Çalınan Gençliğimi Geri Alabilir miyim?

Yaşadığımız coğrafyanın kaderimiz olduğunu düşünerek koca bir gençlik harcadık. Kaosu bitmek bilmeyen ülke insanımın bir de çok ve boş laf yapasına denk geldik ki, o mavi kuşlu mecra benim olsa, içeri ehliyetle alırdım. “Kapatırdım” demiyorum hemen celallenmeyin… Evlilik ve çocuk sahibi olmaya da ehliyet gerektiğini düşünüyorum hali hazırda. Yetkinliksiz yetkililere dayanamıyorum, tüm sebep bu. Kibirden ölen karakterlerin kokusu genzimde.

Beni tüm gün bir kedi gibi uykuya hapseden bir depresyon hali var ki, 2001 devalüasyonuna denk geliyor.

Alamadığım burslara iç geçirirken, bir arkadaşımın bir gün önce bursuyla aldığı eurosunun iki katına çıkmasıyla yaşadığı sevinç, benim kursağımda duruyor hâlâ. Ülkemin en köklü üniversitelerinin birinde ekonometri gibi çapsız bir bölüm okudum. Kapitalizmden nefretim öyle başladı. 

Dolandırmanın adı 'pazarlama', kalitesizliğin adı 'minimum maliyet' maksimum kar ekseninde iktisat olunca, insanlığımdan utandım. 

Sonra büyük şirketlerde çalıştım, yalakalığa 'network oluşturma' dedik, performans alabilmek için çalışma arkadaşlarını sırtından vurmak da cabası. 

Takdir ve onur belgelerini aldıkça fazla zekâdan nirvanaya ulaştığımı sanan ailem, beyaz yakalı olunca da alnımın akıyla çalıştığımı sandı. 

Gün sonunda kimse karakterime bakmadı, hesap cüzdanımdı herkesi alakadar eden. 1 aylık bir kısa maratonun sonunda, çizgiyi geçip geçmediğim maaşımla ölçüldü.

Arkadaşlarım, akrabalarım, komşunun sümüklü oğlu daha fazla kazandıysa ahlar vahlar edildi, “Çok çalışıyorsun, mutlaka terfi etmelisin.” kırbacı vuruldu. 

Böyle böyle yani hadi abartayım biraz, dalga dalga yayıldı tüm evlerde bu hadiseler. 

Herkes “Daha fazla nasıl gelir elde ederim?” dedi. 

Vergiden kaçırmak, malzemeden çalmak falan gayet olağan şeylerdi. Yapmayana ahmak gözüyle baktık. 

Kamu görevlisinin çalışması yasaktı, kalktı eşine, tanıdığına kağıt üstünde şirket kurdu, memleketten ucuza getirdiği yağları, balları gitti çalıştığı kurumdakilere sattı.

İşyeri olan tüm babalar çocuklarını, eşlerini sigortalı gösterdi, 40 yaşımda emekli oldu insanlar bu memlekette.

Her şeyi kılıfına uydurduk, uymayanı farkedenleri bir şekilde susturduk.

Hepimiz sustuk bal gibi.

Şimdi bu susmaların nelere sebep olduğunu acı bir şekilde izliyoruz. 

İzliyoruz diyorum hala çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor ve bizim uzaktan üzülmelerimiz ellerimizdeki kanı temizlemiyor.

“Anda kal” dediler anlık zevkler peşinde milyonlar harcadık, ne yakın yarınlarımızı ne çocuklarımıza kalacak uzak yarınları hayal ettik.

 50 yıl sonrasını planlayan ülkeler entrikacıydı da planlamayanlar neydi acaba?

Çalınan gençliğimi ve umutlarımı geri alabilir miyim? Alsam işime yarar mı? 

Herkesi kapsayan adaleti, başkasının sınırına dayanmayan özgürlüğü, ideal ve kaliteli bir yaşam için öngörü, akıl ve inancın beraber yürümesi gerektiğini unutmadan yaşamayı çok isterdim. Bizden sonrakilerin yaşayabilmesi için bugün ve şu an önce sakin olmalı, yaralarımızın her gün sevgiyle iyileştiğini sabırla izlemeliyiz. Bunu yaşamın devamlılığına aracı olarak seçilen bir kadın ve anne olarak söylüyorum: “Saygıyı, uzlaşmayı, kabulü hatırlatan olalım. Kaderin ellerimizde şekillendiğini, sabrın geleceğe dair öngörü oluşturan bir nimet olduğunu bilelim”.

Gece yastığına başını korkmadan koyan bir nesil hayal ediyorum. Öyle güzel yaşasın ki, ne afetten, ne aldatılmaktan, ne cehennemden korksun. Kalbi emin, kalbi hür, akledenlerden olsun. Parlasın.

Instagram

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!