Twitter'dan Martı De Morgan'ın attığı tweet'ten yola çıktık ve sizler için yazılı olmayan birtakım görgü kurallarını derledik!
Twitter'dan Martı De Morgan'ın attığı tweet'ten yola çıktık ve sizler için yazılı olmayan birtakım görgü kurallarını derledik!
Tişörtleri kötü katlayabilir, elbiseleri yamuk bir şekilde askıya yerleştirebilir ya da ayakkabıyı düzgün koyamayabilirsiniz; hiç önemli değil. İyi niyetlisiniz ya, bu yeter. Varsın çalışan arkanızdan yeniden düzeltmek zorunda kalsın, sonuçta ona olan saygınızı gösterdiniz.
Burada elbette birtakım kurallar var: Çatal, kaşık ve bıçağın paralel konulması; kürdan, peçete gibi nesnelerin tabağa bırakılmaması gibi... Ama yine de niyetinizin iyi olduğunun farkında olan hizmet personeli tavrınızı hoş bulacaktır.
Aceleniz var, farkındayız ama çikolata reyonunun kenarına sıkıştırdığınız yoğurt bozulabilir ve çalışanlar zor duruma düşebilir. Evde arkanızı toplayan anneniz olabilir ama sosyal hayata da bir şekilde uyum sağlamak zorundasınız.
Kütüphane alışkanlıklarımız tartışılır elbette ama raftan aldığınız kitabı eğer ödünç almayacaksanız geri götürmelisiniz. Böylece kütüphane çalışanlarına ufak da olsa bir katkınız olur.
Elbette mecbur değilsiniz, geri dönüşüm yapmanız bile muazzam bir şey ama insanların işlerini kolaylaştırmak adına attığınız bu güzel adımla dünya daha iyi bir yer olacak.
Mümkünse hiç geçmeyin, kurumasını bekleyin diyeceğiz ama bazen aceleniz olabilir.
Bu davranışınızla tüm gün ayakta olan çalışanlar için siz melek gibi bir insan olursunuz. Bu ne sizi küçültür ne de yorar ama birini çok sevindireceğiniz kesin...
Alışveriş merkezlerinin ya da büyük marketlerin otoparklarında mutlaka başıboş gezen arabaları görmüşsünüzdür. İnsanlar öylece bırakıp giderler. Yanına bir araba gelir mi, biri çarpar mı, kendi kendine ilerleyerek birilerine zarar verir mi diye düşünmeden salarlar öylece. Ama siz yapmayın.
Nasıl ki erkeklerden kadınların sandalyelerini çekmeleri bekleniyorsa, cinsiyet ayırmadan herkesten de kalkarken sandalyesini yerine yerleştirmek bekleniyor. Biz söyleyelim de, uyup uymamak sizin elinizde...
Aceleniz olabilir ama sizden önce gelmiş bir insanı beklemeniz gerekir. Çalışana sert bir şekilde çıkışmanız onun işini kolaylaştırmıyor sonuçta.
Nasıl ki markette almaktan vazgeçtiğiniz ürünleri rafına bırakıyorsunuz, pazarda da düşürdüğünüz sebze ve meyveleri ezilmediyse yerine yerleştirmelisiniz. 'Ayyy yere düştü, yenir mi?' demeyin, o malzemelerin nerelerden geldiğini görseniz hiçbir şey yemezsiniz.
Sigara sağlığa zararlı ama içiyorsunuz, bari o çay bardağını yerine götürün. Haksız mıyız?
Dünyanın pek çok yerinde çöpçüler çalışıyor ve yere atılan çöpler toplanıyor ama neden yere atasınız ki?
Daha basit bir şey olamaz sanki, ne dersiniz?
ne yazık ki bizim ülkemizde öküzlük bir sanat gibi görülüyor.
normal yapılması gerekenler lütuf görülüyor artık
Öncelikle çalışanın işine karışmayın. Yoksa size müsaade etmekle işini yapmak arasında kalır. Daha zor olur. Daha önemli olan konular var. Örneğin alacağınız malın adını, cinsini ebadını öğrenin. Satıcıya tam olarak söyleyin. Aldığınız malın üstünde gerekli bilgiler yazıyor. Bir zahmet okuyun. Bilmiyorsanız elinizle kolunuzla muğlak ifadelerle tarif etmeye çalışmayın. Hiç bir şey bilmiyorsanız ne ihtiyaçla kullanacağınızı söyleyin. Kişisel yorumunuzu katmayın. Kendi kriterleriniz varsa bunu belirtin. Bir şey istedikten sonra satıcı malı getirince "ama bundan değil diğer markayı istiyorum" demek "küfür yemek istiyorum" demek gibi bir şey. Ve her şeyden önemli olan şey tanıdığınız bir satıcıdan tekrar alışveriş ederken geri zekalı gibi "her zaman aldığımdan" demeyin. Sizin alışveriş ettiğiniz satıcı 1 tane, onun müşterisi bin tane. Herkesin aldığı şeyi ezberleyemez.