaşa kendisini anlatmamış, vatandaşa sadece ahkam kesmişiz biz. ‘Biz halk partisiyiz’ demişiz böyle parmak sallamışız geçtiğimiz yıllarda.

Öyle olunca vatandaşla Cumhuriyet Halk Partisi’nin arasında bir duygusal kopuş olmuş. Bunu alıp bir kenara koyalım. İkincisi biz vatandaşa gidip kendimizi anlatmıyorken, tembellik yapıyorken; gerçekçi olalım arkadaşlar. Eksiğimizi görelim ki tamamlayalım. Tembellik yapıp ‘Pasta az olsun bizim olsun, bende burada oh ne güzel’ deyip birbirimize propaganda yapıyor iken gidip birileri Cumhuriyet Halk Partisi’ni anlatmış. Ama sıkıntı olmadığı gibi anlatmış: ‘din düşmanı’ demiş anlatmış, ‘devlet düşmanı’ demiş anlatmış. Demişte demiş siyasette yalan aramadığınız kadar var. Vatandaşın zihninde haklı olarak yerleşmiş.

Burada vatandaşın hiç bir suçu yok. Bunu laf olsun diye söylemiyorum inanarak söylüyorum. Sen kendini gidip olduğu gibi anlatmazsan birileri gelir seni olmadığın gibi anlatır.

Burada bir hak teslimi yapmak durumundayım. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan oldu. Ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisi aslında tam da olması gerektiği yere evrildi. Halkın partisi, her kesimin partisi, her kesin partisi…

Biz kendi kendimize propaganda yapan değil, vatandaşa konuşan da değil. Önce bir vatandaşı dinleyen, anlayan, hisseden. Vatandaşın her derdini çözemeyebiliriz ama seni anladım duygusunu veren bir anlayışla. İşte benim il başkanlığımla İstanbul’da bunu yapmaya çalıştık. Diğer yerlerde böyle yapılmaya çalışılıyor. Ve böyle böyle yapmaya çalıştık.

Bunun sonucunda ne gördük. Büyükşehirleri kazandık. Bakın bunların hiç biri tesadüf değil. Herkesin çok katkısı var ama söylediğimiz şeyin de büyük etkisi var.

Ve büyükşehirleri kazandıktan sonra yine aynı strateji ile birlikte Kılıçdaroğlu’nun başlattığı bizlerin yayıp genişletmeye çalıştığı strateji ile birlikte iktidar umudumuz ortaya doğdu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyları o sıkıştığı banttan çıktı, yükseliyor. Ama toplumun oy verme davranışında ne zaman ki vatandaşın günlük ihtiyacına göre objektif partileri değerlendirmesi, o da zaman içinde demokrasi ile olur eğitim ile olur. Siz gençler bunu çok iyi yapıyorsunuz.

Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Gençler daha objektif. İdeolojik bagajlarınız yok. Sırtınızda küfeleriniz yok. Sizin döneminizde mesela bunun çok daha kolaylaştırıcı olacağını göreceksiniz. Sebepleri bunlar.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Eray İspir: Ben deprem gündemine çekeceğim konuyu. İktidarın yıllarca kendi müteahhitleriyle ve orada oluşturduğu bir rant sistemiyle inşa ettiği yapılarda binlerce insan hayatını kaybetti. İktidara geldiğinizde en azından bağımsız bir şekilde yargılanmasında dair bir öngörünüz var mı? Çünkü şu anda mevcut iktidar bir çok kamu kuruluşunda yerleşmiş vaziyette. Buna dair bir öngörünüz var mı?

Canan Kaftancıoğlu

Buna dair bir öngörüm yok. Buna dair gücüm yettiğince kararlılığım var. Çok net söyleyim. Bakın deprem oldu. Bu ülkede depremler hep olur. Ama bir vatandaş söyledi hiç unutamıyorum o cümlesini ‘ben bu yaşadığım depremi unutabilirim. Ama depremden sonra bana yaşatılan üç günü unutmam asla mümkün değil’ dedi. 

Bir ev yapılıncaya kadar yaklaşık 22 - 23 imza atılıyor. Zemin etüdünde görevliler imza atıyor, ruhsat verilirken imza atılıyor, yapı denetimi imza atıyor, belediye ruhsat verirken imza atıyor. Atıyor, atıyor, atıyor.

Vatandaş tek bir imza atıyor. Nerede imza atıyor. Tapuda imzasını atıyor veriyor parasını evi alıyor. Bu ne demek biliyor musunuz sosyal devletlerde?

Sen o vatandaşın tek imzasıyla attığı evi, devlet ve kurumları 22 imzayla bu vatandaşı garantilemişsin. Vatandaş o evde ölüyor.

Bakın ben hekimim Adli Tıp uzmanıyım. Önlenebilecekken önlenemeyen her ölüm taammüden cinayettir. Deprem bölgesiyle ilgili bunu konuşurken öfkeleniyorum. Deprem bölgesinde hâlâ olumsuz giden süreçler var. Bütün vatandaşlarımızın orada göz göre göre ölüme terk edildiği bir yerde; canlı canlı selalarını dinlediği bir yerde; hukuk karşısında hesap sormayacaksak neden iktidara geliyoruz sevgili Eray. Bu vatandaşın suçu ne?

Devlet garanti veriyor imzalar atıyor evini alıyor. O evde de ölüyor. Öngörü falan değil bunun için her türlü ama her türlü gerekliliği hukuk karşısında o imzayı atanlardan da, o vatandaşı mağdur edenlerden de…

O vatandaşa ‘Size ev yapıyoruz. Üç yıl sonra da geri ödemesini alacağız’

Sosyal devlet nerede arkadaşlar? Korunmak, barınma hakkı, konut hakkı nerede? O vatandaş o evini sadece evini değil oradaki hatırasını, hafızasını, kent kimliğini, kent kültürünü…

İmkanlarımız da var burada. Varken yapmıyorsanız, yapmadığınız gibi o vatandaşı mağdur edecek evrakın altına imza atmışsanız ya da atmanız gerekirken atmamışsanız. Hukuk karşısında, hepimiz için kendimizi iyi hissedeceğimiz bir süreç olacak diyebiliriz.

Beni de siyasette motive eden tek şey bu.

Canan Kaftancıoğlu

Benim kararlılığım devam edecek hissediyorum. Benim kararlılığım kadar sizlerin de kararlılığı ve bu sürece örgütlü destek ve mücadele de benim kararlılığım kadar önemli. Bunu hiç unutmayın.

Onedio Yaratıcı İçerik Yöneticisi Levent Yaşar: Yurt dışı oyları çok önemli çünkü adaylar Türkiye’deki oylarında daha yüksek oy alıyorsa; sonuçlara 0,1 - 0,2 de olsa katkı sağlanabiliyor. Avrupa’da AKP, UID adında bir dernek kurdu. O dernek aracılığıyla en ücra köşelerdeki, kasabalardaki halkı toplayıp otobüslerle konsolosluklara götürüyor. Ve bunun içinde ciddi para harcıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz bu konuda?

Canan Kaftancıoğlu

Çok ciddi para harcamıyoruz. Çünkü çok ciddi paralarımız yok. Çok ciddi para harcanabilmesi için birilerinin cebinden o paraları toplamış olmak lazım. Şimdi siz soruyu sorarken bir yandan da telefonuma bakıyordum. Çünkü yurt dışında benim kızımda oy kullanmaya gitti. İlk oyunu kullanacak. Vermiş mi vermemiş mi diye ona bakıyordum.

Yurt dışı birliklerimiz aracılığıyla kendi imkanları ve dahilinde bizde seçmeni bölgelere taşımaya çalışıyoruz. Bu taşımayla ilgili durum bir iktidar partisi ile yarışacak ölçüde değil. Ama başka bir şey yapıyoruz. Yurt dışına sizlerinde bilgisi var. 40 yaş altında çok fazla giden vatandaşımız var. Bunların oy vermeleriyle ilgili süreçte seçim öncesi çalışmalar yapıldı. Yurt dışındaki seçmenin geçmişte AK Parti’ye verenlerin fikrinin değişmediğini biliyoruz. Bunlar yine AK Parti’ye veriyorlar. Yurt dışında oy kullanma oranlarının da az olduğunu biliyoruz. Yüzde 17 gibi bir sandığa gitme var. Bilginiz vardır mutlaka. Biz onu yüzde 30 sandığa gidişi sağlarsak Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na ekstra gelecek oy olarak sandıkta sonuç alacağımızı biliyoruz. Birlikle aracılığıyla bu çalışmaları yapıyoruz. Yurt dışı birliklerinde yine ben gerçekçi olmayı hep severim. Örneğin Almanya’da AK Parti’ye bugüne kadar oy vermiş seçmenin bir kısmı Millet İttifakına oy verecek. Tam anlamlı bir kısmı vermeyecek. 

Almanya’da şu ana kadar sandığa gitmeyen yurt dışı birliklerimiz aracılığıyla ulaştığımız seçmeni sandığa yolladığınızda Türkiye’de o yüzde 50+1’i sağlayabilecek fırsat aralığını örgütler aracılığıyla sandığa getirmeye çalışıyoruz. Daha doğrusu arkadaşlarımız çalışıyor.

Canan Kaftancıoğlu kızıyla anılarını paylaştı

Canan Kaftancıoğlu:

Bu arada benim kızım oyunu kullanmış. 

Kızım 2 Kasım 2002 doğumlu. Yani 3 Kasım 2002’de AK Parti iktidara geldi. 

Onedio Haber ve Gündem Editörü Emre Ordu: AK Parti’siz dünyayı hiç görmedi yani.

Canan Kaftancıoğlu: 

Benim kızım 9-10 yaşlarına geldiğinde işte ben sürekli seçimler gidiyoruz. Eve moralimiz bozuk dönüyoruz falan. 9-10 yaşlarında bir gün kızım dedi ki; ‘Ya anne siz neden hep kaybeden partiye oy veriyorsunuz’

O zannediyor ki futbol takımı tutmak gibi bir şey zannediyor.

‘E bir kere de kazanan partiyi tutsanıza’

Dedim 'Çağım bu böyle bir şey değil. Zaman içinde anlayacaksın'

Sonra bir kaç sene sonra yine seçim var. İki seçimin, Kasım katliamının olduğu seçim deyim. O seçimde yine umutlandık. Evden yine coşkuyla çıktık. Akşam yine geldik sinirler bozuk. Kızım baktı biraz canımız sıkkın. 

Tabii biraz daha aklı ermeye başlamıştı.

‘Ya anne neden böyle üzgünsünüz ben sizi hiç anlamıyorum’ dedi.

‘Niye Çağım’ dedim.

Kaybedeceğinizi zaten ben biliyordum. Siz niye bu kadar şaşırıyorsunuz? Üzülüyorsunuz’ dedi.

O gün demiştim ki ‘Çağım göreceksin bir gün sana iyilerin de bu seçimi kazandığını göstereceğiz’ diye.

31 Mart gecesi - benim kızım her halde benden dolayı siyasetle hiç ilgilenmiyor gibi gözükür, nefret eder ortalıkta yoktur.

1 Nisan sabahı bana bir mesaj gelmiş sabaha karşı. Hayatımın en değerli mesajıydı. Çünkü kızım o saate kadar uyumamış takip ediyor. Gelen mesaj şuydu kızımdan:

‘Kutlarım sonunda kazandınız’

Dedim ki ‘Çağım sırf sana bu mesajı attırmak için bu kadar çalışıyorum’ diye.

Şimdi inşallah ikinci mesajı da 14 Mayıs akşamı ya da 15 Mayıs’ta alırız.

Onedio Haber Müdürü Abdullah Demir: Seçimin birinci turda biteceğine inanıyor musunuz?

Canan Kaftancıoğlu:

Kesinlikle inanıyorum. Eğer hepimiz kalan 11 günde (editör notu: röportaj tarihi itibariyle) üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirirsek seçim birinci turda bitecek. Ama seçim birinci turda bitmeli.

Bakın biraz önce deprem bölgesinden gelen bir arkadaşız var. 20 yıldır bu ülkenin geldiği yeri birbirimize anlatmaya gerek yok hepimiz yaşıyoruz. Özellikle bakın deprem olmasaydı ‘Seçim ikinci turda bitse ne olacak ki? Hani 15 gün daha çalışırız’ diyecektim. Ama artık toplum özellikle deprem sonrası boşa geçirecek bir gün daha yok. Hele ki o deprem bölgesindeki insanların yok. O yüzden bu seçim birinci turda bitmeli. Hepimiz eksiksiz işimizi yaparsak kesin bilgi bitecek. İnanılmaz bir fırsat aralığımız var çünkü.

Onun için gece gündüz çalışıyoruz.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Emre Ordu: Canan Kaftancıoğlu neler okuyor? Kitap roman tavsiyeleri olur mu? Bugünden geriye bir hatıra olarak kalır belki.

Canan Kaftancıoğlu:

Canan Kaftancıoğlu’nun en çok eksikliğini hissettiği şeylerden birisini söyledin. Kaftancıoğlu’nun bu süreçte çok az yapabildiği şeylerden birisi okumak. Okumadan da olmuyor. Canan Kaftancıoğlu, arabada uzun seyahatlerde okuyor. Canan Kaftancıoğlu çok sigara içiyor. Arada sigara içmeye çıktığında bir kaç sayfa okuyor.

Mesela son okuduğum kitaplardan birisi kesinlikle tavsiye ederim. Beni çok etkileyen kitaplardan biri oldu. Ben Çin edebiyatı çok okumamıştım. Çin’de kuraklık dönemlerinde Balou Sıradağları'nda bir varoluş hikayesi. Yaşlı bir ihtiyar ile bir köpeğinin oradaki yoklukta herkesin pes edip göç ettiği bir dönemde ayakta kalma ve inancını hayata geçirme mücadelesini anlatan çok çarpıcı bir varoluş hikayesi. Ödüllü yazar Yan Lianke’nin. Geç farkettim ben de ‘Günler Aylar Yıllar’ diye. Tavsiye ederim hoşuma giden kitaplardan birisi.

Gene son okuduğum kitaplardan birisi Çek yazar. Ben Çek yazarları çok severim. Hrabal’ın ‘Gürültülü Yalnızlık

Tam da benim zihin dünyamla o kitaptaki anlatılan romanın gerçek üstü durumların ifade edilmesi şekliyle onu tavsiye ederim.

Geçen gün uçaktayken de Selahattin Demirtaş’ın ‘Dad’ isimli öykü kitabından, öykülerin çoğunu okudum. Kalemi hakkatten çok başarılı. Ben de hep böyle yazmayı, içimde hep bir özlem tabii. Bu okumakla da yazmak çok bağlantılı biliyorsunuz.

Son dönem okuduklarımdan bir de; Amerikan asıllı Alman bir düşünür 'Kesin İnançlar' kitabın adı. Bu kitapta çarpıcı geldi. Yani derin okuma yapan birisi için belki yüzeysel gelebilir ama çarpıcı gelen kısmı şu; daha Hitler faşizmi yaşanmadan. Dünyadaki - yani öncesinde yazılmış bir kitap - dini ve bir takım milliyetçilik gibi duygularla gerçekleştirilen siyasi akımlarda kitle psikolojisi, toplumların nasıl yönlendirildiğİ.

Bu kitle psikolojisi ile birlikte ortaya çıkan sürreal ama o günün normali gibi. Bugün Türkiye’de de benzer bir durum yaşıyoruz. Fakat o kitabın öngörüsüne hayran kaldım. Bu kitap dediğim gibi Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan yıllar yıllar önce yazılmış. Gerçekten öngörülü yazarlar var. Aklıma gelenler bunlar. Hâlâ 30 yıl önce okuduklarımdan besleniyorum.

Onedio Yayın Yöneticisi Mehmet Cemil Kemaloğlu: Seçimin ikinci tura kalması ya da kalmaması hiç önemli değil. Sokak hareketlerinin nereye varabileceğini düşünüyorsunuz? Çünkü bugün bir CHP’li teyzemizin elinde bayrak var diye bir AKP’linin el hareketi yapmasına canım sıkıldı. Bir de Süleyman Soylu ile ilgili bazı iddialar var. Seçim akşamı, iki seçim arasında Twitter yasakları ya da internet yasakları ile ilgili bir öngörünüz var mı? Yapılırsa insanların sadece televizyondan takip edecekleri bir ortam oluşur mu?

Canan Kaftancıoğlu:

Bu söylediklerinin hepsi olabilir. Şiddet olabilir. Mağdur edilen insanlar olabilir. Hatta hiç söylemekten hazzetmiyorum ama bir mücadelenin içindeysek bunları ifade etmemi lazım. Zarar verilen insanlar olabilir. Yani ben kendimi bile hayatı boyunca nefret söylemine karşı gelmiş, yanında korumalarla gezecek en son kişi olarak gören benim bile şu süreçte. Ne yazık ki etrafımda, böyle çevremde korumalarla sokağa çıkmam bile her şeyin olabileceğini gösteriyor. 

Ama bunları bir kenara bırakalım. Çünkü, vatandaşın sahip çıkmadığı, vatandaşın zihninde meşrulaştırmadığı şey ne yaparlarsa yapsınlar sonuç alamayacaklar.

İnterneti kapatabilirler. Biz vatandaşa diyeceğiz ki; vatandaş kime güveniyor ona bakacağız. Biz YSK’ya güvenmiyoruz vatandaş da güvenmiyor. Bunu hep ölçümlerle söylüyoruz.

İktidar partisine biz de güvenmiyoruz onlar da güvenmiyor. Vatandaşa çıkıp diyeceğiz ki; bizim size hızlı seçim sonuçlarını aktarmak gibi bir sorumluluğumuz yok. Gönül ister internet olsun hemen ulaştıralım. 

‘Bizim doğru seçim sonuçlarını ulaştırma gibi bir sorumluluğumuz var’ diyeceğiz. İster ‘Teşekkürler Türkiye’ yazsınlar, ister interneti kapatsınlar, yapsınlar da yapsınlar…

İsterse İçişleri bakanı darbe diye ifadeler kullansın. Sözlerinin hükmü kalmadığı için ıslak imzalı tutanaklar elimizde olsun yeter.

İnterneti mi kestiler hiç önemli değil. İki gün sonra söyleyeceğiz. Çünkü vatandaş da sizin ve beni gibi artık. Orada söylenen şeyi doğru olup olmadığı ile ilgili endişeleri var. 20 yıl öncesinde vatandaş söylediklerine inanıyordu.  Belki daha doğru şeyler söylüyorlardı. Ya da vatandaş güvenini kaybetmemişti. Biz elimizdeki ıslak imzalarla birlikte seçimi söke söke, hakkımız olanı - hakkımız olmayanı değil - hep beraber alacağız. En ufak endişen olmasın.

O teyzeye yapılanlardan dolayı da canının sıkılmasında haklısın. Onlar onu yapsınlar biz onların yaptığının karşısında tam tersi kendimize yakıştığı gibi davranacağız. Mesela bugün Eminönü’ne gittim. Geçen gün Eminönü’nde MHP’liler bizim stanta klasik hır gür çıkarmaya gelmişler. Kavga çıkarmaya çalışmışlar. Arkadaşlara talimat verdim. Asla kavga etmek isteyenle kavga etmeyeceksiniz. Biz kararlı olacağız. Çünkü onların amacı kavga etmek.

Bugün mesela gittim Eminönü’ne stantta oradaki vatandaşların ilgisi alakası onları zaten yeterince kavga çıkarmaya teşvik ediyor. Tam tersi gittim, özgüvenli MHP’ye de ‘İyi çalışmalar kolay gelsin’ dedim. AK Parti  stantına da…

Onlar öyle davransınlar biz böyle davrandıkça onları kararlılığımızla ve neşemizle alt edeceğiz. Göreceksiniz.

Onedio Haber Müdürü Abdullah Demir: Canan hanım kapatmaya yakın şöyle bir şey sorayım. Bize bir dizi tavsiyesi yapabilir misiniz? Neyi izliyorsunuz ya da tavsiye ettiğiniz bir şey var mı? Ya da film. İki ayrı kategoride iki soru gibi oldu.

Canan Kaftancıoğlu:

Dizi tavsiye edemem çünkü hiç izlemiyorum. Yani mutlaka güzel diziler ya da izlesem hoşuma gidecek diziler vardır. Ama hiç fikrim yok. Film tavsiye ederim ama şimdi o kadar eski filmler izledim ki.

Abdullah Demir:

İlk beşiniz?

Şu anda gündemim o kadar seçim ki ilk beşi bulamayabilirim. Film izlemeyeli çok oldu bu arada aramızda kaldı ne olursunuz?

İzlemişsinizdir, çok hoşuma giden filmlerden birisi. Filmin adını unuttum. Nazi Almanya’ında cocuk babasıyla oyun oynadığı zannediyor. Aslında kamptalar…

Hayat Güzeldir…

Bu benim hoşuma giden filmlerden birisiydi. Ben oralarda kaldım film konusunda. Hatta müzik derseniz o da bende bitti.  Geçen gün bir yerde hani siz gençlerin çok popüler bir sanatçısı. İsmini vermeyeceğim izninizle. Çünkü tanımamayı ayıp saydığım için. Ben o kadar büyük bir pot kırdım ki. Mesela sonradan bakınca hakkaten de bilinen tanınan birini duymamak dinlememek ayrı. Hiç görmemişim hiç tanımıyorum. Siyasetin ne yazık ki böyle üzücü yanları da var. O filmde aklıma Hayat Güzeldir geldi. 14 Mayıs’tan sonra bu hakkımı kullanacağım çünkü. Film izlemeyi çok severim çünkü.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Eray İspir: Canan hanım aktif olarak motosiklet kullanıyor musunuz bilmem ama böyle bir fotoğrafınız var.

Canan Kaftancıoğlu

Sattım onu. 14 Mayıs sonrası Motosiklet de kullanacağım.

Eray İspir:

Bir motosiklet kullanıcısı olarak şunu sormak istiyorum. Bu korumalı ekipmanlardan çok aşırı vergiler alınıyor şu anda. İleride bunun için bir çalışmanız olacak mı? Çünkü şöyle bir şey var, bunun yüzünden hayatını kaybeden insanların sayısı da oldukça fazla. Çünkü ulaşamıyor insanlar. Bu aslında çok temel bir şey olması gerekirken bir lüks gibi şu anda satılıyor. Bununla ilgili de çalışmanız en azından ileride olursa sevinirim. 

Canan Kaftancıoğlu: 

Şöyle olacak sadece motosiklet ekipmanları ile ilgili değil. İhtiyaç dahilinde olan bütün ürünlere dair bir vergi ve fiyat düzenlemesi yapılacak. Ve bu yasayla yapılacak. Motosiklet ekipmanlarıyla ilgili bir özel tüketim gibi düşünün siz ben ve bizim gibiler hobi olarak, zevk için motosiklet kullanıyoruz. Bunları kullanmamız zorunlu olacak ama vergi düzenlemesini şöyle yapacağız. Örneğin moto kuryeler var. Örneğin trafik polisleri var. Iş için bunları kullananlara da hem kullanımını zorunlu tutup hem de ulaşımını bu ürünlere daha kolay bir vergilendirme değil ama…

Ticari amaçlı motosiklet alanın vergisi ile özel kullanım amaçlı motosiklet alanın ÖTV’si birbiriyle aynı olmayacak. Kıyafetler de ekipmanlar da buna dahil. Ancak bu şekilde vergi adaletini getirebiliriz.

Onedio Haber Müdürü Abdullah Demir: Hayvan mamalarında da bayağı bir yüksek vergi var. Sizin de sanırım bir köpeğiniz var. Sanırım köpeğiniz de göremiyorsunuz sanırım son zamanlarda.

Canan Kaftancıoğlu:

Sormayın. Hatta kulağından bir operasyon geçirmiş. Hâlâ gidip göremedim. İlk fırsatta gidip göreceğim. Şimdi bugünlerde benim gidip görmem lazım. Benim eşim de hekim. Kulağını bir yere çarpmış herhalde hematom yani kanama olmuş. Aslında kendi kendine rahatlıkla emilecek bir şey ama eşim çocuk doktoru herhalde cerrahlık yapmak istedi. Onu böyle boşaltmış. En son fotoğrafını gönderdi bana…

Hayvan mamalarının fiyatının yüksekliği sadece o da değil Türkiye’de hani insan olarak yaşamanın ok zor olduğu bir yerde canlı haklarını savunuyor olmak bile aslında  bakıldığında insanlara farklı geliyor. İkisi birbirinden farklı şeyler değil. Ve tamamıyla hayvanlar, sokak hayvanları, evcil hayvanlar  ve insanların yaşam standartları bir bütün olarak değerlendirip. Bütün fiyatlandırmları da yama usulü değil bütüncül olarak bakıldığında hepsinin yoluna girebileceğine inanıyorum ben. Umarım hepimiz başarırız hep beraber.

Onedio Markalı İçerikler Uzmanı Ayşe Çamurcu: Merhaba Canan Hanım öncelikle hoş geldiniz Onedio’ya… Kadınların özgürlüklerini elinden alan bir çok şey var aslında Türkiye’de. Kadın sağlığı da bunlardan biri. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir sözü var kadınlara, HPV aşısını ücretsiz yapacağına dair. Seçimlerden ne kadar süre sonra bu aşı ücretsiz olacak?

Canan Kaftancıoğlu:

Şunu söyleyim. O öneriyi sunanlardan biriydim. Seçimden sonra altı ay geçmesi gerekebilir. Ama altı ayı geçmeyecek. Onu söyleyim. Çünkü bizim sağlık dönüşümünü ve sağlıkta artık kalıcı sürdürülebilir planlamayı yapmak için mevcut sağlık gerçekliğini görüp oradaki duruma göre planlamayı yapmamız lazım. En geç altı ay içinde bunun uygulamaya konacağını söyleyebilirim.

Onedio Haber ve Gündem Editörü Burak Boyoğlu: Merhabalar Canan hanım öncelikle hoş geldiniz. Z kuşağı seçmenini tartışıyor herkes. Z kuşağı içinde siyaset yapan gençleri nasıl buluyorsunuz? Donanım olarak onları nasıl değerlendiriyorsunuz? Önümüzdeki 30 yılda yine büyük harflerle konuşan siyasetçiler görmeye devam edecek miyiz?

Canan Kaftancıoğlu:

Devam edip etmeyeceğiniz Z kuşağının ve sizin bu siyasetçilerle ne kadar olma kararlılığınızda. Benimle alakalı değil. Siyaset kurumu öyle bir kurum ki… Ardından gelen kuşaklar siyasetin dilini siyasetin şeklini değiştirme yönünde bir irade ortaya koyup o iradeyi örgütlemezse ben size söyleyim hiçbir siyasetçi oturduğu yerden kalkmaz. 

Görebildiğim kadarıyla; siyasette böyle bir Z kuşağına öykünme, Z kuşağını anladığını söyleme, Z kuşağına harikasın güzellemesi yapan bir anlayış var. Ve hatta Z kuşağı şöyle tanımlanıyor kimi siyasetçiler tarafından; ‘Z kuşağı çok akıllı politik değiller her şeyi yapıyorlar ya da yapmıyorlar’ gibi….

Ben bu söyleyen hiç bir şeye katılmıyorum. Ben Z kuşağını bizim yaş grubunun çok iyi anlayabildiğini de düşünmüyorum. Kendim de dahil. Benim evimde Z kuşağı bir kızım var. Kızım anlayamadığım yerde bütün Z kuşağını anlayabildiğini iddia etmek bence fazla özgüvendir diye düşünüyorum.

Ama Z kuşağına dair bildiğim bir şey var. Birincisi Z kuşağı kendisine parmak sallayandan hoşlanmıyor. Mikrofonlarda bangır bangır vaaz verenlerden uzun konuşanlardan, siyasetin benim e hoşlanmadığım kısmından hoşlanmıyor. Bir de Z kuşağı tam da biraz önce ifade ettiğim gibi siyaseti oy verme davranışını ideolojik bagajları ya da geçmişleri… Onların da politik bir duruşları var. Politik duruşu yok demek değil ama ideolojik bagajlarıyla gelmedikleri için daha objektif daha yalın daha açık siyasette olması gerek. Daha dürüstçe tavır koyabiliyorlar. Siyasetin ihtiyacı olan şey şu: O yüzden ben hep bizim partimizde siyaset yapan arkadaşlara ve Z kuşağına dair şunu söylüyorum. Arkadaşlar bizi örnek almayın. Bizim yaptıklarımızı görün, rol model olarak bizi almayın, bizim yaptığımız şeyleri yapmamak üzerine yeni bir anlayışla örgütlenin gelin hepimizi koltuklarımızdan edin diyorum. Türkiye’nin kurtuluşu da emin olun bunda.

Çok zeki bir kuşak var. İnanılmaz zeki inanılmaz pratik, tek bir şeyi ben bunu anlamakta zorlanıyorum Z kuşağı bunun cevabını veriyordur. Biz siyasette bir deneyim birikim ama bir de temellerimizi aldığımız şeyi okumaktan sağlıyorduk. Hani derinlikli okumayı kastediyorum. Mesela bu kuşak bu derinlikli okumayı yapmıyor. Ama belki bu bizim dönemin ihtiyacıydı. Belki o temellerini daha sağlam bir yere dayandırıyordu. Bilmiyorum. Buradaki şeyi de Z kuşağı kendi içinde çözebilirse. Siyaset yaptığı ya da toplumsal temellerini sağlam bir yere dayandırıyorsa eğer hiç endişe edecek bir şey yok. Ben Z kuşağını inanılmaz zeki ve Türkiye’nin geleceğini kurtaracak olarak görüyorum. Bunu neden böyle söylüyorum. Ben 31 Mart seçimlerinde yıllardır kelli felli akıllılar, siyasetçiler, her şeyi bilenleri bir kenara bıraktım. İçinde Z kuşağının da olduğu genç arkadaşlarımızla süreci yönettik. Ve sonuç aldık. Bu bile benim böyle düşünmem için somut argüman gibi geliyor.

Canan Kaftancıolu'ndan seçmenlere mesaj

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
YORUMLAR
05.05.2023

okumadım da ermeni soykırımını niye destekliyormus onuda sordunuz mu

05.05.2023

O günden beridir nefret ederim kendisinden

05.05.2023

pontus canan

onedio terörist güzellemeye devam ediyor. Allah bu kadının ve bu kadın gibi düşünen herkesin belasını versin.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ